- Kategori
- Gezi - Tatil
Kos
Lağım kokan Haziranların hiç değilse bir gününü Bodrum’dan uzakta geçirmek için Kos’a geçtim. 12 yıldan beri bu adayı uzaktan seyrediyorum. Kah Turgutreis’ten, kah Bodrum sahillerinden çeşitli açılardan baktığım Kos’a nihayet ayak bastım.
Sabah saat 09.00 gibi Turgutreis Marina’dan hareket etmiştik. Gidiş-dönüş 22 Euro mukabilinde hydrofoil bileti almıştım. Yolculuk 11 dakika sürüyormuş. Denizde sert bir Karayel vardı.. Deniz otobüsümüz tıklım tıkaç doluydu.. Yolcuların çoğunu İngiliz ve Hollandalı turistler oluşturuyordu. Türk yolcu azdı. Belki üçte bir kadar bile yoktu.. Vize nedeniyle olsa gerek Türk yolcuların çoğunluğu hususi pasaportluydu.
Turgutreis Yolcu salonu temiz, görevliler nazik ve dil bilen kişilerdi.. Ufak bir duty free salonu ihtiyacı karşılıyordu. Yolcu salonu Tuvaletleri son derecede temizdi.
Deniz otobüsümüze gelince, eskiydi. Eksozdan havaya felaket mazot bırakıyordu. Yunanlılar’ın o gemimize nasıl olup da Kos’a yanaşma izni verdiklerini hala anlamış değilim.. Yolcuların büyük kısmı yolculuk boyunca mazot kokusundan rahatsız oldu. Nerdeyse narkozdan çıkan hastalar gibi Kos iskelesine indik.
Kos’ta gümrükte biraz bekledik.. Pasaport polisi Türkiye’ye günübirlik geçmek isteyen aşırı sayıda yolcunun çıkış işlemlerini yapmaya öncelik vermişti.. Türk deniz otobüsü, bizleri indirdikten sonra iskelede bekleşen kalabalık turist kafilesini alıp Bodrum’a döndü.
Kos’ta bedava şehir turu yapabileceğiniz küçük vagonlardan oluşan bir römork var. Yarım saat süren o tur sayesinde şehrin genel havasını alıyorsunuz... Caddeler tertemiz.. Bisiklet yolları Hollanda’daki ve Belçika’daki gibi ayrılmış. Sokaklar Bodrum sokakları gibi lağım kokmuyor. Trafik keşmekeşi yaşanmıyor...
Deniz kıyıları düzenli..
Denize masa kurup Uzo içene rastlamadım..
Kos’un biraz Bodrum’un çarşısını andıran çarşısı var. Sizi rahatsız eden, kolunuzdan çeken, hanutçular, yılışık esnaf yok. Sahil şeridindeki kafe ve retoranlarda sokaklara taşan müzik duymadım.. Sadece bir iki Kafe’de müzik vardı. O da kulağı rahatsız etmiyordu.
Bu benim gündüz tanık olduğum durum. Gece vaziyet nasıl? Bilemem..
Tabii sahil şeridindeki kafe ve restoranlar pahalı..
Mesela sahil şeridinde bir Kafe’de Icekafe içtim. 4 Euro ödedim. müşterilerin çoğunun Kos’ta devamlı yaşayan yabancılar olduğu anlaşılıyordu. Yanımdaki masada, İngilizce gazeteye dalmış biri vardı. Arka masada iki Fransız, Brezilya dünya kupasını konuşuyordu.. Özetle müşterilerin çoğunluğu yabancıydı .
Saat üç gibi siesta molası başlıyor. Her taraf saat altıya kadar kapanıyor..
Siesta vaktine iki saat falan vardı.. Terminale mi gitsem, biraz daha mı dolaşsam diye düşüne düşüne ara sokaklarda dolaşırken gözüme kaldırım kahvesi-aile lokantası karışımı bir yer ilişti. Canım burada bir fincan kahve içmek istedi. Oturdum. Kapuçinoyu kahvenin sahibesi orta yaşlı, şişmanca bir Rum bayan getirdi. Yabancılara, özellikle Türklere alışık olduğu anlaşılıyordu. O kaldırım kahvesinde Kapuçino kahveye 1 Euro 70 Sent ödedim.. Rodos’ta çıkan yarım litrelik Apolliana Maden suyu ise 2 Euro tuttu. Aynı şeyleri sahil şeridinde ısmarlasanız her halde fiyat ikiye katlanırdı..
Terminale dönerken Supermarket’ten 215 gramlık çok sevdiğim Girit Gravyeri ve 35’lik Uzo aldım..Toplam 9 Euro 40 cent para verdim. Aynı Supermarkette 20’lik Yeni Rakı, Turgutreis Duty Free’den 1 Euro daha ucuzdu!!!
Yunanlılarda Türklere karşı bir tutum sezmedim. Bilakis hemen her yerde büyük Türkiye turları posterleri ve ilanları asmışlar. Salı, Perşembe ve Cuma günleri Bodrum; Cumartesi günleri Turgutreis Pazarı’na seferler düzenliyorlar ve turistlere bu turlara katılmayı teşvik ediyorlar..
Nitekim Yunanlı bir seyahat bürosu çalşanı hanım, büronun kapısında Hollandalı bir bayana Tükiye’yi meth etmekle meşguldü..
Öğlen vakti kıyıdaki banklardan birine oturdum. Saat iki falan olmalıydı.. Bodrum kıyılarına 11 mil uzaktan bakıyordum. Beyaz beton yığınına dönmüş Bodrum kıyıları da Kos’u seyrediyorlardı.. Aşırı yapılaşmış Bodrum sahillerinde, evlerin denizden ya da tsunamiden falan korkmuş ta, tepelere doğru kaçıyormuş gibi bir hali vardı sanki.. Parlak güneş altında, Bodrum’un beyaz beton yığınlarına bakmaktan miyop gözlerim yoruldu, içim burkuldu.
Oysa ki Kos adasını süsleyen, tek tip olmayan evleri, lağım kokmayan sokakları hiç te yürek burkucu değildi..
Geleli birkaç saat olsa da, gitgide bu adaya bağlandığımı farkettim..
Dönüşte terminal çok kalabalıktı.. Saat 16.’dan itibaren peş peşe saat 18.00’e kadar, Türkiye’den gelen turistleri Bodrum’a geri götüren botlar hareket etti. Tümü de doluydu.. Bodrum’a sabah yolcu götüren botlar, akşam onları geri getiriyor ve Kos’tan Bodrum yolcularını alıp geri dönüyordu. Karşılıklı müthiş bir yolcu trafiği var..
Kos -Bodrum-Kalimnos terminalinin fiziki alt yapısı yaz aylarındaki yolcu trafiğini karşılayacak durumda değil maalesef.. Personeli de yetersiz.. İyi niyetli ama yetersiz..
Ekonomik durumları hala toparlanamadığından olsa gerek, Türkiye’ye gelen Yunanlı yolcu hemen hemen yok gibi. Buna mukabil Kos’a giden Türk yolcu sayısı, yabancı yolcuların 3’te birine yakın.
Dönüşte sabah bizi getiren ve geri götürecek botumuz iskelenin en ucuna, kötü bir noktaya yanaştırıldı. Bunda belki de deniz otobüsümüzün havaya eksozundan herkesi duman altı edecek kadar mazot salmasının rolü vardı.. Nitekim şişmanca bir Türk bayan tekneye binerken tökezleyip düştü. Pasaportunu da denize düşürdü. Tüm aramalara karşın pasaport bulunamadı. Kadının her tarafı yara-bere içinde kaldı.. Elbisesi yırtıldı.. Kaptan Turgutreis’e telefon etti. Türkiye’ye döndüğümüzde kazazedeyi iskelede bir ambulans bekliyordu.. Kısacası bu seyahat onun için ve ailesi için zehir oldu.
Kos’tan Yunanistan’ın ekonomik durumunu biraz anlamak mümkün. Esnafa güven gelmiş.. Bir toparlanma var.. Kıyılar, plajlar turist dolu. Turist sayısında geçen senelere göre artış var. Öyle diyorlar.. Bunda biraz da Yunanistan’ın Euro’dan çıkma veya AB’den çıkartılma korkusunun aşılmış olmasının rolü olsa gerek..
Gene de ücretler yarı yarıya düşmüş. Kos’ta işsizlik konusunda bir fikre varmak mümkün değil. Ekonominin daha katedecek çok yolu var .. Bunu Türkiye’ye gelen Yunanlı yolcu sayısının düşüklüğünden bile anlıyorsunuz.
Öyle de olsa her taraf turist kaynıyor.. Bu önemli...
Kısacası Kos, yaşamaya ve görmeğe değer bir yer.. İyi ki gittim..