Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '11

 
Kategori
Sosyoloji
 

Komşuluk uygarlığımızın gök kuşağıdır

Komşuluk uygarlığımızın gök kuşağıdır
 

Yeşildere'de komşular bir yer sofrasında buluşurlar bir gün(Düziçi 2010)


İnsanoğlu var oluşundan bu yana, oturdukları evler bakımından birbirlerini “komşu” olarak nitelemişlerdir. Birbirine yakın mağaralarda ya da evlerde yaşayan kişiler güvenlik için olduğu kadar, ortak mal üretimi için de komşuluk ilişkilerini geliştirmek zorunda kalmışlardır. Yüz yüze ilişkilerin ağırlık kazandığı bu etkileşim biçiminde kişiler ruh sağlıkları yanında nesillerinin devamı için de değişik davranış kalıpları ile uyulması gereken kuralları da içeren pek çok gelenek geliştirmişlerdir. Kısaca “komşuluk ilişkileri” doğrultusunda yerleşen “komşuluk bilinci” bir dizi duygu ve düşünüş biçimlerini de içinde taşır. 

Yazılı olmayan komşuluk hukuku komşular arası ilişkileri düzenler 

Bu yüzden kişilerin yaşamakta oldukları evlerin ya da iş yerlerinin birbirine yakınlıkları, hiç bir zaman birbirine benzer ilişkileri gerektirmez. Kurulan komşuluk ilişkileri çevresinde gelişen davranış kalıpları toplumdan topluma değişiklik gösterir. Her bir toplum yalnızca duygu, düşünüş, değer yargısı ve davranış kalıpları bakımından yazılı olmayan bir “komşuluk hukuku” geliştirmektedir diyebiliriz. Yazılı olmayan bu karşılıklı ilişkileri düzenleyen belirli kurallar; her hangi bir biçimde yerine getirilmez ya da tavsatılır ise buna yol açanlar yavaş yavaş dışlanmayı göze almalıdır. Komşuluk hukukunun ilk kuralı; komşuların karşılaştıklarında uymak zorunda oldukları tatlı dil güler yüz‘dür. 

Komşuluk hakları ve karşılıklı anlayış olmadan komşuluklar ilerleyemez  

Kısaca komşunuz ile selamlaşacak, güler yüz gösterecek, yardımına koşacak, bayramlarda karşılıklı olarak gidip gelecek, gerektiğinde hediyeleşecek, bir durum olduğunda kızmak ya da kavgaya yol açmak yerine tatlı tatlı konuşarak çözüm yolları aramak zorundasınız. İşte komşuluk hukuku kavramımız bunları açıklar bazı yönleri ile. Yüz yüze ilişkilerin ağırlık kazandığı, bu etkileşim süreci içinde “komşu hakkı” diyebileceğimiz bazı kurallar ortaya çıkar. Bu tür kurallar yerine getirilmez; komşunuzun yanından, diyelim ki küs küs gelip geçerseniz, yaşınıza başınıza göre komşuluk hakkını yerine getirmiyorsunuz demektir. Bu da diğer komşularınız tarafından enine boyuna değerlendirilerek sizin, komşuluk ilişkilerinden neden ve niçin sapmalar gösterdiğiniz değerlendirilir. 

Komşuluk sevgi saygı ve karşılıklı uzlaşma demektir 

Buna göre size karşı, özellikle de sizi kazanmak uğruna bazı tedbirler alınır: Bir sorununuz var ise çözülmek istenir. Söyleyemediğiniz bir sıkıntınız olsa bile onlar engin bir hoşgörü ile yine de sizi bağırlarına basarlar. Gerektiğinde canla başla yanınızda olmaya çalışır bütün komşular. Çünkü yazılı olmayan komşuluk hukuku her bir komşuya, aykırı davranışlara yönelen diğer komşular üzerinde doğmuş olan hakları çerçevesinde olan bitenleri sorgulamak hakkı tanır. Bu hak hiç bir maddi çıkar gözetmez. Bu hak karşılıklı anlayış ve karşılıklı sevgi ve saygının devamını sağlamak için vardır. Bu da hepimizin istediği bir duygu ve tavır değil midir? Kentleşme ile birlikte gelişen konut mülkiyetinde de komşularımıza pek çok haklar verilmiş olduğunu hepimiz biliriz. Bir örnek olarak komşularımıza danışmadan evinizde istediğiniz günde ne bir tadilat yapabilirsiniz ne de bir düğün kurabilirsiniz. Kısaca komşuluk sevgi saygı ve karşılıklı uzlaşma demektir. 

Komşuluk samimiyet ve paylaşmak demektir 

Özellikle İslam toplumlarında komşularımıza karşı sorumluluklarımız ana-baba hakkı ile kardeş hakkından sonraki sıraya yerleşir.Bugün ülkemizdeki komşuluk ilişkileri geçen yıllara göre biçim değiştirerek de olsa önemini korumaktadır. Ne yazık ki son kırk yıl içerisinde karşılıklı ev gezmeleri azalmış, önceleri yaşanan dayanışma ve ortaklık ilişkileri giderek ortadan kalkmıştır. Çünkü her ev kendine yetmek ve kendi yağı ile kavrulmak gibi içe dönük bir yapıya bürünmüştür. 

Biliyoruz ki komşularımız, bizim onlara verdiğimiz değer kadar en az onlar da bize değer verirler. Bu bakımdan “kapı bir komşularımızkadar “karşı komşularımız” da bizim için önemlidir. Yeri geldiğinde onlara “komşum” diye sesleniriz. Bir konuyu tartışırken bile, arada bir kullanmak zorunda kaldığımız “komşum” kelimesi ile bizim, karşımızda bulunan komşumuza verdiğimiz önem kadar ilişkilerimizdeki hakkaniyeti de vurgulamak isteriz. Bugün yaşanan bütün değişim sancılarımıza rağmen komşuluk içinde gizli olan samimiyet ve paylaşmak duygularımız yok olmayacaktır. Bu da karşılıklı olarak, komşuluk hukuk içinde bulunan “komşuluk vecibelerini yerine getirmekle” mümkündür. 

Türkçe komşuluk kelimeleri bakımından çok zengindir 

Dilimizde komşu içerikli pek çok kelime, deyim ve atasözlerimiz vardır. Bunları peşpeşe sıraladığımızda bile biz Türklerin “komşuluk” çerçevesinde gelişen ilişkilere ne kadar önem verdiğini anlarız. Bu özelliğimizin, bana göre başka hiç bir dilde bulunması imkânı yoktur: 

Kapı komşu / Yeni komşu / Eski komşu / Ev komşusu /Apartman komşusu / Mahalle komşusu / Kabir komşuluğu/ Komşu bakkal / Komşu dükkân / Komşu manav / Komşu tarla / Komşu çiçekçi / Komşu kadın /Komşu köy / Komşu ev / Komşu hakkı / Komşunun kızı /Komşunun oğlu / Komşunun gelini / Komşunun beyi /Komşunun hanımı / Komşunun arabası / Komşunun akrabası / Komşunun dünürü / Komşunun düğünü /Komşunun nişanı / Komşu kapısı... 

Sanırım yörelerimizin kimi özelliklerine göre bu kelimelere daha eklenebilecek pek çok kelime vardır. 

Komşularımıza karşı sorumluluklarımız nelerdir? 

Kısaca birbirlerine komşu olan genç yaşlı herkes kaderde, tasada ve kıvançta bir bütündür. Öyle ki komşuluk ilişkilerinde hiç bir ayrımcılık yapmamaya da özen gösteririz. Bu tür ilişkilerin özelliklerinden dolayı atalarımız gibi biz de yeri geldiğinde: 

- Komşuluk kardeşlikten ileridir.

- Hayır dile komşuna, hayır gelsin başına.

- Komşu hakkı büyüktür, saymakla bitmez, deriz. 

Her bir komşumuz ile selâmlaşmak, tatlı tatlı konuşmak, karşılıklı ikramlarda bulunmak, para alıp vermek, birlikte yemek yemek ve çay ikram etmek gibi ilişkilerimiz varlığını korumaktadır. Ne yazık ki bu ilişkilerin sıklığı daha önceki yıllara göre azalmaktadır. Bu ilişkilerdeki azalış köylerde olduğu kadar şehirlerdeki apartman komşuluklarında da belirli bir düşüş eğimimi göstermektedir. Ancak yine de: ”Komşu kızı almak kalaylı tastan su içmek gibidir” ya da “Keçe satarsan komşuya sat, belki bir kenarında sen de oturursun”gibi değerlendirmeler yaparak komşuluk ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu vurgularız. Ayrıcayine atalarımızın dediği gibi: Komşu komşunun külüne muhtaçtır

İslam Peygamberi'ne göre komşuluk nedir? 

Kur’an Kerim’in tebliğcisi ve İslam uygarlığının kurucusu Hz. Muhammed (s.a.v) de yeri geldikçe komşuluk ilişkileri ve komşuluk hakları için, pek çok hadis söylemiştir. Öyle ki gerçek müslümanlığın ölçülerinden birinin de komşuluktan geçtiğini anlıyoruz O’nun sözlerinden. 

- “Güzel komşuluk et ki, hakîkî mü’min olasın” hadîs-i şerîfi de iyi komşuluğun îmânla yakından ilgisi olduğunu açıkça gösteriyor. Bu yüzden Peygamberimizin: Komşusu açken tok yatan bizden değildir, sözü de komşularımıza karşı nasıl bir sorumluluk içinde bulunmamız gerektiğini açıklar. 

Komşuluk uygarlığımızın gök kuşağıdır 

İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı nedeni ile “komşuluk” bakımından nice güzel ilişkilerin ve karşılıklı sevgi ve saygının yeniden çevremizi sardığını görüyoruz. Geçmiş çağlar boyunca da yaşanmış olduğu gibi komşuluk ilişkilerinde hiç bir ayrımcılığın yapılmadığını biliyoruz. Özellikle komşu esnaflar arasında Ahilik geleneğimize bağlı bir anlayış içinde yaşatılan dayanışma, paylaşım ilişkileri; nişan, düğün, bayram ve ölüm gibi önemli günlerde de varlığını sürdürmektedir. Kentleşme ile birlikte komşuluk ilişkilerinde bazı aşınmalar olduğu bir gerçektir. Bence bu da evlerin özelliklerinden ve bağ bahçe gibi üretim alanlarının yokluğundandır. 

Bunun dışında dün olduğu gibi bugün de en az kasabalarımızdaki kadar çok sık olmasa bile yine komşular arası etkileşim ortadan kalkmıştır diyemeyiz. Bugün bile bir apartmana yeni bir komşu taşındığında ona hayırlı olsun demeye gidilir; nişan, düğün, bayram, askere uğurlama, askerlik dönüşü, ramazan ve aşure gibi belli başlı günlerimizde komşuluğun gerektirdiği karşılıklı güler yüz ve anlayış varlığını sürdürmektedir. 

Bize göre, bizi iyi, doğru ve güzel yönleri ile bizi birbirimize bağlayan komşuluk, bana göre Türk milleti olarak bir üyesi olmaktan kıvanç duyduğumuz İslam uygarlığının gök kuşağıdır. 

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..