Kore Swon

Swon hakkinda soylenebilecek ilk soz şu: Kale duvarlarinin cevirdigi bu sehir modernizm ile tarihi birlestirmis bir yonu ile modern dunyaya kucak acarken diger bir yonuyle de Korenin geleneksel yapisini kucaklamis sirin bir kent. Hayatin akisi Seulde oldugu gibi mesgul degil. Hayat son derece yavas akiyor. Arkadasim ile beraber kale duvarlarinda yururken uzakdogu tarihinin motifleri canlaniyor gozlerimizde. Yaklasik olarak 2 saat suren yuruyusumuzden sonra Swonda kale duvarlarinin hemen dibinde bulunan pazar yerini gezmeye basliyoruz. Yasli bir saticidan aldigimiz kestaneler saticinin sicakligiyla ayni olcude sicak ve lezzetli. Genel olarak kucuk bir Seulu andiran Swonda pazar yerini gezdikten sonra meshur bir yiyecek olan Purkokiyi yemek uzere restoran arayisina giriyoruz. Dort tane restorana girip ciktiktan sonra en son girdigimiz restoranin sahibi bizi purkoki yiyebilecegimiz baska bir restorana sevk ediyor.

Sonunda yemek molasi vermenin ve kale duvarlarindaki yorgunlugun uyusuklugu ile yemegimizi yavasca yemeye basliyoruz. Purkoki pastirma inceliginde dogranmis dana etinden yapilan bir yiyecek .Son derece lezzetli. Ayrica Korede yemek siparisi verdiginizde yaninda bir cok aparatif de geliyor ve ustelik bedava.

Bu aparatiflerden en lezzetlisi ise kimuchi diye adlandirilan son derece aci bir lahana tursusu.

Ayrica hangi yiyecegi yerseniz yiyin mutlaka yaninda kimuchiyi getirip servis ediyorlar.

Edindigimiz bilgilere gore Koreliler bu tursuyu sabah ogle aksam uc ogun yemektelermis.

Ogle yemeginin ardindan biraz daha Swonda vakit gecirdikten sonra tekrar Seule dogru yola koyuluyoruz.

Kale duvarlarininin cevirdigi, modernite ile tarihin ic ice gectigi bu sirin kentten ayrilriken arkadasimla buraya tekrar gelmek icin sozlesiyoruz.

Sonraki duragimiz tekrar Seul. trenimiz geldi.

Seulde gorusmek uzere....