Kızlı erkekli (Bekarlık sultanlıktır yalanı üzerine...)

KIZLI ERKEKLİ…

İnsan sormadan edemiyor; hangi devirdeyiz, diye

Dünyada aklınıza gelen ne varsa değişmiş, hatta mevsimler bile değişmiş, teknoloji almış başını gitmiş

İnsanların boyu boşu hatta ömrü uzamış…

Birçok ülke için çağ bile dar gelmeye başlamış; daha güzeli daha doğruyu daha huzurluyu ve daha “insanca” olanı bulmak için zarlarını patlatmış…

Adamlar kaplarına sığmıyorlar hiçbir şeyle yetinmiyorlar; hep ileriye hep ileriyi düştür edinmişler

“Yeter ki insanımız mutlu huzurlu ve refah olsunlar” diye…

Ve bizimkiler de durur mu; on bir buçuk yıl kafa patlatmış ve bulmuşlar; “kızlı erkekli eğitim” olmaz…

Allah akıl dağıtırken bunlar neredeydi acaba?

***

Neyse bu bir “Pazar yazısı” siyaseti bir kenara bırakmak istiyorum, başka bir yazıda gerekeni yazacağım elbette; insanım ben, bu ülkeyi seviyorum…

Bir vatandaş olarak üzerime düşeni yapmaya çalışıyorum; bir kenarda sesiz kalıp seyretmek bana ağır geliyor; yediğim ekmeğin içtiğim suyun haram olduğunu düşünüyorum…

Elim de değil…

Bunlar defolup gitmedikçe “Kızlı erkekli” konuları sıkça gündeme geleceğe benziyor, bugün bendeniz de karınca kararınca birkaç kelamı özellikle de “bekarlar” için yaşanan gerçekleri paylaşacağım bu yazımda…

***

Bir kere bekarlık “sultanlıktır” diyenler var aramızda, zaman zaman hak versem de bana komik geliyor…

“Siz hiç çorap don yıkayan gömlek ütüleyen “sultan” gördünüz mü hayatınızda…”

Sıkça duyduğunuz bu cümle de bir sıfır yenik başlıyor hayata “bekarlık…”

İnsanlar kendi kendine yetmeyi bilmelidir, kendi ihtiyacı kendi karşılayabilmelidir ama “paylaşmak” diye bir olgu var hayatın tam da göbeğinde…

Biri yıkarken diğerinin ütülemesi biri temizlik yaparken diğerinin yemek yapmasının neresi yanlış…

Aynı anda aynı şeyi görmek, düşünmek hissetmek ve yaşamak; mucize değil de nedir?

Yalnızlık; Allah’a mahsus derdi benim canım annem;

“İnsan içtenlikle coşkuyla sevmeli sevilmeli ve her şeyi gururla paylaşabilmeli…”

Ortak duygular ortak zevkler, hayata ortak bakışa dönüştüğünde ancak mutlu huzurlu ve başarılı olabilir insan…

Bizde son derece zor da olsa, kendi beğenmeli kendi seçmeli kendi karar vermeli, başkaları değil…

***

Bizim ülkemizde çok daha tuhaf bir yaklaşım var;

“Bekarsanız etrafınızda kim varsa sizin için “bir sevgili” bulmak için yarışır…”

Yaşınız biraz geçmişse “evde kalmış” yakıştırması kafaların üzerindeki “konuşma baloncuğunda” sıkça yer alır…

Kariyeriniz, tercihleriniz, tahsiliniz yaşama dair oluşturduklarınız hiç kimsenin umurunda değildir…

Birini bul ve kurtul; aslında gizli baskı ve işkencedir kendini bilenler için…

Hala bir kadınsanız ve belirli bir yaşın üzerindeyseniz; yandınız

Herkesin saplantısı bu kez “yaşlandığınız” ihtimali oluyor…

Ve buna bağlı olarak sanki bekarlığınız çözülmesi zorunlu bir sorun gibi konuluveriyor önünüze…

Böyle mutlu olduğunuzu gayet iyi olduğunuzu ve her şeyin yolunda olduğunu söylemeniz hiç kimseyi ikna etmeye yetmiyor; “bul birini hayatın tadını çıkar” tavsiyeleri beyninizi deliyor…

***

Yeni bir kıyafet al, değiş hiç kimseyi hiçbir şeyi umursama; aklına eseni yap diyen de var

Makyaj yap saçlarının rengini değiştir, diyenler de…

Yeri gelmişken “yazmasam olmazdı…”

Son yılların modası da “kızların” eş koca sevgili bulmak için türbelere çar çaput bağlaması, oldu,

Bunu “inanca” bağlamak ne derece doğru bilemem ama kimse kusura bakmasın bence son derece; aptalca…

***

İnsan bekarken ne ister; kendisini rahat hissedeceği bir ilişki, değil mi?

Bunun da temel yolu; samimi ve olduğunuz gibi olabilmektedir. Yapmacık ve sahte görünüş, duruş konuşma, bakış ilk başta etkilidir ama sonra inanılmaz derece de geri teper…

Hayatınızı doğallık üzerine kurmalısınız; makyajınız size yakışan olmalıdır kıyafetleriniz de…

Konuşmalarınız içten olmalıdır nasıl alıştıysanız öyle konuşmalısınız, kibar olmak için incelmenize, anlamını hiç bilmediğiniz cümleleri kullanmak zorunda değilsiniz…

İnanın bu hemen fark edilir ve aleyhinize kullanılacak il kozdur; daha maç başlamadan “gol” yersiniz…

Doğal bir erkek de kadın da doğallıktan mutlaka hoşlanır; belki hoşlanmayanlar da vardır ama bakın etrafınıza bundan hoşlanan hatta özellikle tercih eden yüzlerce binlerce kadın ve erkek vardır, göreceksiniz…

Şahsen; doğal olan makyajı ve kıyafetlerini kendine yakıştıran özellikle “doğal gülümseyen” olduğu gibi olan, kadınlardan hoşlanırım…

Bendeniz, neysem oyum; asla değişmem…

***

Sevgilinizin olmaması sosyal hayatınızın da olmadığı anlamına geliyor bizim ülkemizde; ama asla böyle değil…

Bırakın isteyen istediği gibi düşünsün; görmeyin duymayın!

Daha çok ilgilen daha çok dikkat çek, daha güzel makyaj yap, göster kendini diyenler vardır mutlaka etrafınızda…

Ama hiç kimse ona ayıracak zamanınız var mı diye sormaz…

Sanki sevgili bulabilmek için olağan üstü bir çaba sarf etmek zorunluymuş gibi…

Oysa her şey olduğuna varır; zorla güzellik olmaz…

Kim istemez sevgilisiyle birlikte televizyon seyretmeyi bir sinemada film izlemeyi, geceyi arkadaşlarıyla birlikte geçirmeyi…

Fransa’da gençlik yıllarımda dostum olan bir uzman arkadaşımın bu konuda söyledikleri var aklımda;

“İnsanlar özellikle kızlar, kendilerini daha rahat hissedecekleri ilişkiler keşfetmeleri ve doğal şekilde sosyalleşmeleri konularında cesaretlendirilmelidir,” derdi…

“Doğan sosyalleşme” işte anahtar burada; “Doğal ve kendin olmak…”

*** 

Derin mevzular bunlar, yazacak elbette daha çok şey var; ama gelin çok daha derine inmeden tadında bırakalım; “Pazarın ve dostluğun sıcaklığına…”

Ve bir Pazar sohbeti tadındaki yazımıza son vermeden evvel de;

İzninizle “asıl yalnızlık bir sevgiliden bir sevgiliye koşmaktır” diyerek son vermek istiyorum yazıma…

Rahmetli babamdan bir sözle veda; “Dünya da sahip olabileceğin en büyük hazine “yüreğinde” gizlidir…

Hayat ve şans hep “yüzünüze” gülsün; iyi tatiller… 

Erdoğan ÖZGENÇ