Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '09

 
Kategori
Deneme
 

Korkunç palyaço

Korkunç palyaço
 

Akıp giden zaman


Çaresizliğimin en dip kısımlarını canım acıyarak hissettiğim, sıradan bir gün bu.

Havada ıslak toprak kokusu var.

O çok sevdiğim ve bana her defasında kimsesizliğimi hatırlatan hüzünlü ezgilerim çağırıyor beni. Biraz dinlenmemi tembihliyor, Usulca ve şefkatle başımı okşuyorlar.

Korkunç bir şey var benliğimi kemiren. Her seferinde elimden akıp giden ve hiçbir zaman müdahale edememenin çaresizliğini yaşadığım bir şey bu.

Aynı mekânda asla sabit durmayan akıcı bir kavram bu. Onu her düşündüğümde yüksek rakımlı dağların doruklarındaki muazzam şelaleler gelir aklıma.

İri elleri, çeşitli renklerle bezenmiş yüzü, süslü kıvırcık kahve saçları ve patlıcan burnuyla bana nanik yapan bir palyaçoyu hatırlatıyor bu kavram.

Zaman bu. Onu yakalamaya çalıştığım sırada bana, sanki ben bir çocukmuşum gibi davranıyor ve bir köşeye çekilip iri çirkin elleriyle nanik yapıp ulaşılmaz, şımarık bir palyaço olduğunu hissettiriyor.

Geçenlerde bir düşünce belli belirsiz bir şekilde yüzeye çıkıp bana, bir sene önce içinde bulunduğum bu vakitte ne yaptığımı, sırıtarak soruyordu. Bu soru canımı çok acıtmış, bir kez daha çaresizliğimi hatırlatıp, hapsetmeye çalıştığım ama her defasında tutsağı olduğum zamanın erişilmez ve görkemli zaferini haykırıyordu.

Zaman, tıpkı iri patlıcan burunlu bir palyaço misali bize bir çocukmuşuz gibi davranıp, hepimizle kurallarını onun belirlediği oyunlar düzenliyor. Yüzümüze gülerek, dalga geçtiği sorular yöneltiyor.

Zamanın cevap veremediğim soruları var bana:

“bir saat önce ne yapıyordum mesela?”

“Sekiz saat önce evde tıraş oluyordum, o keskin jilet yüzümde hafif bir iz bırakarak kayarken aldığım hazzı ve o esnada düşündüklerimi şuan yakalayabiliyor muydum?”

Zamanın sizlere yönelttiği sorularına verebileceğiniz cevaplarınız var mı sizin?

Benim yok.

Zamana inanıyor musunuz?

Sizin de ona soracak sorularınız yok mu?

Bizimle bir anlaşması var zamanın. Bir şey verecekse, bir şey alacak muhakkak. Bir tür geri dönüşüm bu. Eğer bir mutluluk verecekse hemen ardından acıyı da hissettirir.

Acının gölgesinde, mutluluklar verir zaman.

Acımasız ve vahşi bir yapısı var. Kimseye verecek en ufak bir merhameti yok. Verdiklerini hep bir acıyla paketleyerek, mazinin o karanlık ve dar koridorlarına depolar. Bir zaman bizleri mutlu eden bir an, daha sonra mazinin koridorlarına depolanınca bizlere dayanılmaz bir acı veriyor.

Mutluluk, bir zamanki yaşantımız. Onu hatırlayınca acı çekiyoruz. Peki, nasıl oluyor da zaman denilen o sihirli palyaço bu büyülü kanunu yazıyor.

Zamana müdahale edemiyoruz ama o, bizi sınırları içine alan ve bütün soyutluğuyla bizleri kuşatan bir Zeus.

Geçmişe dönüp de müdahale edemediğimiz ne de çok anımız var.

Zamanın içindeki geçmişimizde değişmesini istediğimiz ne çok halimiz var.

“keşke ellerinden tutup gitme deseydim” dediğimiz ne de çok kimsemiz var.

“bu böyle olmamalıydı” dediğimiz ne çok hatıramız var.

Karşımda iri patlıcan burnu, kocaman vahşi elleri, alaycı yüzü ve süslü kahve saçlarıyla sihirli bir palyaço duruyor.

Ona baktıkça, başımı ellerimin arasına alıp oturuyor ve sıcak gözyaşları hızla yanaklarımdan aşağı kayarken “ne kadar da kederliyim” diyorum

 
Toplam blog
: 4
: 1094
Kayıt tarihi
: 20.05.09
 
 

Edebiyat öğretmenliği son sınıf öğrencisiyim. Sanat ve edebiyatla ilgili yazı yazmayı, okumayı ve..