- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Korkulu atmosferlerde yaşamak

Cumartesi Anneleri
Hukuksuzluk!
Ama nasıl bir hukuksuzluk?
Ergenekon soruşturmasında kimlerin okkanın altına gideceği belli değil.
Kimler olduğu belli olmayan bu çevrelerin en dikkat çekici yanlarından birisi de korkuyor olmaları.
Dikte ettirmeye çalıştıkları ise “korku” ile yaşamak zorunda kaldığımız.
Neden “korku” ile yaşamak zorundayız?
Bu çevrelerin dayanak noktası “hukuksuzluğun kol geziyor olması”.
Hani dokunulamayan çevrelerdi ya bu çevreler, dokundurulunca korkularını yüksek sesle duyurmaya başladılar.
“Ya bizim de evimiz basılırsa.”
“Ya bizi de bir gece ansızın alıp götürürlerse.”
Haklılar.
Hiç de yabana atılabilecek şeyler değil.
Haklılar.
Ben kedi payıma hak veriyorum bu çevrelere!
Ama bildiğim bir başka gerçek daha var ki, şu dönemler de daha rahat nefes almaya başladığım gerçeğidir.
Doğru söylüyorum bu konuda.
Daha bir rahatım.
Ama eskiden bu kadar rahat değildim.
Her ne kadar korku içerisinde olan çevrelere hak veriyor olsam da öyle veya böyle başlarına gelebilecek olası şeylerden dolayı fazlada korkmalarını gerektirecek bir durum göremiyorum.
En fazla birkaç soru sorulduğu bir gerçek.
Varsa ciddi bir suç unsuru, tutuklama kararı çıkıyor.
Şayet yoksa bir suç unsuru, evine gönderiliyor.
Korkmasınlar.
Gerek yok.
Kendilerinden eminseler korkmasınalar.
Hoş korkacak bir şey yok diyorum ya, neden?
Cop mu gösteriyorlar?
Hücreye mi tıkıyorlar?
Tartaklıyorlar mı?
Ne yapıyorlar ki bunlara zihinlerine korku egemen olmuş?
Bu yaşananlar yaşanmış olanların yanında korku mu?
Biz korkunun ne olduğunu geçmiş dönemler de yaşadık ve gördük.
Duyduk.
Okuduk..
Hem de fazlası ile.
Evi basılıp da götürülenlerden bir daha haber alınamadığı dönemler de öğrendik korkunun ne demek olduğunu.
Gözaltılar da kaybolan onca insanın başına gelenlerden öğrendik korku ile yaşamanın ne demek olduğunu.
Sorgulardan çıkanların sağlık durumlarından öğrendik korkunun ne olduğunu.
Kaybolanlardan öğrendik korkuyu dostlar.
Sokak ortasında öldürülenlerden öğrendik korkuyu.
Sıradan vatandaşın başına gelince bu gibi şeyler, kimse kulak kabartmıyordu olanlara.
“Cumartesi Anneleri”.
Hatırlayın.
Ve korkuyu bir de onlara sorun.
Güya “Korku Cumhuriyeti” olmuşuz.
“Hadi oradan” diyesi geliyor insanın.
Korkulu atmosferlerde yaşamanın ne demek olduğunu en iyi bilenlerdir “Cumartesi Anneleri”.
Her Cumartesi günü Galatasaray Lisesinin önünde polis baskısına karşı, yılmadan eylemlerini yaparak tarihe geçmişlerdi.
Hatırlayın.
Korkuyu onlar bilir.
Korkuyu bir gece yarısı hiçbir gerekçe gösterilmeden ve kimsenin haberi olmadan evinden alınıp götürülenler bilir.
Musa Anter’i hatırlayın.
Evet, Musa Anter.
Bir gece evinden alınıp götürülüyor ve işkence sonrasında tek kurşunla öldürülüyor.
Ya Vedat Aydın’ın öldürülmesi.
Ya Mehmet Sincar cinayeti.
Daha acısı geçmedi Engin Çeber cinayetinin.
Bunlar bildik isimler.
Ya bilinmedik isimler.
Onları bir getirin gözlerinizin önüne.
Acılı anaları getirin gözlerinizin önüne.
Gözaltında kayıpların babalarını getirin gözlerinizin önüne.
Biz korkunun ne olduğunu gördük yakın zaman önce.
Kimse bize korkunun ne olduğunu anlatmasın.