Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '06

 
Kategori
Kitap
 

Koku

Koku
 

En sevdiğim kitaplardan biridir. 1985 yılında yayınlanmaya başlamış ve o günden sonra inanılmaz satış rakamlarına ulaşmış. Kitaptaki hikaye 18. yüzyıl Fransası'nda geçiyor, kitabın kahramanının kokusu yok, kokulara karşı aşırı derecede duyarlı ve istediği kokuları oluşturabilmek için, cinayet işlemekten kesinlikle çekinmiyor.

Kendi kokusunun bulunmadığını, onun bulunduğu yerlerde insanların kendi kokusunu alamadıklarını anladığı gün, dünyasını kararıyor. Bulmuş olduğu çözüm ise; başkalarına onun için sanki insanmış izlenimini verebilecek kokuları üretip sürmek.

21. yüzyılda geçseydi roman, kokusu olmayan karakter ne yapardı acaba? Bence hemen bir parfümeriye gider en güzel kokuları alır, günde bir şişenin icabına bakardı...

O gün duş alamasa bile, otobüse bindiğinde herhalde ter kokmadığı için insanları rahatsız etmezdi...
Seda Sayan gibi kokulu öpücük de gönderemezdi.
İşe giderken sürmezdi, istediği zaman kaytarabilirdi.
İstediği koku ile istediği kişiliğe bürünürdü.
Sabunsu kokular sürer, masum olur, ateşli kokular sürer istediğini etkilerdi.
Acaba sürdüğü koku üzerine kalır mıydı?

Kokusu olmayan bir kişi kadar ailesi için de durum çekilmez olabilirdi!

Mesela;

Yastık babam koktuğu için, küçükken babam olmadığı zaman onun yastığında uyurdum, eşim de seyahatde olduğu zamanlarda onun yastığında uyuyor, onun tshirtlerini kokluyorum.

Bir de koklayarak öperim ben.

Bazı özelliklerimiz, duyularımız, organlarımız vs.. kitapta olduğu gibi sanki her zaman varmış gibi normal geliyor, değer vermiyoruz; olmayınca ve / veya eksilince anlıyoruz daha çok kıymetini.

Sonrasında da erişmek için olmayana, eksilene her şeyi göze alıyoruz.

 
Toplam blog
: 3
: 1554
Kayıt tarihi
: 18.08.06
 
 

Mutlu azınlıktanım herhalde:)Herşeyden mutlu olabilirim, yeter ki isteyim :) Hayat çok kısa, üzü..