Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Mayıs '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Konfüçyus dedi ki;

Konfüçyus dedi ki;
 

Konfüçyus dedi ki;

"Eğitimli insanların dokuz düşüncesi vardır.


1) Baktıklarında, berrak görmeyi düşünürler.

2) Dinlediklerinde, iyi duymayı düşünürler.

3) Görünüşleri bakımından, sıcak olmayı düşünürler.

4) Davranışlarında, saygılı olmayı düşünürler.

5) Konuşmalarında, doğru olmayı düşünürler.

6) İşlerinde, ciddi olmayı düşünürler.

7) Kuşkuya düştüklerinde, soruları nasıl soracaklarını düşünürler.

8) Öfkelendiklerinde, sorunları düşünürler.

9) Kazancı gördüklerinde, adaleti düşünürler."


Ve bizden nüktelerle konuyu bağlayalım:

I

Maarif Nâzırı Tahir Münif Paşa nâzır olunca, Menas Efendi de onu tebrik etmeye gelmiş. Paşa, Menas Efendi'yi diğer dostlarıyla şöyle tanıştırmış:

-Menas Efendi, benim kalem arkadaşımdır. Ben vezir oldum; ama o dilinin yüzünden vezir olamadı."

Menas Efendi hemen araya girip cümleyi şöyle sürdürmüş:

-Paşa'nın söylediği doğrudur. Yalnız, dilimin konuşmasının belâsını sadece ben çekiyorum. Vezir efendilerimizin susmalarının belâsını ise bütün Osmanlılar çekiyor."

***

Zaman susma değil, gerçeği söyleme vaktidir. Yoksa sonuç hepimizi yerle bir edecek kadar berbat olabilir. Konuşanlar, üstün Türk medeniyetinin unsurlarını (bilen ve) anlatan nitelikli insanlar olmalıdır. Kişisel gelecek beklentisi içinde değerlerinden bihaber kişilerin süslü laflarına aldanmak için hiçbir makul gerekçe gösterilemez. Onlar, etkili şekilde susmalılar. Olağanüstü şartlarda olduğumuzu unutmayalım.

II

Filozof Rıza Tevfik bir ramazan günü, Eminönü'nden geçerken cebinde kalan fıstık tanelerinden bilmeden ağzına bir iki fıstık atar. Vay efendim sen misin mübarek günde alenen oruç bozan? Koca kalpaklı ve sert bakışlı polis dikilir karşısına:

-Gel bakalım benimle.

Rıza Tevfik birden, dalgınlığının başına açacağı belayı anlamıştır. Mükemmel Rumelili ve Yahudi taklidi yaptığı da meşhurdur. Hemen Yahudi şivesi ile:

-Niçin? Diye sorar.

-Yahudi ağzını bana mı yutturacaksın? Alenen oruç ye, sonra da...

-Aman paşam, Yahudi’yim, bırak yakamı.

-Zor bırakırım, şimdi anlarız, diyerek seslenir:

-Mişon, buraya gel. Konuş şununla!

Mişon, ibranice bir iki kelimelik bir şey söyler. Fakat Rıza Tevfik öyle uzun bir konuşmayla karşılık verir ki sözlerin sonu gelmez. Polis bağırır:

-Kısa kes!

Rıza Tevfik susar. Bu sefer polis Mişon'a döner:

-İbranice attı değil mi? Yahudi mi bu?"

Hayranlıkla gözlerini açan Mişon'un cevabı:

-Benden koyu Yahudi, Tevrat'ı ezbere okuyor.

***

Sesli ve sessiz konuşanlar içinde değiştirilmiş Tevratı ezbere bilenler var. Müslüman sesi duyar gibi oluyoruz bazen, ama o zamanlar Yahudi konuşuyor aslında. Yahudi taklidi yapmak da, olmak da geçer akçe oluyor kimi zaman. Yahudi ile bir derdimiz olduğundan değil, ama sinsilik var ya, o biraz can sıkıcı. Yakında ne demek istediğimiz ortaya çıkar, bakalım gerçekte kimmiş bazı yüce İslâm önderleri.

III

Bir kişi, bilginlerden birisine:

-Eski bilginlerimiz konuşurlarken hiç kimse uyumazdı, şimdi ise herkes sizler konuşurken uyuyor, nedendir? Diye sorar.

Cevap:

-Eski bilginler uyanıktı, dinleyenler uyuyordu, onları uyandırmak için uğraşıyorlardı. Şimdiki bilginler uyuyor, dinleyenler ise ölü, ölülere nasihat vermek kâr etmez.

***

Demek ki, kimleri dinlediğimiz de önemli. Temelde niyetler önemli. Niyetler düzgün ve varoluş gerçeğine uygun değilse, konuşanların sözleri veya eylemleri peşinde sürüklenmek doğru değil. Gönülle konuşanı gönülle dinleyen çıkacaktır. Ne yapılacaksa onlar yapacak, diğerleri oyuna devam edecekler. Gönüllerin nasıl gönülce edileceğini kısacık bir aramayla bulabilirsiniz. Ya da, yığınlar gibi, kapağı bile açılmadan iade edilen mektuplar olursunuz. Ne siz okumuşsunuzdur onu, ne de başkası haberdar olmuştur.

***

IV

Nihad Sami Banarlının anlattığına göre Yahya Kemal bir dönemdeki sohbetlerinde sık sık şöyle dermiş:

“Çocuklarımıza dediler ki:

- Selçuklu ve Osmanlı medeniyetini bilmemek fazilettir.

- Osmanlı devri Türkçesini bilmemek fazilettir.

- Fuzuli'yi, Nedim'i, Namık Kemal'i, Hamid'i, Fikret'i bilmemek bir fazilettir.

- Hasılı, ... bilmemek bir fazilettir.


Çocuklarımız bir de baktılar ki meğer ne çok faziletleri varmış.”

***

Sonuç:

Bilenlerin konuşması gerekiyor. Onları konuşturacağız. Konuşanların aslında ne için konuştuğunu bilmek gerekiyor. Duruma göre susacaklar. Son olarak, her ne yapıyorsak, hepsini yeniden ve varlık sebebi dairesinde yapılandırmak için “güzel” insanlarla beraber olmak gerekiyor. Yürüyüşümüz, büyük Türk medeniyetini, hasret ve susuzlukla bekleyenlere ulaştırmak için, amaç gerçekleşene kadar sürecek. Türk milliyetçiliği, insana insanca olanı sunmak için ömrünü ve varlığını seferber eden güzel insanların karşı konulamaz ve hayal edilemez doğruluşunun sıcak dokunuşudur. Kimileri yanar ve kimileri de ısınır bu dokunuşla.


 
Toplam blog
: 84
: 1808
Kayıt tarihi
: 28.04.08
 
 

Elektrik mühendisi, "öğretimci", 2 çocuk babası, aslen Kuzey Kafkasyalı, Türk ve Türk'e dair olan..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara