Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '15

 
Kategori
Psikoloji
 

Kısmet

Kocasını severek evlenmişti. Aynı iş yerinde çalışıyorlardı. Kendisi ufak tefek bir genç kızdı o zamanlar… Beline kadar uzayan gür saçlarını herkes kıskanırdı. Hatta lise yıllığında “ boydan kaybetmese manken olacak arkadaşımız gamzeleriyle tüm kızların kıskançlığını kazanmıştır” diye yazıyordu. Her zaman mütevazı, ailenin en büyük çocuğu olması nedeniyle vaktinden önce olgunlaşmış sessiz  sayılabilecek aynı zamanda da çok duygusal tam bir balık burcu insanıydı. Çok güzel giyinir pahalı parfümler kullanırdı. Ailesinin  orta hali bir memur ailesi olmasına rağmen parasını rahat harcar ve özgür davranabilirdi. Kimse ona ne yapması gerektiğini söylemezdi. Üniversiteden mezun olunca işe başlamış kısa süre sonra da eşiyle tanışmış ve evlenmişlerdi.

Evlenmeden önce de eşinin biraz farklı olduğunu gözlemlemişti. Ancak birlikte yaşamak daha değişijk bir olaydı. Bunu evlendiği günün sabahında anlamıştı. Erkenden kalkıp kahvaltıyı hazırlamış eşini uyandırmaya kıyamamış biraz bekledikten sonra kendisi acıktığı için kahvaltısını etmişti. Çok sonra uyanan eşi onun kahvaltı etmiş olduğunu görünce akşamdan tezgahta kalan şarap şişesini duvara fırlatıp kırarak

“sen nasıl bir kadınsın saygısız kahvaltı etmek için beni beklemen gerektiğini kimse sana öğretmedi mi ?”diye gürledi. Böyle bir davranışı sakin ailesi içinde hiç görmemiş olan kızcağız ne yapacağını bilemeden köşeye çekildi İlerleyen günlerde zona oldu. Doktor

“ çok büyük bir travma  mı yaşadınız?” diye sorduğunda sessiz kalmayı tercih etti.

Takip eden günlerde kızcağızın işe giderlerken ne giydiği eşi tarafından kontrol edilir, etek boyu, göğüs dekoltesi uygun mu? diye teftişten geçirilir sonra evden çıkılırdı. İşte ise ani baskınlar her zaman olabilirdi. Kimle ne yapıyor? bir erkek arkadaşıyla mı konuşuyor? yoksa iş yaparken bir erkekle yan yana mı ? diye ardı arkası gelmeyen takiplerle hayatı kıza zehir ederdi. Maaş kartına el koymuş karısına harçlık niyetine üç beş kuruş veriyor onun da hesabını soruyordu. Bu hayatı kabullenen kızcağız ailesinin manevi desteği ile hayatta kalmaya çalışıyordu. İlk bebeği doğup ölmüştü. Suçlu kendisiymiş gibi kocasının küslüklerine katlandı. İkinci bebekte sözüm ona bebeği koruyor ayaklarında daha katı bir istibdat dönemine girdiler. Kızın yediği içtiği uyuduğu uymadığı zamanların listesi tutuluyor kötü bir gelişme olursa çocuk gibi şiddetli bir şekilde azarlanıyordu.

Bebek dünyaya geldiğinde saçmasapan bir nedenle  mahalledeki  delikanlılarla kavgaya tutuşup ağız yüz kan içinde eve gelmesi ve takip eden iki gün boyunca sürekli evin içinde yüksek sesle bağırıp çağırması ile kızın sütten kesilmesine bebeğin aç kalıp hazır mamaya geçmesine neden olmuştu.

Zaman geçtikçe işkence halindeki yaşama küçük çocukta katılmıştı. Araba park eden kişilerle kavga edip gelip evde hiçbir şeyden haberi olmayan çocuğun elinden ahırsla ction man ı kapıp kırması katlanılır gibi değildi. Çocuğun gözlerinde ki korku ve üzüntü kızın kalbine hançer gibi saplandı kaldı.

Adam durmadan alışveriş ediyor ayakkabılar pantolonlar kabanlar kitaplar alıyor. Eve giren parayı sadece kendi parası gibi harcıyordu. Karısı ve çocuğun bir ihtiyacı oldu mu? binlerce soru sorup ya onaylıyor, lütfedip gidip kendi seçtiğini alıyor ya da gerekli olmadığına karar verip hiç almıyordu.

Bu hayat akışı içinde çocuk büyümüş bir delikanlı olmuştu Bedeni irileşmiş kimliği oluşmuştu. O gece eve geldiğinde annesinin ağladığını gördü. Kim bilir kaçıncı defadır kadının kalbini kıran adam evi satacağını söylemişti. Çünkü paraları kalmamıştı. Kendisinin ve karısının emekli ikramiyelerini borsa da kaybetmiş anadan atadan kalan malları da yemiş bitirmiş sıra eve gelmişti.

“Evsiz ne yaparız “diye itiraz eden ( ki bu itiraz  karı koca hayatlarında ilk kez oluyordu) karısına iki tokat aşk etmişti.

Oğlan biraz alkol almıştı. Sarhoş haliyle babasını yataktan kaldırıp dövmeye başladı.

“Sen ne biçim adamsın* yetmedi mi bize çektirdiklerin? şimdi de dayağa mı başladın?” diye vurup vurup duruyordu.

Adam da boş durmayıp eski kabadayılık günlerinden kalma iki numara ile oğlanı yere serdi. Bunu gören kadın oğluna bir şey oldu kaygısı ile koşup mutfaktan kaptığı bıçağı,

“Lanet herif” diye canhıraş bir sesle bağırarak adama sırttan sapladı.

Olmadı çıkarıp bir daha sapladı, bir daha, bir daha ortalık kan gölüne dönmüştü. Ama içinde ki nefret sönmemişti.

 

 
Toplam blog
: 80
: 640
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

Fizik Mühendisiyim. Ankara'da oturuyorum.Türkiye' radyoaktif kaynak giriş ve çıkışını takip eden bir..