Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '18

 
Kategori
Deneme
 

Kitabı Yazan Yazmış!

Kitabı Yazan Yazmış!
 

Kitabı yazan yazmış, kuralı koyan koymuş, düzeni kuran kurmuştur.


Bu ara insanlık tarihi ile ilgili belgeseller izliyorum. İlkel toplumdan günümüze, buluşlar, değişimler görsel, işitsel unsurlarla donatılıp ekrana getiriliyor.

İlk ve ilkel insan, avcılık, toplayıcılık dönemi, taş devri, bronz devri, demir devri; sözlü dönem, yazılı dönem, modern dönem.

Yazıdan sonra dinlerin maya tutup yaygınlaşması ve tabii her çağda insanın varoluş sorunu ile ilgili öne sürdüğü varsayımlar, inanıp kuşandığı inançlar.

Anlıyorum ki, dün olduğu gibi bugün de insanlar belli inançların çevresinde toplanmış, o inançların kurallarını kendi öğrenebildikleri ve kabullenebildikleri kadarıyla öğrenip yaşam tarzı haline getirmiş durumdadırlar.

Tarihsel süreç içerisinde kendi inançlarını başka toplumlara kabul ettirmek ya da savunmak amacıyla hareketlenen insan kitlelerinin neden olduğu sayısız savaş ve bu savaşlarda yitirilmiş sayısız can var. Vaktiyle yalnızca inançları yayma amacı güden bu savaşların yakın tarihlerdeki görünen adları din, mezhep savaşı olsa da gerçek nedenleri paylaşımdır. Bugünkü Ortadoğu’da, Afganistan’da ve dünyanın başka yerlerinde süregelen savaşlara din boyası sürülmüş olsa da tamamı bire çıkar savaşı, birer sömürü yöntemi durumundadır. Yani kimse inancını yaymak için savaşmıyor, emperyalist güçlü ülkeler modern dünyada sömürülerini sürdürürken inançları da, kimi saf inananları da maşa olarak kullanıp gerçek amaçlarını gizliyorlar. Ardından da akan kanları, yıkılan şehirleri de, oraların doğal kaynaklarını da paraya çevirerek, çalarak kendi ülkelerinin sınırları içinde refah düzeylerini yüksek tutuyorlar.

Bütün bu süreçlerin oluşturduğu zaman dilimlerinde ve bütün bunların yaşandığı ve yaşanmakta olduğu coğrafyalarda tarih boyunca adları ne olursa olsun kabul edilmiş, yaşanmış, yaşanmakta olan çok sayıda din, mezhep ve inanç vardır. O din ve inançları erkeğiyle, kadınıyla bildikleri oranda ve şekilde, anladıkları kadarıyla ve farklı şekillerde bilen, yaşayan milyonlarca insan vardır.

Biraz okuyan, düşünen, izleyen herkes bunları bilir.

Herkesin tam bilincinde olmadığı, bu yüzden gündelik yaşamda aykırı yaklaşımlarla yanlışlar yaptığı şey başta semavi dinler olmak üzere inançların merkezinde duran yaratıcı gücün insan, dünya ve evren üzerindeki inkâr edilemez ve hiçbir bilim dalı tarafından reddedilemez etkisidir.

Kitabı yazan yazmış, kuralı koyan koymuş, düzeni kuran kurmuştur.

Üstelik bu kitap, kural, düzen yalnız insanları da kapsamıyor. İnsanları, yeryüzündeki canlı cansız, görünen görünmeyen her varlığı ve hatta yeryüzünün ötesindeki anlayabildiğimiz kadarıyla sayısız başka dünyayı ve âlemi kapsamaktadır.

Bize düşen öncelikle o kitabı, o kuralları iyi okumak ve o düzeni anlamaya çalışmaktır.

Bize düşen bir başka şey de inancımız, ülkemiz, rengimiz ne olursa olsun bütün bunları var eden güce saygı göstermektir.

İnsan olarak binyıllar boyu biriktirdiğimiz bilgilerden, becerilerden bugüne kalanlar ve bugün büyük bir kartopu gibi zaman içinde büyümekte olanların tamamının o büyük güç ve var ettikleri karşısında gerçekten ve fazlasıyla sınırlı olduğunun farkına varmaktır. 

Bize yeryüzünde tanınmış olan yaşam süresinin çocukluk, gençlik, yetişkinlik, olgunluk, yaşlılık dönemlerinden oluşan ve bin yıllardır değişmeyen bir döngü halinde olduğunu dikkate alarak bu döngüye hiç mi hiç müdahale edemediğimizi görüp, insan başta olmak üzere pek çok konuda düşünce ve davranışlarımıza yeni baştan çeki düzen vermektir.

Şükür etmenin, sabretmenin, yapıcı olmanın, fedakâr olmanın, çalışkan ve paylaşımcı olmanın insanın en ciddi düşmanlarından olan stres ve strese bağlı hastalıklarla mücadele ettiğini görmektir.

Dinleri, inançları ne olursa olsun samimi inanmış, mütekevvil ve yukarıda sayılan özelliklere sahip insanların daha rahat ve uzun ömür sürebildiklerini gözlemleyip bundan ders çıkartmaktır.

Kendi bedenimizdeki en küçük azamızda bile çok sayıda sanat ve marifet varken, yaşadığımız dünya bu sanat ve marifetin sayısız örnekleriyle doluyken ve insan aklımız hiçbir şeyin kendiliğinden olamayacağını her vesile ile bize hatırlatıp dururken o var eden büyük gücü inkâr etmemek, görmezden gelmemek, onunla savaşmaya kalkmamaktır.

Ortalama insan aklı varoluşla ilgili pek çok şeyi sadece gözlem ve özgür düşünce ile anlayabilecek niteliktedir. Bağımsız düşünebilen her insan kolayca bunları görür, idrak eder.  Bu özelliğini ancak dışarıdan gelen yönlendirmelerle ya da yaşadığı ağır travmalardan kaynaklanan duygusal baskılar altında yitirir ve çarpık düşüncelere teslim olur.

Tarih boyunca ve günümüzde insanı rasyonel düşünmekten alıkoyan çok sayıda dış yönlendirme olduğunu da biraz düşünen herkes bilir.  

Her gün caddede, sokakta, televizyon ekranlarında gördüğümüz insanların hatırı sayılır bir bölümü ne yazık ki bu varoluş gibi en yaşamsal konularda bile kendi özgür aklıyla fikir yürütüp doğru yolları bulmak konusunda sorunludur. Onlar ya kendi sağduyularıyla, özgüvenleriyle ulaşabilecekleri o yollara düşmek yerine sağlarına sollarına bakarak buldukları veya bir şekilde etkilendikleri temelleri çürük kimi inanç ve ideolojilerin peşine düşmekte ya da kendilerine önder kabul ettikleri gerçekte satılmış ya da sapıtmış maskeli kişilerin arkasında yürümektedirler. O seçimleriyle de sonuçta hem kendilerini ve ailelerini hem de içinde yaşamakta oldukları toplum ile dünyayı zora sokan tavırlar kuşanmakta, sömürgecilere yem ve maşa olmaktadırlar.

Elbette tarih boyunca insanlığı selamete götüren, kalabalıkların önünü açıp aydınlatan gerçek önderler de çoktur.  Onları kesinlikle yukarıda sayılanlardan ayırmak gerekir.

Doğru yollara düşmeyi, doğru yerlere ulaşmayı hedefliyorsak öncelikle o evreni var eden gücün önümüze serdiği düzenleri, kuralları ve sistemleri görmemiz, yapacağımız her şeyin onlara uygun olmasını sağlamamız yerinde olur.

İçimizden birileri de bilim adına konuşmak için kürsüye çıkıyorsa, aynı kuralları, düzenleri ve sistemleri dikkate almaları sözlerini güçlendirir.

Her sözümüzün, eylemimizin kâinat kitabı mihenginden geçirilmesi, kim olursak olalım, nerede duruyorsak duralım bizleri kimi sıradan yanlışlar yapmaktan alıkoyacaktır.   

Çağdaş insanın sayısız kargaşa arasında en çok gereksinim duyduğu şeylerden biri de, doğrularla muhatap olmaktır.

13.05.2018 16:37.

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..