- Kategori
- Şiir
Kıyı(m)dan karşı kıyıya
Kendi kıyın, gri tonlarında gerçekliğinse,
Karşı kıyı, güneş sarısı hayallerinin,
Kendi kıyın, soluk sarı sıradanlığınsa,
Karşı kıyı, masmavi ideallerin,
Kendi kıyın, bazen beyaz bayraklı teslimiyetlerinse,
Karşı kıyı, sanki kızıl renkli isyanların kıyısıdır!
Özünde, çocukluk ve ilk gençlik anılarıyla
Beslenip duran...
Yaş kaç, baş ne olursa olsun,
Hayallerde o kıyıya hep geçer, geçer dururuz.
Ah! Kadınlar kıpkızıl, erkekler masmavi
Ve çocuklar o en masum renkleriyle
Çıkarıp o cesaret giysilerini
O naftalinli, ahşap gardıroplarından
Kumaşları umut tezgâhında dokulu,
Omuzları sonsuz bir sevgi genişliğinde, ilikleri dirayet,
Ve yakaları özlem çiçekleriyle bezeli giysilerini
Dar oldu, bol oldu demeden, ah! Bir çırpıda giyinerek
Karşı kıyılarımıza bir erişebilsek,
Bizi kuşatan, kendi kıyımıza demirleyen aidiyetleri
Birer birer kırarak, terk ederek geçebilsek.
Ve saklı bırakarak küskün derinliklerde
Onca eski yaşanmışlıkları...
Göktaşları kayarak yağsa üstümüze orada,
Ne kaldıysa yarınlara dair düş ve ümitler adına.
Kırıp atarak grinin o kasvetli renk paletlerini
Geçebilsek o gizemli karşılara.
Pembesi, mavisi, moru,
Sarısı, yeşili, kızılıyla
Coşkumuzu sarıp sarmalayacak
Ve gökkuşağıyla saklambaç oynayacak
Renklerden yoksunluğumuzu unutarak.
Unutarak, onca zaman süren
Ve oldukça acı veren tutsaklığımızı,
Bilinçsizce suç ortağı olduğumuz
İçten içe yaşanan toplu kıyı(m)larımızı
Bir daha hiç, ama hiç
Anımsamamacasına.
O karşı kıyılar hep bir diğerine bakıp dursa da...
İ.Ersin KABOĞLU,
13 Mart 2009, Ankara