Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '20

 
Kategori
Güncel
 

Korona Güncesi - 1

Korona Güncesi / 1

Obsesif(saplantılı) kompolsif(zorlayıcı) bozukluk en kısa tabirle bir endişe(anksiyete) bozukluğudur. Kişinin istemediği, tekrar eden düşünceler, hisler, fikirler, takıntılar veya bir davranışı yapmaya doğru sürüklenmesidir. Birkaç çeşit obsesyon ve devamında kompolsif vardır.

Bulaşma Obsesyonu ve Temizlik Kompulsiyonu

Kuşku obsesyonu ve kontrol kompulsiyonu

Cinsel içerikli obsesyonlar

Dini içerikli obsesyonlar

Simetri/düzen  obsesyon ve kompulsiyonları

Dokunma kompulsiyonları

Sayma kompulsiyonları

Biriktirme ve saklama  kompulsiyonları

Batıl itikatlar, uğurlu, uğursuz sayılar ve renkler vs…

Bu gün deyimyerindeyse hastalık seviyesine 72 millet olarak level atladığımızobsesyondan; ‘Bulaşma Obsesyonu ve Temizlik Kompulsiyonu’nundanbahsetmek istiyorum.Yani halk diliyle söylemek gerekirse temizlik hastalığından. Kişinin; bedeninin ve giysilerinin kir, mikrop, toz gibi etkenler; kimyasal maddeler, deterjanlar, zehirler ile idrar, gaita ve diğer beden salgıları ile bulaşacağına ilişkin takıntıları ve bu takıntıların yarattığı sıkıntıyı gidermek için yaptığı davranışlar bütünü olarak tarif edilmektedir.Kişilerin bedenlerine ve elbiselerine değişik maddelerin bulaşacağı düşüncesi bulaş obsesyonu, ortaya çıkan sıkıntıyı gidermek için temizlik ve yıkanma davranışları yapmaları ise kompulsiyonu oluşturmaktadır. Sırf bu yüzden evlerini günde sayılarını kendilerinin bile unuttuğu kadar tepeden tırnağa sürekli temizleyenler ya da derilerini kanatıp yara edecek kadar ellerini bedenlerini fırçalayarak yıkayanlar var. Son zamanlarda bu tür insanların yaşantılarının çekildiği belgesel tarzında tv programları da mevcut.

Gelelim bize. Bu tarz hasta insanları duyduğumuzda ya da izlediğimizde içimizden ‘hadi canım’ dediğimiz insanları, Korona Virüslü günlerimizden sonra sanki daha iyi anlar olduk. Zira bu salgın çıktığından beri paranoyaklık seviyesinde ellerimizi yıkıyor, duş alıyor, kıyafetlerimizi yüksek derecelerde yıkıyor, evlerimizi dip köşe çamaşır suyu ile aklıyor paklıyoruz. Yani  ‘Aman canım bırak O temizlik hastasını!’ dediğimiz gruba dünyaca dahil olmuş durumdayız. Hiç kimselerle -eşimiz, çocuğumuz dahil- sarılmıyor, kucaklaşmıyor, dokunduğumuz anda ellerimizi yıkıyor ya da dezenfektanlarla temizliyoruz.

Bu salgın geçtikten sonra durumumuz değişir mi yoksa obsesif ordusuna bizler de kalıcı olarak katılır mıyız bunu gelecek zamanlar gösterecek. Şimdiye kadar gördüğümüz birçok küresel afetten farklı bir salgın yaşıyoruz. Sars ve mers gibi salgınlar ülkemize kadar ulaşmadığı için bu kadar sancılı olmamıştı. Her gün gözümüz kulağımız haberlerde, salgına yakalanan ve ölenlerin sayısını takip etmekte, büyük bir umutla aşısının bulunmasını beklemekteyiz. Ve acı bir şekilde doğaya kulak vermeyi de öğreniyoruz bu arada. Ozon tabakasının delinmesine sebep olan, havayı, doğayı her gün kirleten, bencilce davranan insan ırkına; biraz yavaşlaması gerektiğini, yoksa virüs gibi konak olduğumuz dünyanın bedenini yavaş yavaş öldürdüğümüzü kulağımıza fısıldıyor. Şu kısacık zaman diliminde bile bizlerin yıllardır verdiği zararları hızlıca tamir edebildi. Azıcık soluklanmasına müsaade etsek daha da iyileşeceği kesin. Nasıl ki virüs insan bedenine yerleşince solunum yollarını hedef alıyor, biz insanlarda doğanın nefes almasına yıllardır mani olmuştuk. Bedelini de  ağır bir şekilde ödetti diyebiliriz.

Bıraktığı izlerle yaşantımızda birçok şey değişti/değişecek gibi gözüküyor. Öncelikle sosyal mesafe denen mesafe kültürünün önemini anladık bu salgın sayesinde. Zira marketinden tutun da herhangi bir yerde oluşan bekleme kuyruğuna varana kadar, önümüzdekiyle aramızdan sigara kâğıdı bile geçemeyecek kadar resmen üst üstedeydik. Dilerim sosyal mesafe bilgimiz bundan sonrasında da hayatımızda kalıcı olur.

İkincisi ellerimizin temizliği ki gün içinde ellerimizin dokunmadığı yer yok gibi. Birinin açıp girdiği kapıdan bizler de aynı kapı kolunu tutarak giriyoruz. Bu salgın sayesinde öğrendik ki bir öncekinin elindeki bakteri, virüs ve mikroplar o kola, o tutamaca veya her nereye dokunuyorsa geçiyormuş. Çocuklarımızı yetiştirirken dışarıdan geldiklerinde ellerini, yüzlerini yıkatır, dışarıda giyindiği kıyafetleri eve gelir gelmez ev kıyafetleriyle değiştirmesini tembihlerdik. Şu günler bize gösterdi ki, bu tür alışkanlıklar salgınlardan ve hastalıklardan korunmanın temeliymiş. Zaten günlük hayatımızda da salgınlar olmasa bile, eve geldiğimizde, hemen üzerimizi değiştirmek, elimizi yüzümüzü yıkamak, dışarıdan getirdiğimiz her türlü kirlilikten kurtulmak gerekiyor. Bunlara bir de yeni alışkanlık çantalarımızda taşıdığımız kolonyalarımız ve el dezenfektanlarımız eklendi.

Hapşırırken elimizle ağzımızı kapatmak, hatta yanımızda tek kullanımlık mendiller taşıyıp ağzımızı bununla kapatmak ya da dirsek içini yüzümüze siper ederek ağzımızdan çıkacak damlacıklara engel olmak da yeni alışkanlıklarımızın arasında yerini sağlamlaştırdı. İşin özü bu tür salgınlara yakalanma riskinin en aza indirilmesinde birkaç basit temizlik ve yaşam ilkesine dikkat etmek yeterli gibi gözüküyor. Evet belki OKB hastalarının ki gibi saplantı boyutuna getirmemeliyiz ama toplu taşımalarda etrafın ter değil de kolonya kokuyor olmasından da hiçbirimiz şikayetçi değiliz itiraf etmek gerekirse.

Dini telkinlerden tutun da, Bilim İnsanlarına varana kadar konusunun hâkimi her bilirkişi bu salgının çözümünün temizlikten, sosyal mesafeden ve kişisel izalasyondan geçtiğini söyleyip duruyorlar. Bizim üzerimize düşen de hastalık boyutuna getirmeden bu yönergelere uymak kendimizi ve sevdiklerimizi bu musibetten korumak ve elbette ki doğanın sessiz çığlıklarına kulak vermektir.

Sağlıkla kalın.

4/2020 - İstanbul

Gülhan Genç

 

 
Toplam blog
: 11
: 165
Kayıt tarihi
: 26.01.18
 
 

  Kelimelerle tanıştığım gün başladı edebiyata tutkunluğum. Önce kelimelerden cümleler kurmayı öğ..

 
 
 
 
 
Toplam blog
: 11
: 165
Kayıt tarihi
: 26.01.18
 
 

  Kelimelerle tanıştığım gün başladı edebiyata tutkunluğum. Önce kelimelerden cümleler kurmayı öğ..