Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '11

 
Kategori
Güncel
 

Kopya çekmek ya da çekmemek: Bütün mesele bu

Yaklaşık 14 sene önce üniversite sınavına girdim. Bizim zamanımızda üniversite sınavı iki basamaklıydı. “Türkiye’de her yerde torpil, adaletsizlik olabilir ama üniversite sınavında asla” diye düşünürdüm. Çoğu kişi üniversiteye giriş sistemini eleştirse de, en sağlam, en güvenilir, en objektif yöntem merkezi sınavdı. ODTÜ’yü, Boğaziçi’yi kazanandan şüphe duymazdık. Her sene üniversite sınavında dereceye girenleri tanımayı heyecanla beklerdik. Bu altın çocuklar gece gündüz çalışmıyor, hobilerine de vakit ayırıyor ve genellikle ortadirek memur ailelerinden çıkıyorlardı. 

Ya şimdi? Birkaç senedir tüm merkezi sınavların perişan halini görüyorsunuz. Bir skandal bitiyor, öteki skandal başlıyor. Artık çocuklar nasıl eğitim almış, nasıl ailelerden gelmiş diye değil, hangi dershaneden soruları nasıl ele geçirmiş diye düşüneceğiz. Okan Bayülgen’in de programında dediği gibi “Bizim çektiğimiz kopyalar daha zeka ürünüydü. O kadar karmaşıktı ki, ders çalışsak daha iyiydi. Ve hiçbir zaman bireysel değil, toplu halde kopya çekerdik.” Yani bu son hadiseye, rezalete, Galatasaray Lisesi’nde bol bol kopya çekmiş Bayülgen bile şaşıyor. Kendisi üniversite sınav sorularının çalınışıyla ilgili absürd Sınav filminde de oynamıştı. En komiği de skandalla ilgili soru sorulan bir öğrencinin ironik bir şekilde “Bari şifre bize de verilseydi de, dershane paraları boşa gitmeseydi” demesiydi. 

Sormak istiyorum. Bu nasıl bir dönemdir ki, en ciddi olması gereken sınavlar bile skandala dönüyor. “Dindar” olmak bile sınavlarda hile yapmayı engellemiyor. Muhtemelen kopya çekenler, Rasyonalizasyon (Akla Uygun Hale Getirme) Savunma Mekanizması’nı kullanıyor. Anne babaların çocuklarını üniversiteye sokmak için ne fedakarlıklar yaptıklarını, ne paralar harcadıklarını, çocuğunun dershane parasını ödeyemediği için hapse düşünen anneyi, intihar eden çocuğu ve daha nice dramları hatırlayın. Kopyaya iştirak edenler bunun vebalini nasıl ödeyecek? Bir soru fazla yaparak bile binlerce kişinin bile önüne geçebilecekken, bunlar kaç kişinin önüne geçecek? Üniversite sınavını kazanmanın formülünü anlatan öğrencilere nasıl güvenip imreneceğiz? KPSS Eğitim Bilimleri sınavını kopya çeken öğretmen adayı öğretmen olduğunda “Kopya çekmeyin. Dürüst olun. Kendinizi aldatırsınız” nasıl diyecek? Biz öğretmenler kopya çekilmemesini gerektiğini nasıl anlatacağız? Öğrenciler bıyık altından gülmeyecekler mi? 

Evet, ÖSYM Başkanı açıklama yaptı ama ben tatmin edici bulmadım. Ancak dereceye giren öğrencilerin kitapçıkları kamuoyuna teşhir edilirse tatmin olabilirim. Örnek soru kitapçığına neden şifre kondu, kişiye özel soru kitapçığına ne gerek var gibi birçok soru aklıma geliyor. Güvenimiz sarsıldı bir kere. Kopya çekmekten ve çekilmesinden nefret eden ben, büyük bir moral bozukluğu içindeyim. Kopya çekmemenin ve vermemenin, çalışmanın, dürüst olmanın ineklik, enayilik, beceriksizlik, öğretmenin kuzusu olma gibi tabirlerle yerildiği bir eğitim sisteminden geldik. Ben hiç olmazsa merkezi sınavlardan umutluydum. Bu yüzden her üniversitenin kendi sınavını yapmasına torpili güçlendirir diye karşı çıkıyordum. Şimdi nasıl bir sistem önerebileceğimi bilmiyorum. Ama bunun her sene üniversite sınavının ismini ve kaç basamaklı yapılacağını değiştirmekle olmadığını biliyorum. En son ismi YGS miydi? Bence önce insani değerler üzerine eğitim verilmeli. Japonlarda olduğu gibi dürüstlük, başkasının hakkına tecavüz etmeme, utanma gibi duygular öğretilmeli .Eğitim (!), 1 a 2b gibi anlamsız rakamlar ve harfler dizisine dönüşmemeli. Bu yüzden belki de “test tekniği” denilen şeyi anlayamadım ve geliştirilmesine gerek görmedim. Çünkü bu yöntem, bugünlerde gördüğümüz gibi, soru çözme becerisini değil seçeneklerde hile ve ipucu bulma becerisini artırıyor. İyi ki de şu dönemde sınava girmedim diyorum. Bu dönemde sınava giren çocuklara sabır, seçimlere yaklaştığımız dönemde hala “her şey yolunda gidiyor, devletin bir dahli yok” diyenlere akıl, fikir, sağduyu diliyorum. Yargı, basın, eğitim… Daha nerde ne olacak artık? 

 
Toplam blog
: 111
: 670
Kayıt tarihi
: 01.02.11
 
 

ODTÜ Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği mezunuyum. İlgi alanlarım edebiyat, sinema, tiyatro, TV..