Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '10

 
Kategori
Kitap
 

Kitap gibi...

Kitap gibi...
 

Ancak, okuyanlar yazabilir; ateş ile...


Uzun yıllar öğrencilerime, çocuklarıma, komşularıma, dostlarıma ve daha yeni tanışmış olsam dahi, gönül köprüsü kurabildiğim insanlara “kitap” konusu gelince hep aynı şeyi derim, ben…

“Kitap, bir denizdir, bunu hepimiz biliyoruz. Kitapla hem yazar hem de okuyucu zamana damgasını vurur, bunu da biliriz. Kitap okumanın insana kazandırdıklarını ise anlatmaya uğraşmak “tereciye tere satmak” olacaktır ki ben, tekrardan ve herkesin bildiğini ulu orta anlatma bilgisizliğinden hep kaçtım. Ama kitap deyince…”

İşte böyle başlarım söze… Söz kitaptan açıldı mı; hayatta kendini, yaşamı ve varlığı araştıran her insan, kitap hakkında da binlerce değerli söz katar sohbete…

Kitap, büyük bir hazinedir. Kitabı yazmak için, dolu dolu bir hayatı gözlemlemek ve hissetmek; hissettiğinizi dopdolu ve derin yürekle yazıya dökmek gerekir. Kitap yazmak için, hayatta görebildiklerinizi ve hayata verebildiklerinizi, “hayattaki tüm bilginizin”, aslında sizin bilginiz olmadığını, yalnızca size verilen büyük bir emanet olduğunu idrak etmeniz; cesaretle “Bu Büyük Bilgiden” hissenize düşeni diğer insanlara pay edebilmeniz gerekir.

Yazmak zordur: Yazmak, yalnızca aklımıza geleni ve akademik ezberimizi harflere dökerek, bilge sandığımız kendimizi başkalarına göstermek olsaydı; yazıyı söken herkes YAZAR olurdu.

Yazmak zordur: Hem hayatın ve var olmanın size sunduğu bilginin farkında olacaksınız hem de bu farkındalığınızı, bilginizi büyük bir tevazu ve görev şuuru ile insanlığa yüreklice sunacaksınız.İşte onun için; herkes acıkınca “ben acıktım” diyebilir ama ancak yazar “Ben susadım, ya siz; ağacın gölgesine otursak da çıkınımızı açsak mı, ekmeğimizi bölüşsek mi?” der…

Kitap, Bilgece bir misyon taşır. Kitabı oluşturmak nasıl derin anlamlı bir sorumluluksa “kitap okuyucusu” olmak da o kadar büyük bir görev yükler insan olanın omzuna…

“Oku!” emriyle başlamış hayat. Öyleyse dünyaya gelen her insan “okuyucu” olarak doğar. İnsan dünyaya “merhaba” dediği anda, hemen yazar olamayacaktır ama okuyucu olacaktır, ilk çevresine baktığı vakit. Olmalıdır da. O’na verilen ilk görev budur. Demek ki okuyucu olmak insan olmanın en temel ve en öncelikli şartlarından biridir. Derler ki;dünyaya gelen bir çocuğun ilk altı yılında zeka gelişiminin büyük bir kısmı tamamlanır.Gözünü hayata açan insan ne ile, hangi misyonu ile kendini tamamlar? Elbette, “okuyucu” olmasıyla… İnsan beşikten mezara kadar okuyacaktır. “İyi de; altı yedi yaşında “yazı”yı öğrenen insan, nasıl olur da daha bebekken okuma sorumluluğu ile karşı karşıya bırakılır? O zaman, ”kitap”, ”yazı”, ”yazar”, ”okur” bizim bildiğimiz anlamları dışına taşan anlamlar mı taşıyorlar?” diye sormalıdır, insan.

OKU! En şümullü emirdir, insanoğlu için. O zaman “kitap” sınırsız bir okyanus olmalı.Kitap, evrenin kendisi olmalı.Kitap, dünya olmalı. Kitap dünyaya gelen insanın bizatihi kendisi olmalı.Kitap canlı cansız bütün varlıklar olmalı.İşte kitabın gerçek manası budur.Ve bu manalar ile baktığımızda insan; başta kendisi olmak üzere “her biri birer orijinal kitap olan” hayatı, evreni, dünyayı, insanları ve tüm varlıkları “büyük bir özenle okumalı” ve okuduklarını kutsal emanet bilerek, çevresiyle paylaşma bilinciyle ilmik ilmik işleyerek, bilgiye ve yüreğe dönüştürüp yazıya geçirmelidir.

Bugünlerde güzel oluşumlara, insanî paylaşımlara, okunanların yazıya dönüştüğü, yürekten yazılanların kitaplaştığı, kitaba aktarılanların yeni ve yürekli okuyucular beklediği ve bu taptaze okuyucular sayesinde yüreğine acı yazılmış olanların “Yazı”larına gül demetlerinin bırakılacağı, GÖNÜL EHLİ İNSANLARIN yüreklerinin bir “kitap” la binlerce yüreğe su serpeceği günlere, tanık oluyoruz hep birlikte… Ne mutlu ki, bu yüce gönüllü insanların, insanları güldürebilmek için yüreklerini birleştirmelerine “okuyucu” sıfatıyla bile olsa şahit olduk. Şahit oldum.

Şükür ki, okuyup yazıyorum. Şükür ki, okumanın ve yazmanın sırrına erebilmiş her biri şaheser “kitap” olan “Yazar”larla tanışma bahtiyarlığı içindeyim. Şükür ki, an gelince ben de yazarım.

Sayın Yurdagül Alkan ve Sayın Kadri Kanpak öncülüğündeki, MB Yazarları içinde yer alan yürekli yazar arkadaşlarımı; öyküleri ile oluşturdukları kitapları ve kitaba yükledikleri misyon için kutlarken, her birinin “okuyucu” ve “yazarlık” yönleriyle insanlığa birer örnek teşkil ettiklerini ve böylesi “kitap gibi oluşum”lardan insan olarak ders çıkarmamız gerektiğini hepimize bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Arkadaşlar, yüreklerin enginliği ile oluşmuş kitabınızın hak ettiği yeri bulacağına yürekten inanıyorum. Kitabı dört gözle bekliyorum; okuyacağım!... Diğer, ortak kitapları da özlemle bekliyorum.

“Siz, yüreğinizle yazın okuyacaklardır; siz yürekten okuyun yazacaklardır.”Hiç şüphemiz olmasın. Yüreğinize sağlık. İyi ki sizi okudum. Bütün “Kitap”lara sevgi ve saygımla.

Yegah Elif Mirzade

 
Toplam blog
: 191
: 769
Kayıt tarihi
: 21.07.09
 
 

“Yazı yazmak” bir Yürek Yolculuğudur. Okumak ve yazmak bana Edebiyat alanının kapılarını açtı… Ed..