Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '11

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Kızartmalık yağlar ve düşündürdükleri - 1

Kızartmalık yağlar ve düşündürdükleri - 1
 

Kızartmalık Yağlar - 1


Önsöz 

Bu tür konulara duyarlı çok insanımızı derinden kaygılandıracağını düşündüğüm ürkütücü konunun anlatımına geçmeden önce bir açıklama yapmak istiyorum. Anlattığım konunun bilim adamı değilim. Uzmanı hiç değilim. Bilim adamı, uzmanı olmadığım halde kızarmalık yağlar hakkında niçin böylesi bir yazıyı kaleme aldım? Öncelikle bu konuya bir açıklık getirmem icap eder. Belirtmeliyim ki, bu yazıyı kaleme almamdaki tek nedenim, tek etken bir şekilde kızartmalık yağlarla ilgili gözlemlerim, deneyimlerim, yaşadıklarım oldu. Yaşadığım deneyimlerden hareketle kendimi bilgilendirme adına kızartmalık yağlarla ilgili detaylı bir araştırma yapmayı düşündüm. Bu amaçla kızartmalık yağ literatürü taramasına girdim. Bu konuda yazılmış olan kaynaklara ulaşmaya çalıştım. 

Bilmenizi isterim ki bazı kaynaklara ulaşıp, konuyu araştırdıkça bu ülkede yaşayan bir insan olarak çok gerildim. Adeta dehşete düştüm. Yine bu araştırmalarımdan anladım ve gördüm ki, ülkemizin geleceği olan çocuklarımız, gençlerimiz kısaca hepimiz zehir denizi içinde yüzüyoruz. Adına “Gıda Terörü” denilebilecek kızartmalık yağlarla ilgili böylesi bir tespit, işte bu gerçek, beni çok sarstı. İçimi kararttı, hatta çok acıttı. Bundan sonraki anlatımlarımdan da görülecek anlaşılacaktır ki, açık toplu yemek yapan işletmelerimizdeki ve insanlarımızdaki bilgisizlik ya da kahrolası o şark düşünce tarzı, işte bu gerçek, beni sarstığı gibi bu Ülkenin havasını teneffüs eden, suyunu içen her insanımızı derinden sarsacak ve karamsarlığa itecektir. 

Duyarlılığı yüksek olan insanlar nasıl derinden sarılıp, karamsarlığa düşmesinler ki… Kendi insanlarımızın vurdumduymazlığından, bilinçsizliğinden çoğu kez de işletmelerin daha çok kar elde etme amacıyla hareket etmelerinden olacak ki daha şimdiden Ülkemizin gelecekteki insan kaynağı, ekonomisi dolayı olarak rehin altına alınmakta, içinde çıkılmaz ipotek anaforundan maddi ve manevi kayıp ile çok büyük sıkıntılar yaşayacağı bir geleceğe doğru sürüklenmekte olduğunu göreceklerdir. 

Ülkemizde kullanılan kızartmalık yağlarla ilgi önleyici, caydırıcı tedbirler alınmazsa, çocuklarımızda, gençlerimizde, tüm insanlarımızda olagelen kızartmalık yağlardan hazırlanmış yiyecekleri tüketme alışkanlıkları böyle devam ederse, korkarım ki güneş gelecekte Ülkemizin üzerine hep gri olarak doğacaktır. Yarınlara geç kalmış olarak girebiliriz… Böyle düşünmekle acaba ben mi çok mu karamsarım. Bilmiyorum. Belki de öyle çok… 

Gençliğini benim gibi kırsalda geçirmiş bizim kuşak insanlar, tereyağın dışında başka yağ bilmezlerdi. Benim korkum şu ki; dün yaşadığımız kırsala göre, şehirleşmemizle birlikte yemek kültürümüz, alışkanlıklarımız ve yemek yediğimiz mekânlar çok değişti. Bu gün Ülke kırsalında çok az nüfus yaşıyor. Büyük çoğunluğumuz şehirlerde yaşıyoruz. 

Şehirlerde yaşayan ve orta öğretim ile yüksek öğretimde tahsilde olan gençlerimizin büyük çoğunluğu okul kantinlerinde, üniversite yemekhanelerinde, kaldıkları kamu ve özel yurtların yemekhane ve kantinlerinde, kamu ve özel sektörde çalışan insanlarımızda da günün koşuşturması içinde çalıştıklar mekânların yemekhanelerinde ya da bu mekânın yanı başındaki lokantalarda, fast food salonlarında açlıklarını gidermektedirler. Bu yazımdan da anlaşılacaktır ki ki bu yerler kızartmalık yağlar yönünden çok tehlikeli yerlerdir. Kaldı ki günümüzde kamu idareleri ve özel sektör işyerleri ve fabrikaların çoğu dışarıdan yemek hizmeti satın almaktadırlar. Türkiye’nin bu günkü şartlarında toplu yemek yapılan iş yerleri ve işletmelerin kızartmalık yağlar konusunda çok sıkı kontrole tabi tutulduğu söylenemez. İşte benim korkum bu noktada başlıyor… 

Sonuç olarak şehirleşmemizle birlikte ve bu günün koşuları içerisinde tümden insanlarımız yiyecek içecek yönünden kendi mutfaklarından daha çok dışarıdan toplu yemek yapılan yerlere bağımlıdırlar. Benim korkumun nedeni böylesi fiili durum ve toplu yemek hazırlayan işletmelerin kullandıkları kızartmalık yağlardır. Okurlarım bu yazıyı sonuna kadar okuyunca bana hak verecekleri gibi benim kaygı ve korkularıma hak vermekle kalmayacaklar kendileri de karasızlığa hatta benim gibi karamsarlığa düşeceklerdir. Dilerim gelecekte de Güneş o aydınlık yüzünü Ülkemizin semalarında hiç eksik etmesin. Benim gibi karamsar insanların karamsarlığını süpürüp, alıp götürsün. 

Çözüm olarak insanlarımızın kızartmalık yağlar hususunda daha çok bilgilendirilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Uzmanı olmadığım böylesi bir yazıyı kaleme almamı çok görmeyin. Nihayetinde, kızartmalık yağlar konusunda yaşadığım deneyimlerimin yanında araştırmalarım neticesinde elde ettiğim beni çok endişelendirilen hatta karamsarlığa iten bilgileri “Bakın kızarmalık yağlarda böyle şeyler var dikkatli olun. ” anlamında insanlarımıza aktarıyorum. Bu ülkenin insanıyım. Ülkenin diğer evlatları gibi benim de Ülke sorunlarında çorbada bir tadımlık tuzumun olması normal değil mi? Durumdan kendime vazife çıkarmamı lütfen normal karşılayın. 

Kızarmalık yağların insan sağlığı üzerinde oluşturacağı riskleri, insanlarımıza daha iyi ve detaylı anlatmak adına ve konunun önemine binaen yazımın içeriğini biraz geniş tutmak zorunda kaldım. 

Bu uzun yazımla okurlarımı umarım fazla sıkmış olmam. Sıkmışsam da şimdiden kendilerinden özür diler, okurlarımın hoş görülerine sığınarak engin vicdanlarında bağışlanacağımı umarım. 

Mehmet TURAN 

Ankara, 13 Mart 2011  

***** 

Gazetelerin okurlarına yansıttığı haberleri okuyorum. 

—Çin ve Tayvan’ da, sürekli kızartma yapan binlerce kadın her yıl akciğer kanserinden ölüyor. 

—Akrilamid adı verilen kimyasal madde hazır ve kızartılmış gıdalarda cips, bisküvi, kahvaltı gevrekleri, kahve ve kızartılmış patateste bulunuyor, kanserle doğrudan bağlantısı vardır. 

—Bitkisel Atık Yağ Toplayıcıları ve Elektrik Üreticileri Derneği (BAYTED) Başkanı Mustafa Ezici, toplanan atık yağlar arasında “katran gibi, zehir gibi” olanlar bulunduğunu söylüyor. Ezici, "Orada bence sağlık katliamı yapılıyor” diyor. —Yanmış kızartma yağlarının rengini açıp, kokusunu yok ederek, yeniden kullanılmasını sağlayan Magnesol XL için ithalat izni alınırken Tarım Bakanlığı da yanıltıldı. 

—McDonald’s yanık yağlarla insan sağlığı üzerinde oynanan kumarın hilelerini itiraf etti...  

—1 lt. atık yağ 1 milyon litre suyu kullanamaz, 5 milyon litre suyu içilemez duruma getiriyor. 

Okuduğum haberler ne çok çarpıcı, çarpıcı olduğu kadar ne çok sarsıcı, sarsıcı olduğu kadar ne çok ürkütücüdür. Ürkütücüdür diyorum. Çünkü milyonlarca Türk ailenin mutfağında çoğu kez kızartılmış yağdan yapılmış besinler tüketilmektedir. Çok ürkütücüdür diyorum. Çünkü geleceğimiz olan gençlerimiz açlıklarını daha çok kızartılmış yağda yapılmış fast-food türü ürünlerle gidermektedirler. Çok daha ürkütücüdür diyorum. Çünkü küçücük çocuklarımız kızgın yağda kızartılmış albenili ambalajlar içinde satışa sunulan cips türü ürünleri büyük bir iştahla tüketmektedirler. 

***** 

Binlerce kişiye yeme içme hizmeti sunan bir işletmenin yetkilisine kızartmalık yağlarla ilgili soru yöneltiliyor. Alınan yanıt çok ilginçtir. İşletme sahibi sorulan soruya : “ Her sabah akşamdan kalan yağın üzerine yağ ilave edilerek kızartma yapıyoruz. Bir hafta süreyle yağ bu şekilde kullanılıyor, bir haftadan sonra çok az, bir avuç kalmış kirli tortulu yağı da lavaboya dökülerek yok ediyoruz. Hafta başında yeniden temiz yağ konularak kızartma işlemine bu şekilde devam ediyoruz. Atık yağ topluyucularına teslim edeceğimiz bir atık yağımız bulunmuyor.” şeklinde yanıt veriyordu. 

Başka bir işletme sahibi: “ kızartma yapmak için kaba konulan yağ, yapılan kızartmalar neticesinde, buharlaşıyor, hiç kalmıyor ki…” şeklinde yanıt veriyordu. 

Diğer bir işletme sahibi: “kızartmada kullanılan yağların beş altı kez kızartma yapıldıktan sonra değiştiriyoruz.” diye beyanda bulunuyordu. İşletme sahibi İşletmede toplanması gereken atık yağlarla ilgili de içinde çok koyu sarı yağın bulunduğu, 18 Lt’ lik plastik silindirlik yağ bidonunu gösteriyordu. Bu kabın içinde (9.-Lt. kadar) yağ olduğu görülüyordu. İşletme yetkileri tarafından atık yağların atık yağ topluyucularına teslim edildiğine dair herhangi bir belge sunamıyordu. 

Bir başka işletmeciye: Niçin kızartmada son kullanma tarihi geçmiş olan yağı kullanıyorsunuz?” diye soru yönetiliyordu. İşletmeci yanıt olarak: “ Son kullanma tarihinin farkında değilim.” diyordu. Kızartma yapılan yağa bakılıyor, bu yağın koyu sarı renkte olduğu görülüyordu. İşletmeciye bu yağı ne kadar bir süre için kullanıldığı sorulduğunda yanıt olarak da : “ Her sabah eski yağın boşaltılıp yerine yeni yağ konarak kızartma yapıldığını” ifade ediyordu. 

***** 

Yukarıdaki anlatılanlar sadece birkaç örnektir. Biliyorum her birinizin çevresinden de yukarıda anlatılan işletmeler gibi olan, uğrayıp yemek yediğiniz onlarca, yüzlerce hatta Ülke genelinde binlerce işletme vardır. Uğradığınız sizlere toplu yemek sunan o işletmelerinde kızartmalık yağlar konusunda yukarıda anlatılan işletmelerden çok farklı davrandıklarını düşünmeyin. Yemek yediğiniz o işletmeler daha çok kar etmek amacıyla tekeden süt sağacaklar, kızartmalık yağı sonuna kadar kullanacaklardır. 

Sizlere soruyorum. İşletmeler öyle çok kusurlu da Türk aile mutfakları o işletmelerden çok mu farklı? O mutfaklarında onlarca kez kullanılan kızartmalık yağlara ne denilmeli… Bir insan, kızartmalık yağların tehlikelerini bilmesine rağmen yağda kızartılmış yiyecekler hazırlayarak kendini, dahası kendi çocuklarının sağlığını hiçe sayarak tehlikeye atar mı? Böyle bir şey olacağını düşünemiyorum. Eğer ki kızartmalık yağların zararlarını tüm çıplaklığı ile bilindiği halde yine de bu yağlarda yiyecek hazırlanıyorsa bu duruma ne denilmeli… Bu o insan için bir çelişki değil mi? Hiç şüphesiz bir çelişkidir. Hiç kimse sağlığını tehlikeye atmaz. Aslında, bu bize yağı günlerce ve sabahtan akşamım geç vakitlerine kadar yüksek sıcaklıkta tutan, kullanan işletmeler dahil tüm insanlarımızın kızarmalık yağlar konusunda çok bir şey bilmediğini göstermektedir. Şayet biliyorlarsa bazı insanların da şu veya bu nedenlerle ya da daha düşük maliyetle çalışarak daha çok kar elde etme içgüdüsüyle kızartmalık yağlar konusunda insan sağlığını hiçe sayan umursamaz bir tavır içine girdikleri söylenebilir. 

Yukarıdaki anlatılanlar bağlamında kızartmalık yağlar insan sağlığını nasıl tehdit ediyor? Öncelikle bu sorunun yanıtını bulmaya, vermeye çalışalım. 

Kızartılmış Yağlarda Hazırlanan Gıdalar, İnsan Sağlığını Nasıl Tehdit Ediyor? İnsan Sağlığı Üzerinde Ne Tür Etkiler Yapmaktadır? 

Kızartmalık yağlar… Ah Kızarmalık yağlar… Ah ki ne Ah…  

Kızartma işlemlerinde kullanılan yağlar, kızarma sürecinde ısı transferi ortamıoluşturmalarının yanı sıra kızartılan gıdaların içine de nüfuz etme özellikleri nedeniyle kritik bir öneme sahiptirler. Bu nedenle de kızartmada kullanılan yağın nitelikleri ve kızartma koşulları insan sağlığın açısından son derece önemlidir. 

Yüksek sıcaklıklarda ve defalarca kullanılan kızartmalık yağlarının maruz kaldığı oksidasyon, hidroliz ve polimerizasyon reaksiyonları yağda pek çok olumsuz değişikliğe sebep olduğundan bu yağlarla kızartılmış ürünlerin sık tüketimi de insan sağlığı açısından kaçınılmaz büyük risk gerekçelerini oluşturmaktadır. 

Bu bağlamda, yüksek sıcaklıklarda tekrar tekrar kullanılan kızartmalık yağlarda gerçekleşen çok sayıda oksidasyon, polimerizasyon ve termal bozunma reaksiyonların oluşması neticesinde yağların, fiziksel, kimyasal, besinsel ve duyusal özelliklerinden birçok önemli değişiklikler meydana gelmektedir. Kızartma yapılan yağlarda gerçekleşen termal, oksidatif reaksiyonlar ve aynı yağın uzun süre defalarca kullanılması ile o yağda oksidasyonla birlikte aldehidler, ketonlar, hidrokarbonlar, alkoller, asitler, esterler ve aromatik bileşikler gibi uçucu bozunma bileşikleri oluşmaktadır. Yapılan pek çok araştırma yağın oksidasyonu sonucunda oluşan ürünlerin, dolayısıyla ileri derecede okside olmuş yağların ve yağda kızartılan ürünlerin kanserojen ve mutajen etkiye sahip olduğunu göstermiştir Bu durum insanlarımız tarafından iyi bilinmesi ve akıldan çıkarılmaması gereken çok önemli bir husustur. 

Bazı uçucu oksidasyon ürünlerinin kızartma sırasında oluşan buharlarının insanlar tarafından solunması halinde dahi mutajenik etkilerinin olduğu bulunmuş olup, örneğin Çin ve Tayvan' da çok sayıda kadında görülen akciğer kanseri olgusu, balık kızartırken açığa çıkan buharın solunmasıyla ilişkilendirilmiştir. 

Kızartılmış yağda yiyecek hazırlanan restoranlarda çalışan insanların bu tür buharlı havaya maruz kalma süresinin uzunluğu akciğeri kanseri olgusunu tetiklediği aşikârdır. Ancak daha da önemlisi kızartma yağın günlerce ateş üstünde tutulması ve kullanılması, böylesi yağlarda hazırlanmış yiyeceklerin sık tüketilmesi insanları sağlıkları yönünden daha büyük risklerle karşı karşıya bırakmış olmasıdır. 

Yapılan bir diğer çalışmada, çeşitli restoranlardan alınan kızartma yağlarının polar madde fraksiyonları ayrıştırılmış ve bu polar maddelere Salmonella Ames testi uygulandığında, mutajenik etki gösterdikleri gözlenmiştir. Bunun yanı sıra, kızartma yağlarında oluşan aldehit ve ketonlar gibi ikincil oksidasyon ürünleri, bazı polar bileşikler ve akroleinin kanserojenik ve mutajenik etkilerinin olduğu, diyetle alınan trans yağ asitleri miktarı ile koroner kalp hastalıkları arasında bir ilişki bulunduğuna dair de bazı kanıtlar elde edilmiştir. 

Pek çok araştırmacı trans yağ asitleri tüketiminin damar tıkanıklığıyla da ilişkili olduğunu gözlemlemiştir. Yapılan bir çalışmada, linoleik asidin araşidonik aside ve diğer çoklu doymamış yağ asitlerine olan metabolik dönüşümünün trans yağ asitleri tarafından engellendiği yönünde tespitler yapılmıştır. Bu da koroner kalp hastalığına neden olabilecek bir durumdur (Liu ve ark., 2007).  

Trans yağ asitleri bu etkilerinin doymuş yağ asitlerinin olası etkilerinden daha zararlı olabileceği düşünülmektedir (Kandhro ve ark., 2008). 

Diğer yanda da kızartma süreci (prosesi) yağ içerisinde yapıldığından kızartılmış gıdalar doğal hallerine oranla çok daha fazla yağ içermektedirler. Kızartılmış gıdaların yüksek yağ içerikleri nedeniyle kızarmış gıda tüketen insanların günlük yağ alım miktarlarını arttırdığı su götürmez bir gerçektir. 

İnsanlarda yüksek oranda katı yağ tüketimi söz konusu olduğunda bu durum özellikle kalp-damar hastalıkları, diabet, kanser ve felç gibi sağlık sorunları, diyetteki yüksek yağ oranlarıyla ilişkilendirilmektedir. Bundan dolayı; 

—Kanser,  

—Kalp-damar hastalıkları,  

—Diyabet,  

—Hipertansiyon,  

—Felç 

gibi hastalıkların riskinin arttığı, ölüme sebebiyet veren etken olduğu çok sayıda çalışmalarla kanıtlanmıştır. 

Sağlık üzerindeki olası etkileri çok fazla araştırılmış diğer bir grup da Trans Yağ Asitleridir. Sıvı yağların yapısında bulunan iki çift bağlı linoleik asit, bu yapısı gereği oksidasyona ve degradasyona dönüşmektedir. Yemeklik yağların stabilitesini arttırabilmek için günümüzde doymamış yağ asitleri hidrojenle doyurularak, margarinler ve kızartmada kullanılan yarı-katı yağlar üretilmektedir. 

Hidrojenasyon adı verilen bu işlem ile cis -yapısındaki yağ asitleri trans- yapıya dönüşebilmektedir. Yapılan epidemiyolojik çalışmalar, hidrojene edilmiş yağların tüketimiyle vücuda alınan yüksek miktarda trans yağ asidinin, kandaki kolesterol seviyesini ve plazmadaki düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) konsantrasyonunu arttırabileceğini göstermiştir 

Bu zararlı etkiler nedeniyle, Trans Yağ Asitlerinin margarinlerde ve yemeklik yağlarda azaltılmasına yönelik çalışmalar birçok ülkede yürütülmektedir. 

Kızartmalık Yağlarla İlgili Sağlık Bakanlığı ile Diğer Kurumlarımız ve Bilim Adamlarımızın Komuoyuna Açıkladıkları Görüş ve Düşüncelerinden Bazı Alıntılar: 

Bir önceki bölümde açıklandığı üzere defalarca kullanıldığı için kanserojen özellik kazanan kızartmalık yağlar insan sağlığını çok ciddi şekilde tehdit etmektedir.Nitekim kızartmalık yağ kanserojendir diyekızartmalık yağın uzun süre kullanımının insan sağlığı açısında ne denli büyük riskler taşıdığı hususunda kurumlarımız ve bilim adamlarımız bizleri uyarmaktadır. 

Öyle ki, Sağlık Bakanlığı yetkililerinin İstanbul’da yaptığı denetimlerde; denetlediği, 118 gıda işyerinin yüzde 80'inin, kızartma yağlarını 3 yerine 20 defa kullandığını belirtmişlerdir. Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Daire Başkanı Murat TUNCER, "Özellikle fast food yapan işyerlerini gezeceklerini" ifade etmiştir. TUNCER, "İşyerleri kararana kadar yağı kullanıyor. Yanmış yağlar ikinci derece kanserojen" diye konuşmuştur. Araştırmaya göre defalarca kullanılan yağlar da atılmıyor. – ÖZELLİKLE OKURLARIN DİKKATİNİ ÇEKMEK İSTERİM. ÇOK DAHA TEHLİKELİ OLANI DA - Bu yağlar "merdivenaltı" işyerlerinde işlemden geçiriliyor, süzülüyor, rengi açılarak GECE KONDU MAHALLELERİNDE ucuz fiyata satılıyor. 

Sağlık Bakanlığımızın Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığını yapan Murat TUNCER kamuoyuna deklare ettiği diğer bir beyanında da: “kızartmalarda defalarca kullanılan yağların kanserojen etkisi konusunda ciddi tespitler bulunduğunu, bu yağların tekrar insan gıdasında tüketiminin mutlaka önlenmesi gerektiğini” söylemiştir. 

“Kızartmalık yağların kaç kez kullanıldığı ve nasıl bertaraf edildiği konusunda 3 yıl önce piyasada bir araştırma yaptıklarını ve bu yağların defalarca kullanıldığını, ayrıca ruhsatsız şirketler tarafından toplandığını belirlediklerini” anlatan TUNCER “yağların, kızarmalarda ortaya çıkan kanserojen maddeler nedeniyle 2 defadan fazla kullanılmaması gerektiğini” vurgulamıştır. 

“Kızartmalık yağların piyasada nasıl ve kaç kez kullanıldığı konusunda yeni bir araştırma olmadığına” işaret eden TUNCER, denetimlerin de yetersizliğini belirtirken, “AB'ye uyum çerçevesinde oluşturulacak piyasa denetim ve gözetim kuruluşlarının bu denetimleri yapması gerektiğini” kaydetmiştir. 

Gümüşhane İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulunun yaptığı bir toplantıda: Kızarmalık yağ zararlı maddelerin oluşumunu en önemlisi de kanser oluşumunu artırırken bu yağın en az 8 gün kullanıldığı” ifade edilmiştir. 

İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu : “kızartma yağlarına magnezyum silikat ilave edilerek rengin sarıya dönüştürüldüğünü ve bu ürünlerin defalarca kullanılmasından dolayı sağlık üzerinde olumsuz etkileri bulunduğunu belirterek, gıda denetimi yapan birimlerin, iş yerlerinde çalışan personeli kızartma yağlarının tekrar tekrar kullanmaması ve sağlığa zararları hakkında bilgilendirme yapmaları” konusunda uyarmıştır. 

İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu kararında; başta lokanta, yatılı okullar, pastaneler, umumi yerler olmak üzere bu gibi yerlerin mutfaklarında sıklıkla kullanılan yağların yüksek sıcaklık karşısında yapısının hızla değiştiği ve okside olduğu vurgulanarak, “Uzun süre yüksek ısıya maruz kalmış yağlarda, yağ asidi moleküllerinin parçalanması karsinoejik, mutajenik öğeler ortaya çıkarmakta ve bu yağların tekrar kullanımı insan sağlığına zararlı maddelerin oluşumunu arttırmaktadır.” denilmiştir.Ayrıca İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı “yemek hizmeti alan okulların bu konuda gerekli denetimlerinin yapması” istenmiştir. 

İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulunun :“Magnezyum silikat adlı kimyasalın Türk Gıda Kodeksi Renklendiriciler ve Tatlandırıcılar Dışındaki Gıda Katkı Maddeleri Tebliği'nde yer aldığına” dikkat çekilen açıklamada, “bu kimyasalın toz gıdalar tuz ve tuz yerine geçen maddeler, gıda takviyeleri, peynir, sakız, pirinç salam, sosis, şekerleme ve çeşni verici maddelerin sadece yüzey uygulamalarında, tava, teneke gibi kap kaçakların yüzey yağlama ürünlerinde de katkı maddesi olarak kullanımına izin verilmektedir.” denilmiştir. 

İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu açıklamasında: “Kızartmalık yağlarınızı dökmeyin! Artık mağnezyum silikat var” sloganıyla fast food zincirlerine, pastanelere ve lokantalara pazarlanan bu kimyasalın, kapkara da olsa yanmış yağlara katıldığı anda rengi sapsarıya dönüştürdüğü” belirtilen açıklama şöyle devam etmektedir. “Ayrıca, yanık yağ kokusunu da ettiği iddia ediliyor. Böylece, en fazla 3 defa kullanılması gereken yağ, en az 8 gün kullanılabiliyor. Ancak, işlemin aynı yağ üzerinde defalarca uygulanması, sürenin 20 günlere ulaşmasını sağlıyor.” denilmiştir. 

Bilim adamlarımızda kızartmalık yağları defalarca kullanmayın uyarısında bulunmuştur. Nitekim Eğe Üniversitesi İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu tarafından düzenlenen Uluslararası Gıda " Beslenme ve kanser Sempozyumunda" konuşan Erciyes Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet KAYACİER, kızartmalık yağın uzun süreli kullanımının insan sağlığı açısından risk oluşturduğunu söylemiştir. Kızartma işleminin gıda endüstrisinde yaygın olarak kullanılan bir işleme tekniği olduğunu açıklayan Doç.Dr. KAYACIER, "Genel olarak kızartma işlemi, ürünün derin bir yağ içerisine daldırılması ve pişirilmesi işleminden ibarettir. Bu süreçte temel amaç, hızlı pişirme işleminin yanında ürüne farklı bir tat ve lezzet kazandırmaktır. Kızartma işlemi esnasında ürün ile yağ arasında ısı ve kütle transferleri ile bir dizi reaksiyon oluşumu sonucu olarak yağda çeşitli fiziksel ve kimyasal değişimler meydana gelmektedir" demiştir. 

Kızartmalık yağlarda ısının etkisiyle trans yağ asidi oluşumunun meydana geldiğini belirten Doç. Dr. KAYACIER, "Bu yağ asitleri kötü kolesterolü arttırarak, kalp damar hastalığı riskini yükseltmektedir. Bazı çalışmalar yağın kızarması esnasında oluşan oksidasyon ürünlerinin kanserojen etkili olduğunu ortaya koymaktadır" diye konuşmuştur. 

Çukurova Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cahide YAĞMUR, “Yağda kızartmayı, beslenmede çok fazla önermediklerini, ancak yapılması durumunda yağın kullanımına dikkat edilmesi gerektiğini” söylemiştir. 

YAĞMUR, “Kızartmalarda aynı yağın birden fazla kullanımının bazı sağlık sorunları doğurabileceğini” belirtmiştir. Cahide YAĞMUR, "Evlerde yapılan kızartmalarda yağın iki-üç kere kullanılması durumunda sağlık riski ile karşılaşılmayacağı gibi yanlış bir kanı var. Oysa kızartmaya koyduğunuz yağ ısındığı zaman kimyasal yapısında değişiklik başlar. Isınmayla başlayan bu değişim, ısı bittiği zaman ve bekleme dönemlerinde de sürer" demiştir. “Yağın, ilk kullanımından sonra oksidasyon denilen değişimin kendi içinde devam ettiğini” ifade eden YAĞMUR, "Dolayısıyla değişen yapı, ortaya çıkan toksik maddelerin miktarını artırır. Tekrar ısı ise toksik madde oluşumunu daha da hızlandırır. Her bekleme ve ısınma dönemlerinde değişim artarak devam eder.” şeklinde konuşmuştur. 

YAĞMUR, “Bekleme süresinde ortaya çıkan toksik maddelerin kanserojen etkiye sahip olabileceğini” belirterek “kanserojen etkiye sahip toksit maddelerin bu yağların kullanımıyla yiyeceklere geçtiğini bu yiyeceklerin tüketimi sırasında ise vücuda alındığını” söylemiştir. Yağdaki toksiklerin vücutta hücre ve DNA yapısına etki edebileceğinin altını çizen YAĞMUR, "İkinci kez kullanılan kızartma yağının kimyasal yapısı bozulur ve toksikler kanserojen maddelerin oluşumu hızlanır. Aynı zamanda yemeğin lezzet ve rengini de bozar" demiştir. 

“Yağın kızartmada bir kez kullanımının dışında az kullanılmasının da önem taşıdığına” işaret eden YAĞMUR, "Kızartma yapımı sırasında tavaya gereğinden fazla yağ konuyor. Tavaya, kızarttığınız yiyeceğin içine girebileceği kadar yağ aktarılması yemeğin pişirimi için yeterlidir. Az yağ kullanıldığı için tasarruf da sağlanmış olur" demiştir. 

İzmit Belediyesince Yunus Emre Kültür Merkezinde düzenlenen “Bitkisel Atık Yağların Geri Dönüşümü” konulu panelde konuşan Kocaeli Üniversitesi(KOÜ) Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilgün Akın, bitkisel atık yağların insan sağlığına olumsuz etkilerini anlattı. 

Zeytin, ay çiçeği, mısır ve pamuktan üretilen bitkisel yağların kızartmalarda kullanıldıktan sonra kimyasal değişime uğradığını ifade eden Akın, atık kızartma yağlarının insan sağlığına zararları olduğuna dikkati çekti. Kızartmada kullanılan bitkisel yağın renginin koyulaştığını, akıcılığının azaldığını dile getiren Akın, şöyle devam etti:“Çin ve Tayvan’ da yapılan araştırmalarda, sürekli kızartma yapan kadınlarda yağdan kaynaklı uçucu maddeler nedeniyle akciğer kanseri, yüksek sıcaklıkta kızartılan et dolayısıyla da kalp hastalıklarının arttığı görülmüştür.Patates kızartmalarında da nişasta ve yağın reaksiyonu sonucu kanserojen etki görülebiliyor. 170 derecenin altında yapılan patates kızartmasında bu kanserojen etki görülmüştür. Kızartma içinde, kopmuş yağ zincirindeki kutupların ölçülmesi toplam polar madde (TPM) ölçümü olarak adlandırılır. TPM oranı yüzde 25`in üzerinde olursa sağlığa zararlıdır. 

Bu oran Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 2007 yılındaki tebliğinde belirtilmiştir. 

Bu ölçüme gerek duyulmadan yağın renginin koyulaşması, kötü kokması, kıvamının artması ve köpürmesi yağın atık hale geldiğini belirler. Ay çiçeği yağı da en fazla 3 kez kullanılmalıdır.” 

Yılda 350 Bin Ton Atık Yağ:
KOÜ Teknik Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Çanakçı da bitkisel atık yağların geri kazanımında Avrupa ülkelerinden örnekler verdi. 


Atık yağların ev akarına boşaltılmasıyla kanalizasyon hatlarının tıkandığını, bu yağların arıtma tesislerine zarar verdiğini, denizi ve akarsuları kirlettiğini bildiren Çanakçı, ABD ve Avrupa ülkelerinde atık yağların toplanarak biyodizel üretiminde kullanıldığını belirtti. En yaygın uygulamanın Avusturya`da görüldüğünü ifade eden Çanakçı, bu ülkede 600 civarında atık yağ toplayan şirketin faaliyet gösterdiğini vurguladı. 

Türkiye`de yılda 1.5 milyon ton bitkisel yağ tüketildiğini ve 350 bin ton atık yağ oluştuğunun sanıldığını ifade eden Çanakçı, bazı belediyelerin atık yağların konutlardan toplanması çalışmalarına başladığını kaydetti. 

Basınımızda Kızartmalık Yağlara İlişkin Haberler: 

Haber basınımıza yansıdığı şekliyle aynen alınmış olup aşağıdaki gibidir. 

Bu haberi okuduklarında ve haberi yukarıda anlatılanlarla birlikte düşündüklerinde öyle sanıyorum ki duyarlılığı yüksek olan çoğu insanlarımız karamsarlığa düşeceklerdir. Günün koşuşturması içinde bizler ve çocuklarımız açlıklarımızı ayaküstü bu tür yerlerde gidermekteyiz. Karamsarlığa kapılan insanlarımız pek tabi ve haklı olarak “Gıda Terörü” içinde ne büyük risk altında yaşamaktayız diye düşüneceklerdir... 

Haber aynen şöyledir: 

KIZARTMALIK YAĞI 20 GÜN KULLANIYORLAR  

McDonald's yanık yağlarla insan sağlığı üzerinde oynanan kumarın hilelerini itiraf etti...  

Pirinç parlatan diye geldi, kızartma yağının rengini açtı.  

Yanmış kızartma yağlarının rengini açıp, kokusunu yok ederek, yeniden kullanılmasını sağlayan Magnesol XL için ithalat izni alınırken Tarım Bakanlığı da yanıltıldı. Magnesol XL için verilen izinde, ürünün kullanım alanı olarak sakız, pirinç, tuz, peynir gibi gıda maddelerinin yüzey uygulamalarında, tava, teneke yüzeylerini yağlamada katkı maddesi olarak kullanılacağı yer alıyor. 

KANSOREJEN ETKİSİ VAR  

KANSEROJEN etkisi olmasına rağmen, fast food restoranlarındaki yanmış kızartma yağlarının rengini açıp, kokusunu yok ederek, defalarca kullanılmasına olanak sağlayan Magnesol XL adlı kimyasalın ithalat izni alınırken Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın da yanıltıldığı ortaya çıktı. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın Magnesol XL için verdiği ithalat izninde, ürünün kullanım alanı olarak sakız, pirinç, tuz, peynir, şekerleme (çikolata hariç) gibi gıda maddelerinin sadece yüzey uygulamalarında, tava, teneke yüzeylerini yağlamada katkı maddesi olarak kullanılacağı yer alıyor. Kanserojen etkisi fazla olan yanmış kızartma yağlarının rengini açma ve kokusunu yok etmede kullanılacağına dair herhangi bir ibare bulunmuyor. 

İNCELEME BAŞLATILDI  

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, geçtiğimiz günlerde Hürriyet Gazetesi, Tüketici Köşesi’nde yer alan "Kanserojen etkiyi kimse takmıyor, yanmış yağ sarartılıp kullanılıyor" başlıkla haber üzerine bir inceleme başlattı. Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Mehtap Altınok imzasıyla yapılan açıklamada, Magnezyum Silikat adlı kimyasalın Türk Gıda Kodeksi Renklendiriciler ve Tatlandırıcılar Dışındaki Gıda Katkı Maddeleri Tebliği’nde yer aldığına dikkat çekilerek, bu kimyasalın toz gıdalar, tuz ve tuz yerine geçen maddeler, gıda takviyeleri, peynir, sakız, pirinç salam, sosis, şekerleme ve çeşni verici maddelerin sadece yüzey uygulamalarında, tava, teneke gibi kap kacakların yüzey yağlama ürünlerinde de katkı maddesi olarak kullanımına izin verilmektedir" deniliyor. 

AMAÇ DIŞINA İZİN YOK  

Bakanlık açıklamasında ayrıca, Magnesol ve benzeri ürünlerle ilgili inceleme başlatılması için il müdürlüklerine talimat verildiğine de dikkat çekilerek, "Bahse konu olan ürünlerin belirtilen amaçlar dışında kullanıldığının tespit edilmesi durumunda, Gıda Kanunu çerçevesinde işlem yapılacaktır" deniliyor. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bu konuda Sağlık Bakanlığı’yla da görüşüyor. 

KIZARTMALIK YAĞLARINIZI DÖKMEYİN!  

"Kızartmalık yağlarınızı dökmeyin! Artık Magnesol XL var" sloganıyla fast food zincirlerine pazarlanan bu kimyasal, kapkara da olsa yanmış yağlara katıldığı anda rengi sapsarıya dönüştürüyor. Ayrıca, yanık yağ kokusunu da yok ettiği iddia ediliyor. Böylece, en fazla 3 günde bir değiştirilmesi gereken yağ, en az 9 gün kullanılabiliyor. Ancak, işlemin aynı yağ üzerinde defalarca uygulanması, sürenin 20 günlere ulaşmasını sağlıyor. 

TÜRKİYE'DE GEREKLİ TÜM ÖNLEMLERİ ALDIK  

THE Dallas Group of America, Türkiye’deki avukatları Ayşe Hergüner Bilgin ve Okan Gündüz aracılığıyla, yanmış kızartma yağlarının rengini açıp, yeniden kullanılmasını sağlayan Magnesol XL ile ilgili olarak bir açıklama yaptı. Açıklamada, Magnesol XL ürününün Birleşmiş Milletler’e bağlı Gıda ve Tarım Örgütü ile Dünya Sağlık Örgütü’nce kurulan uzman komite JECFA tarafından gıda maddelerinde kullanılan filtrelemeye yardımcı ve topaklanmayı önleyici bir madde olarak tanımlandığına dikkat çekilerek, "Ürünümüz ABD dahil tüm dünyada 10 binlerce restoran tarafından kullanılmaktadır. Sentetik magnezyum silikat, ABD Gıda ve İlaç İdaresi’nin yayımladığı Gıda Kimyasalları Kodeksi’ne göre gıda sınıfı kimyasalları arasında sayılmaktadır" denildi. 

YAĞIN KULLANIM ÖMRÜNÜ UZATIR  

Magnezyum silikatın kızartma yağına ilave edilmesiyle birlikte yağda biriken kötü koku ve renk değişimine sebep olan maddelere tutunduğunun da savunulduğu açıklamada, şunlar dile getirildi: "Filtreleme işlemi sonucunda yağ, Magnesol XL sayesinde bu istenmeyen maddelerden arındırılır. Magnesol XL ürünü kızartma yağının kalitesini, daha uzun bir süre yüksek seviyede tutarak yağın kullanım ömrünü uzatır. Ayrıca, magnezyum silikat maddesinin kızartma yağlarında filtrelemeye yardımcı olarak kullanılmasına ilişkin olarak Fransız Gıda Sağlığı Ajansı 2005 tarihli kararında bu maddenin üreticinin talimatlarına göre kullanımının insan sağlığına hiçbir risk oluşturmadığı açıkça belirtilmişti Bugüne kadar satışa sunulduğu hiçbir ülkede de sağlığa zararlı etkisi bulunduğuna yönelik bir şikâyet bulunmamaktadır. Türkiye’de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da dâhil olmak üzere yasal tüm izinler ithalatçı firma tarafından alınmak suretiyle satılmaktadır." 

Kim ne diyor,  

MCDONALD’S: 

Kurumsal İletişim Müdürü Nedret Türkkuşu, "Türkiye’ye Tarım Bakanlığı’nın onayı ile ithal edilen Magnesol XL maddesi, kızartma yağlarımızın filtre edilmesi sürecinde yağın kalitesini bozan parçacıkları temizlemek üzere, tamamıyla gıda kanunu çerçevesinde belirtilen usuller ile kullanılıyor" dedi. 

BURGER KING: 

Magnesol XL ile ilgili yapılan açıklamada, "Zincirimize bağlı hiçbir restaurantta söz konusu kimyasal kullanılmıyor" denildi. 

KENTUCKY FRIED CHICKEN: 

“Zincir restaurantların hiçbirinde kızartma yağlarının rengini açmak için Magnesol XL ya da benzeri kimyasalların kullanılmadığını” açıkladı. 

Meclis gündeminde;  

MHP Adana Milletvekili Yılmaz Tankut, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’e yönelttiği soru önergesinde, ithaline izin verilen kimyasalın, "Kızartmalık yağlarınızı dökmeyin! Artık Magnesol XL var" sloganıyla pazarlandığını ifade etti. Tankut, konuyla ilgili ayrıntılı inceleme talep etti. 

KAYNAK: Star Gazetesi, Kadın Sağlık, 11 Şubat 2009 - Çarşamba Saat: 11.22 

Diğer bir gazete haberi, bu gazete haberi kelimesi kelimesine aynen şöyledir: 

ANTALYA'DA SAĞLIK KATLİAMI YAPILIYOR 

Bitkisel Atık Yağ Toplayıcıları ve Elektrik Üreticileri Derneği (BAYTED) Başkanı Mustafa Ezici, Antalya yöresinde, ayda 1000 ton atık bitkisel kızartmalık yağ toplanması gerekirken, ancak 200 ton atık yağ toplayabildiklerini belirtirken, toplanan atık yağlar arasında, asit sayısı 80'e ulaşan, “katran gibi, zehir gibi” olanlar bulunduğunu söyledi. Ezici, "Orada bence sağlık katliamı yapılıyor” dedi. 

Ezici, yanmış, tekrar tekrar kullanılan kızartmalık yağların kanserojen özelliğine dikkati çekerek, “Türkiye'de atık yağ terörü yaşandığını” öne sürdü. 

Türkiye'de 30 civarında firmanın atık kızartmalık yağ toplama lisansı olmasına karşın sadece 3'ünün aktif olarak çalıştığını, kendisinin de firması aracılığıyla 5 yıldır atık yağ topladığını anlatan Ezici, Türkiye'de geçen yıl toplanan 7 bin 700 ton atık yağın 6 bin 500 tonunun BAYTED üyeleri tarafından toplandığını kaydetti. 

Toplanan atık yağları, Türkiye'de, biyodizel veya elektrik üretiminde değerlendirme imkanı olmadığı için, temizleyip, ayıklayıp standart hale getirerek Almanya, Hollanda ve İtalya'ya ihraç ettiklerini belirten Mustafa Ezici, yaz aylarında turizmin canlanması ile birlikte ayda ortalama 500 ton atık bitkisel kızartmalık yağ toplar hale geldiklerini, ancak toplanan bu yağları gördükçe “şok olduğunu” söyledi. 

Kanserojen olduğu bilinen atık nitelikteki kullanılmış kızartmalık yağların yemek sektöründe tekrar kullanımını önlemek için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın 3 yıl önce kontrol kriterleri uygulamaya koyduğunu, değiştirilmesi öngörülen bu kriterler arasında “yağın içindeki asit sayısının (mgKOH/g yağ) 2, 5'a eşit veya daha az olması”nın da bulunduğuna işaret eden Ezici, “Antalya'daki otellerden topladığımız atık kızartmalık yağların asit sayısı 8 ile 80 arasında. Katran gibi, zehir gibi yağlar geliyor. Rengini bile açamıyoruz. Orada bence sağlık katliamı yapılıyor” dedi. 


“TEKRAR KULLANIMIN MUTLAKA ÖNLENMESİ GEREKİR”

Kızartmalık atık yağların yemek sektöründe tekrar kullanımının mutlaka önlenmesi gerektiğini vurgulayan Ezici, şöyle konuştu: “Antalya'da 1500 turizm işletmesi var. Buralardan ayda en az 1000 ton atık kızartmalık yağ çıkması lazım. Biz ancak 200 ton toplayabiliyoruz. İşletmelerin çoğu, ucuz olduğu için margarin kullanıyor. Atık kızartmalık yağlar konusunda hassasiyet gösteren işletmeler de, insan sağlığını hiçe sayan işletmeler de var. Özellikle her şey dahil sistemi içinde çalışan ve insan sağlığını büyük tehlikeye atan bazı işletmelerden gelen yağları görünce şok oluyoruz. Katran gibi yağlar geliyor. Rengini bile açamıyoruz. 

Biz BAYTED olarak, bu tür işletmeleri şikâyet de ediyoruz. Ancak bu sefer bu işletmeler, atık yağlarını bize vermekten vazgeçiyor ve kaçak olarak değerlendiriyor. İnsanların sağlığı ile oynanıyor. Bu konuda denetimler yetersiz kalıyor. Tarım ve Köyişleri, Çevre ve Orman ile Turizm bakanlıklarının denetimlerini artırması, belediyelerin ve sivil toplum örgütlerinin de bu konuda aktif olması gerekiyor. Türkiye'de her yıl kanserli hastaların tedavisi için milyarlarca dolar para harcanıyor. Kolon ve mide kanserinde patlama yaşanıyor. Sağlık yönünden bir terör var. Önemli olan insanların kanser olmasını önlemek. Bu sorun bence milli bir sorun. Ben, Başbakan'a, Tarım ve Köyişleri ile Çevre ve Orman, Kültür ve Turizm bakanlarına yazı yazdım. Ulusal ve uluslararası düzeyde önemli olan ve hem Türk insanının, hem de Türkiye'ye gelen turistlerin sağlığını ilgilendiren bu konuda, insanların sağlığını hiçe sayan bu uygulamalar konusunda, Meclis araştırma komisyonu bile kurulmalı. 

Biz, kansere yol açan bu yağların hangi işletmelerden geldiğini biliyoruz. Ama ihbar edince müşteri bizden kaçıyor ve bu sefer bu yağlar kaçak şekilde değerlendiriliyor. Sağlık konusunda bu kadar hassas olmayan şirketler de işin rantına bakıyor, sesini çıkarmadan alıyor. Bakanlıkların denetim elemanları yetersiz. Bunun denetimi için mutlaka başka mekanizmalar kurulmalı.” 

Atık kızartmalık yağların sadece insan sağlığını tehdit etmediğini, çevre açısından da büyük kirliliğe yol açtığını anlatan Mustafa Ezici, Türkiye'de çevreye gereken önemin verilmediğini, atık yağların lavabolara, çöpe, denize döküldüğünü belirterek, özellikle lavabolara dökülen yağlar yüzünden kanalizasyon sisteminin büyük zarar gördüğünü, toprak, deniz ve sudaki kirliliğin ise yıllarca temizlenemediğini kaydetti. 

Türkiye'de yıllık 300 bin ton atık yağ toplanması gerekirken, 7 bin 700 tonu kayıtlı olmak üzere 20 bin ton bitkisel atık yağın toplanabildiğini belirten Ezici, halen 13 bin noktadan atık yağ topladıklarını, insanların eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi ile toplanacak atık yağ miktarının artmasını beklediklerini kaydetti. 

Mustafa Ezici, insanların yeterince bilinçlendirilmemesi, denetimin yetersizliği nedeniyle en büyük toplu tüketim kuruluşlarından bile atık yağları almakta zorlandıklarına işaret etti. Atık yağların Avrupa'da elektrik enerjisi üretiminde değerlendirildiğini de hatırlatan Ezici, Türkiye'de yenilenebilir enerji kanununun çıkmaması nedeniyle, yatırım yapmalarına karşın bu yağları değerlendiremediklerini ve Almanya, İtalya ve Hollanda'ya ihraç etmek durumunda kaldıklarını söyledi. 

Ezici, “Yenilenebilir enerji kanununu bekliyoruz. Avrupalı bizim atık yağımızı elektrik üretmekte değerlendiriyor” dedi. 

KAYNAK: Hürriyet Gazetesi, Ekonomi Haberleri, 30 Temmuz 2010 

Bir başka Haber: 

BİYODİZELİN ÖNÜNÜ AÇMADAN ATIK YAĞ TOPLAMAK ÇOK ZOR… 

Türkiye'de yaklaşık 100 bin tonunun toplanabileceği öngörülen, çevreyi ve sağlığı tehdit eden bitkisel atık yağların sadece 7 bin tonunun geri toplanabildiği bildirildi.

Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürü Lütfi Akça, Türkiye’de yaklaşık 950 bin ton likit, 550 bin ton margarin, 200 bin ton yem, boya ve sabun sanayi ihtiyacı olmak üzere 1.7 milyon ton bitkisel yağ tüketildiğini söyledi. 


2 DEFA KULLANILMALI 


Bitkisel yağların kızartmada birçok kez kullanılmasının doğru olmadığını, kızartma sırasında oluşan fiziksel ve kimyasal reaksiyonlar nedeniyle yağda çok sayıda bozunma ürünü oluştuğunu belirten Akça, sağlık açısından, evsel kullanımda kızartmalık yağın 2 defa, kısa aralıklarla kullanıldıktan sonra değiştirilmesi gerektiğini ifade etti. Kızartmalık Atık Yağların ekotoksik özellik gösterdiğini bildiren Akça, şöyle konuştu: 


“Yapılan araştırmalarda atık su kirliliğinin yüzde 25’ini lavaboya dökülen kullanılmış bitkisel ve hayvansal yağların oluşturduğu belirlenmiştir. Arıtılmayan atık sulardaki atık yağlar, denizlere, akarsulara ulaştığında suyun kirlenmesine ve sudaki oksijenin azalması sonucu başta balıklar olmak üzere ortamdaki diğer canlılar üzerinde büyük tahribata yol açmaktadır. Bunun yanı sıra önemli bir içme suyu kaynağı olan yeraltı sularının da kirlenmesine neden olmaktadır.” 


ÇÖZÜM BİYODİZEL 


Akça, şunları kaydetti: “Şu anda gerektiği kadar toplayamıyoruz. Bu rakamın artması gerekiyor. Eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları önemli. Ayrıca şu anda en iyi geri dönüşüm biyodizel. Atık yağlardan biyodizel üretimiyle hem çevre korunuyor hem de atıktan katma değer sağlanıyor. Kızartmalık atık yağlardan üretilen biyodizel, dizel yakıta göre iklim değişimine neden olan sera gazı emisyonunda yüzde 65-92 oranında azaltım sağlıyor. Bu nedenle biyodizelin önünü açmamız lazım.” 

KAYNAK: Ankara Hürriyet 18 Şubat 2011 Cuma 05:32 

Sağlıklar içinde hoşça kalın. 

Mehmet TURAN 

Ankara, 13 Mart 2011  

 
Toplam blog
: 47
: 2386
Kayıt tarihi
: 28.10.08
 
 

Mucur / Kırşehir doğumluyum. Uzun süre Maliye Bakanlığı'nda çalıştım. Kabul etmek gerekir ki, Mal..