Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '09

 
Kategori
Siyaset
 

Kışla karavanası yiyen Başbuğ'dan demokrasi kaymağı yiyen bazı sivillere demokrasi dersi!

Kışla karavanası yiyen Başbuğ'dan demokrasi kaymağı yiyen bazı sivillere demokrasi dersi!
 

25 Ağustos 2007 günü, Hava Kuvvetleri eski komutanımız Faruk Cömert Paşa'nın veda konuşmasını akşam haberlerinde izlerken kalkıp oynamak ve alkışlamak gelmişti, içimden...

O konuşmada Cömert Paşa: Birbirimizi dinleyip daha iyi anlamaya çalıştığımız takdirde halledilemiyecek hiçbir sorunumuz yoktur, demişti.

Üstelik bu konuşmayı yaptığı sırada bölücü terör ve irtica tartışmaları sebebiyle ülkede büyük bir gerilim yaşanıyordu... Bu gerilimi çıkaranlar da, ne yazık ki demokrasinin kaymağını yiyen ve varlıklarını demokrasiye borçlu olan bazı siyasetçi ve gazetecilerdi! Ve yine üstelik Cömert Paşa bu anlamlı sözleri, yaklaşık 50 yıl üzerinde taşıdığı askeri üniformasını henüz çıkarmadan söylemişti...

Gerilimin bir tarafı askeri acımasız bir şekilde antidemokratlıkla eleştirirken, diğer tarafı da müdahale konusunda imalı da olsa askere davetiye çıkarıyordu!

Böyle bir ortamda Cömert Paşa konuşmuştu ve adını söylemeden demokrasiyi tarif etmişti aslında... Çünkü sadece demokratik ortamlarda yani demokraside bütün insanların özgürce konuşma ve dinleme hakları vardır. Otoriter rejimlerde dikdatörün konuşmasından başka dinlenebilecek başka bir konuşma bulamazsınız. Konuşulana da zaten itiraz hakkınız yoktur.

Cömert Paşa'nın konuşmasından çok etkilenmiş ve duygulanmıştım. Bu duygularla "Cömert Paşa'nın konuşması karşısında; darbeler gayr-i meşru çocuk mu acaba" başlıklı yazımı yazmıştım. Bu yazımda darbelerde sivillerin etkilerini ayrıntılı bir şekilde anlattıktan sonra:

"Çünkü Silahlı Kuvvetler çağın teknolojisini kullanıyor ve modern dünyayı takip ediyor. Daha da önemlisi koltuk sevdaları yok. Onun için bazı sivillerden 10 kat daha demokratlar" demiştim.

Ve bugün Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ konuştu... Askeri üniforma içerisinde, üzerine basa basa hatta heceleye heceleye ve tekrar tekrar ne söylüyor Başbuğ Paşa:

- TSK'da mevcüt demokratik rejime aykırı davranan kimse bulunmaz. Hukuk devletine bağlı ve saygılıyız. Dolayısıyla TSK bünyesinde farklı düşüncede olan barınamaz...

- Her ülke için anayasal düzen ve hukuk düzeni çok önemlidir. Burada zafiyet varsa durum zor demektir. Bir kere her şeyden evvel herkesin mevcut yargı sistemine zarar verecek davranışlardan kaçınması lazım. Çok dikkatlı olunması lazım. Biz TSK olarak yargıya, hukuk sürecine azami şekilde dikkat ediyoruz...

- Biz her zaman hukuka sonuna kadar güvenilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Başka alternatif yok...

- Hepimize düşen görev bu soruşturmanın sonucunu beklemek...

Bir de şimdi demokrasinin nimetlerinden yararlanarak anamuhalefet lideri yani gelecekte muhtemel Başbakan adayı olan Deniz Baykal'ın sivil elbiseler içerisinde konuştuklarına kulak verelim:

- Namuslu, yurtsever, Atatürkçü insanlar sabahın bir vaktinde gözaltına alınıyorlar. Bunların suçları ne!!! (İma edilen; namuslu, yürtsever ve Atatürkçü oldukları için gözaltına alınıyorlar!)

- Dava siyasi davadır. Davayı yürütenler Başbakan ve Cumhurbaşkanı'dır!

- Başlangıçta takviye edilecek savcılarla engellenebilir mi diye bekledik ama olmadı, artık umudumuz hakimlerde!!!

Farkı görebiliyor musunuz? Asker kişiliğiyle Başbuğ "hukuka sonuna kadar güvenmeli, soruşturmanın sonunu beklemek gerekir, başka alternatif yok" diyor. Baykal ise, olanca gücüyle yürümekte olan bir davayı engellemeye çalışıyor. Önce laiklik hassasiyeti olan bazı çevreleri tahrik ediyor, görülmekte olan dava aleyhine kamuoyu yaratmaya çalışıyor, peşinden de bu istikamette hakimlere mesaj gönderiyor ve telkinde bulunuyor! (Aslında dava, hakimlerin talimatları ve kararları ile yürütülüyor. Galiba kastedilen yüksek yargı hakimleri!)

Baykal neyi engellemeye çalışıyor acaba?

Açık bir şekilde anlaşılıyor ki, "Hukuk"u...

Baykal hukuku engellemeye çalışıyor!

Hukuk da demokrasinin vazgeçilmezi...

Yani Baykal hukuku engellemeye çalışmakla aslında demokrasiyi engellemeye çalışıyor...

Peki, hukuk neyin hesabını soruyor?

İddia edilen "demokrasiye müdahale" ve hukuk dışı uygulamaların hesabını soruyor...

Bu davanın sanıklarından bazıları da emekli ve müvazzaf askerler...

Biri savunacaksa bunları asker yani Genel kurmay Başkanı Başbuğ'un savunması gerekmiyor muydu? Hayır, o, hukuka güvenin, diyor...

Kim savunuyor?

Baykal savunuyur!

Ne diyor?

Hukuka güvenmeyin, diyor!

Ne yaman çelişki değil mi?

Demokrasinin nimetlerinden, kaymağından beslenip, semizlenip demokrasiye ihanet etmek!!!

Çok merak ediyorum; Cömert ve Başbuğ paşaların bu konuşmalarından sonra, 28 Şubat'a davetiye çıkaran, 27 Nisan e-muhtirasına timsah gözyaşları döken bazı siyasiler ve yine bu doğrultuda yazılar yazan özgür basınımızın bazı kalemleri aynaya bakabilecekler mi?

İbret verici bu manzara karşısında şu sorunun cevabı çok önemlidir:

Kışla'nın karavanasıyla karnını doyuran asker mi, yoksa demokrasinin kaymağıyla beslenen bazı siviller mi daha demokrat???

"Asker" dediğinizi duyar gibi oluyorum...

Peki, neden asker?

Çünkü Türk askeri darbe yapsa da koltukda oturmuyor. Koltuk sevdası yok ve kısa bir süre sonra koltuğu sivillere teslim ediyor.

Ve bu gerçeği çok iyi bilen bazı menfaatperest, uyanık siviller de bu durumdan yararlanmak istiyorlar!!!

Yani "beleş iktidar" özlemi...

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..