Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '13

 
Kategori
Öykü
 

Kitaplarımdan ayrılma Öyküsü

Kitaplarımdan ayrılma Öyküsü
 

Kaldırımdaki kitaplarım


Kitaplığım benim en güçlü olduğum imparatorluğumdu ancak bir gün imparatorluğuma uygun bir kraliçeyi halen bulamamam ve kitap imparatorluğumun evime sığmaması bu imparatorluğu dağıtmama neden oldu. Öncelikle, kitaplarımı tanıdığım birkaç kitapçı ve kırtasiyeye satmaya karar verdim. Yalnız her bir kitap için sadece 1 veya 2 TL teklif etmeleri beni kitaplarımı işportada satmama sürükledi. Hafta sonu ilk olarak tramvay yolu üzerinde bir yan sokak girişine bir ayakkabı dükkanının vitrinin önünü getirdiğim fırça ile kaldırımı silerek kitapları yere serdim. Ayakkabıcı biraz sonra gelmiş bana kitaplarını burada satamayacağımı ve bu günün cumartesi olduğunu söyleyerek benden kitaplarımı kaldırmamı rica ( daha sert bir ifade kullandı ama ben bunu yumuşatıyorum öyküde) etti. Orada bulunan erkek kuaförü bana çay ikram etmişti onunda önerisi ile kitapları toplayıp arabama yükledim ve Tramvay ana yolunda kapalı bir dükkânın önünde kaldırımın dışına doğru kitaplarımı dizdim.

Komşu kemer satan işportacı yanıma gelerek fazla miktarda kitap yere dizmememi, zabıta geldiğinde kaçamayacağımı ve arabada kitapları görürlerse ona da ceza yazabileceklerini ifade etti. Neyse ki tüm gün boyunca nerdeyse hiçbir zabıta ekibi gelmedi. Sadece ekip arabası ile geçerlerken el işareti yaparak kitapları kaldırmamı dikte ettiler.

İlk gün 100 TL’ye yakın kitap sattım. Kitapları tane 3 ( 2 ad. 5) TL, 4TL, 5TL, 6 TL olmak üzere dört gruba ayırdım. İlk gün 10 TL’lik bir grup yapmıştım ama daha sonra onları işportada satmaktan vazgeçtim. Biraz heyecanlıydım, hem işporta satışında deneyimsizdim hem de çok sevdiğim duygusal bir bağ kurduğum kitaplarımdan ayrılacaktım. Yaya kaldırımında, eşim tarafından bana verilen bezler üzerindeki kitapları izleyen, bakan, yarım okuyan, yürürken kitaplar hakkında yorum yapan, karıştıran, soran çoktu ama alıcı sayısı bunlarla karşılaştırılmayacak derecede düşüktü.

Ama bir simitçinin tablasını kenara koyarak kitapları incelemesi, oğluma aldığım bir satranç kitabını satın alması ilgimi çekmiş bende başka bir satranç kitabını kendisine hediye etmiştim. O da bana simit tablasından hiç tereddüt etmeden simit ikram etti, aramızda adı konulmamış inanılmaz bir alışveriş gerçekleşti, çok mutlu oldum. İlk kitap alanlara eğer okuyucu olduğunu hissettiysem sürekli kitap hediye ettim. Kitap okuyanlar hemen kendilerini belli ediyorlardı. Özellikle felsefe, sosyoloji, tarih, radyo televizyon okuyan üniversite öğrencileri, çok azda olsa lise öğrencileri ile öğretmenler ve ideoloji sahibi insanlar kitaplarıma oldukça ilgi gösterdiler. Hatta ikinci gün haber veren soluğu yanıma alıyordu. Muhasebeci olduğunu söyleyen bir beyin seçtiği kitaplar 21 TL tutmuş kendisine 20 TL’nin yeteceğini söylediğimde 1 TL’yi ısrarla verme kararlılığı beni duygulandırdı.

Felsefeci Ahmet abi, köylüm Yavuz (kitap okumadığını net bir dille ifade etti), dersaneden kankam İstanbul Üniversitesi Fransızca öğrencisi Serhat, Apartmanımızdan Memiş bey, Dursun, Ömer abi, Mehmet ağabeyler hayırlı işler dileyerek tezgâhıma uğradılar. Ayrıca CHP’li Hüsamettin abi de beni yalnız bırakmamıştı. Kemerci, Cep telefonu kulakçısı, tshortcu işportacı komşularımla diyaloglar kurdum. Kemerci Sivaslı Sezginden uygun fiyata kemer aldım. Onlarla marketten aldığım çikolataları ve suyumu paylaştım. Kitap tezgâhımı onlara bırakıp kendime tabure ve poşet satın aldım. Bana Müdürüm diye hitap etmeye başlamışlardı. Çünkü ikinci gün zabıta geldiğinde onlar kaçmış ben ise zabıtalarla konuşarak onları ikna etmeye çalışmıştım.

Doğrusu Türk insanının ihtiyaç listesinde 235.sırada bulunan 10 yılda sadece bir tanesi okunan kitaplar aracılığı ile sokakta bir eğitici ve yol gösterici edası ile kitap satışım insanları oldukça etkilemişti. Proleter olduğunu ifade eden bir işçi arkadaş Marxizmi çok iyi biliyordu, kitaplara bakıp, bakıp kafa sallayarak inanamadığını özellikle sol tandanslı bu kadar kitabı okuyan bir insanın var olabileceğini, hatta bunu gözleriyle görmesinin hayal olarak vurguluyordu. Bir dönem siyasi suçlu olarak içerde yattığını şimdilerde ise bilinçlenmeye çalıştığını söyledi, gözleri gülüyor, beyin hücrelerinden inanılmaz bir rasyonel akıl fışkırıyordu. Ona ise fazladan iki kitap hediye ettim, o da bende çok mutlu olmuştuk.  Siyası tavrımı merak eden çoktu, ayrıca tartışmak isteyen de nerde kendimi ifade ettiğimi soranlar azımsanmayacak sayı oluşturuyordu.

Sokak ve boş alan olunca palavracılarda çoğalmıştı, 2000 kitap okuyanı tutunda evinde bendekinden çok daha fazla kitap olduğunu söyleyenlerde vardı. Alparslan Türkeş’in Dokuz Işık kitabını alan milliyetçi bir liseli gence çok önemli öğütler verdim, beni can kulağı ile dinledi. Ancak en çok ilgimi çeken nereden geldiğini bilmediğim kalınca cilt halindeki rüya tabirler kitabına 6 TL yazmama rağmen satılan ilk kitap olması idi. Tezgâhı ziyaret eden oğlum Merthan’da birazda espri ile Baba Rüya tabirleri kitabı alıp satalımı önerdi, Çünkü çok soranı vardı. Yönetmen, yazar, oyuncu olduğunu iddia edende çoktu. Ayrıca entelektüel sohbet ihtiyacı duyanlar tezgâhın önünden ayrılmıyordu. Çocuklar ise tezgaha eğilerek, İnsanca sevgi ve Cinsellik ile Kadınlar için Taocu sevişme metodu kitaplara ve üzerindeki resimlere bakarak birbirleriyle konuşup gülüşüyorlardı.

İkinci gün ise toplam 500 TL’lik kitap satmıştım, bu oldukça büyük bir rakam sayılırdı. Kitap soranlar, sipariş vermek isteyenler vardı. Ayrıca toplumun bilinçaltına yönelik çalışma yaptıklarını düşündüğüm İskender Pala ile Elif Şafak çok soruldu. Ama genelde benim kitapçı olmadığımı sadece kendi kütüphanemi sattığımı, kamu görevlisi, mühendis, blog yazarı olduğumu, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde okuduğumu söylediğimde ise diyalog kuranlar yanımdan ısrarla ayrılmıyor, dakikalarca konuşuyorlardı. Aldığı kitapları okumayacağını düşündüğüm insanların kitap alması ise tanımlanması gereken ayrı bir paradokstu. Hatta aldığı kitaplar hakkında anlamsız yorumlar yapanlar bile vardı. Sokağı ve bu toplumu tanıdığım iddiasında biri olarak, çok sevdiğim kitaplarımdan ayrılışım, 4 güne ve bu blog yazısına sığmazdı. Ama artık kitaplarımı yazlıkta satmaya karar vererek satış işini dondurdum.

Kitaplardan ayrılmak oldukça zordu, onları yeni farklı tap taze beyinlerin okuyacağı, onlardan faydalanacağı, bilgilenip fikir sahibi olacağı, edindikleri bilgilerin paylaştıkça büyüyebileceği ön görüsü, sevinen beni ziyadesi ile mutlu ediyor, üzüntümü azaltıyordu.

Genelde tüm satılan kitaplarımın yerlerini bulduklarını hissettim, tıpkı yaşamı duyumsayarak hissettiğim gibi.

Sevgiler.

Nizamettin BİBER

Uzman İnşaat Mühendisi 

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..