Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

12 Ocak '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kızkaçıran

Okan:... Günaydın hafız...

Tuncay: Günaydın...

Okan: Eee? Sen buradaysan banyodaki kim be abi?

Tuncay: Gece bir ara kapı çalmıştı ya duymadın mı babacan?

Okan: Duymadım... Aaa bu salonda yatanlar kim?

Tuncay: Sessiz ol abi, iki kişi de benim odada yatıyor. Geç geldiler zaten bırak da rahat uyusun konuklar.

Okan: Şekilcan ev gözetleme yarışması stüdyosuna dönmüş be. Mutfak boş mu bari, müsaitse bi çay-çorba kaynatıp kendimizi güne hazırlasak.

Tuncay: Gel abi gel çayı falan hazırladım ben zaten, ses yapmayalım da uyusun çocuklar, yollarda perişan olmuşlar zaten.

Okan: Hayırlı zamanlar olsun.

Tuncay: Hafız anlatacağım ama sen şu ‘mahalle abisi’ üslubunu bi terk etsen yeni bir dünya kuracağız inceden...

(Akabinde)

Tuncay: ... işte durum bu babacan.

Okan: ... Galiba yavaş yavaş anlamaya başladım hadiseyi... Şimdi bu Osman Özge’nin kardeşi oluyor değil mi?

Tuncay: Hı hı...

Okan: Osman Kütahya’da yaşıyor, Fatma’ya aşık oluyor ama kızın babası vermiyor.

Tuncay: Aynen hacı... İşte çocuk da kaçırıyor kızı Özge’nin yanına getiriyor.

Okan: E peki neden bizim eve geliyorlar.

Tuncay: Canım; sen kendini bu çocukların ana babası yerine koysana bi; çocuklar Antalya’ya kaçtıklarına göre böyle bir durumda ilk akla gelecek yer Özgelerin evi değil mi?

Okan: Anladım. Onlar da burada kimse bulamaz diye yavukluları bizim eve getiriyor son tahlilde.

Tuncay: Valla hastası oldum anlayışının...

Okan: E peki içeride Cuma donuyla uyuyan o iki eleman kim.

Tuncay: Ya çocuğun kasabadan arkadaşları işte, Özge gecenin bi yarısı telefon açıp durumu detaylarıyla anlattı bana. Şimdi sen ‘o kim, bu kim?’ diye sormayı bırak bence. Ne kadar olağanüstü bi durum olsa da bu çocuklara ağabeylik yapmamız lazım.

Okan: Yaparız be abi, nedir yani. Sevenler kavuşsun yeter ki... Yalnız vaziyetin olgunlaşması açısından son bir soru sorabilir miyim?

Tuncay: Sor hacı, bildiğim yerden sor.

Okan: Banyodaki kim be abi?

Tuncay: Oğlum o da bizim Mahinur.

Okan: Vay mavi saçlı Mahinur, zaten nerede böyle kıllı yünlü bir mevzu var gelip bizim bu kızları bulur. Ya hafız o değil de ben pek alışkın değilim bu durumlara, yani anaları babaları peşlerine düşmüş olmasın bu çocukların.

Tuncay: Aslında benim tanık olduğum bütün kız kaçırma hikayeleri hep mutlu sonla bitmiştir babacan, sanırım burada önemli olan aile büyüklerinin hoşgörü ve olgunluk içerisinde davranmaları.

Okan: Bırak şimdi kanayan toplumsal yaralara parmak basmayı... Hah kızlar da geldi... Abi ne yaptınız ya karıştırmışsınız yine ortalığı. Ehe ehe.

Özge: Valla keşke bizler de gülerek karşılayabilsek bu durumu. Kahve var mı?

Mahinur: Özge’ye katılıyorum.

Tuncay: Nedir abi mevzu?

Özge: Çocukça işler be abi. Bu kızın ailesi aslında uzaktan akrabamız olur, bizimkiler geçen ay istemişlerdi Osman’ın işi gücü yok diye vermediler kızı, bu Osman’ın arkadaşları da kafadarlık hesabı bir gece önce meyhanede birbirlerini gaza getirmişler vay kaçırırsın, kaçıramazsın diye sonra da kızı alıp beyaz bir Şahin’e atladıkları gibi hop Antalya’ya gelmişler.

Okan: Ehe eh... Aferin gençlere. Özellikle Beyaz bir Şahin’le kaçmaları kompozisyonu tamamlamış yani.

Tuncay: E peki şey olmuş mu?... yani nasıl desem... hani kız kaçırıldığı zaman ... halvet mevzuu...

Özge: Ay ne bileyim ben. Ama kızın gönlü zaten bizim Osman’da yani. Bu haylazlar çocukluk arkadaşadır aslında.

Tuncay: Tabi canım zorla güzellik olmaz ki, öyle bir şey olsaydı zaten değil evi açmak elimizle kolluk kuvvetlerine teslim ederdik ikisini de.

Mahinur: Tuncay’a katılıyorum.

Okan: Tabi canım dağ başı mı burası. Neyse ablası sen şu kardeşini uyandır da özel olarak bi konuşun. Nedir, ne yapmışlar, ne yapacaklar yüzümüze gözümüze bulaştırmadan hep beraber sıyrılalım şu işten.

Tuncay: Valla bence de.

(Akabinde)

Okan: Ehe ehe... Osman bak bu kızı üzersen bozuşuruz ha.

Özge: İyi de ablacığım neden bu kadar acele ettiniz ki evlenmek için. Canım ya... Daha çocuksunuz siz.

Tuncay: Osman senin arkadaşların hala uyanmadı be evlat. Bi dürtsek mi ne yapsak şu çocukları.

Okan: Bırak uyusunlar be oğlum, buldular serin memleketi gevşedi işte elemanlar. Ehe eh... Ulan Osman ne adamsın, demek kaçırıverdin kızı ha. Gelin kızımız da maşallah pek güzel pek hamaratmış.

Tuncay: Öhüm!.. tabi canım iki insan birbirini sevdikten sonra.

Okan: Osmancan senin meslek ne abim, yani iştigal olarak?

Osman: Erkek berberiyim abi.

Okan: Aferin. Eee aradınız mı annenizi babanızı nedir son durum.

Özge: Valla kız tarafı biraz bağırıp çağırmış ama şimdi anladığım kadarıyla yumuşamışlar ‘gelsinler bi orta yol buluruz’ gibisinden bir tavır takındıklarını az çok belli etmişler gibi.

Tuncay: Hadi hayırlısı.

Osman: O zaman biz vakitlice gidelim memlekete, kocamanları fazla kızdırmaya gelmez. Ya da abla bir gün daha mı dursak?

Özge: Yok yok ben daha şimdi konuştum babamla. ‘Bir an önce gelsinler’ diyor. Aslında bugünlük kalsanız da sizi biraz gezdirip dolaştırsak fena olmazdı ama önce büyüklerimizin gönlüne alın. Hadi uyandır artık şu arkadaşlarını da.

Osman: Ferit, Mustafa hadin lan uykucular.

Okan: Ehe ehe... kız kaçırma timi yorulmuş tabi.

(Akşam)

Tuncay: Babacan ev bi günde televizyon dizisi gibi oldu be.

Okan: Haklısın. Fazla sosyal bir gün geçirdik. Bu çocukların birbirini sevmesi, gözlerini karartıp ailelerinden falan kaçmaları güzel bir şey lan. Sevginin verdiği cesaretle kaçan iki tane çocuk. Umarım bundan sonrası onlar için iyi olur.

Tuncay: Hayırlısı olsun ne diyelim. Aaa İçki fuarı varmış babacan. Cam piramitte.

Okan: Ne diyosun! Bayılırım içki fuarlarına.

Tuncay: Hadi gidip kıralım kafaları.

Hafız hostesin üzerine kusma bu sefer, atmasınlar bizi yine.

Önümden çekil...

 
Toplam blog
: 104
: 489
Kayıt tarihi
: 06.03.08
 
 

1978 doğumlu Antalyalı bir müzisyenim, devamını ben de bilmiyorum..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara