Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Haziran '12

 
Kategori
İlişkiler
 

Koşulsuz sevgi

Koşulsuz sevgi
 

Bugün, bir dostumun facebookda paylaştığı bir yazıyı kendisinin de izniyle sizlerle paylaşacağım. Dostumun sözleri beni çok etkiledi. Sizleri de etkileyeceğinden eminim.

“Dün, 90 yaşındaki babam beni aradı, çok sık yapmadığı bir şey, İngiltere’den Hindistan’a, dolayısıyla beni biraz şaşırttı ve onun numarasını görmek, kötü bir şey olacağına dair içimi ürpertti. Bana, doktorunun biraz evvel, kemiklerine kanser girdiğini, daha fazla acısının olacağını ve gerekirse daha güçlü ağrı kesici istemesini bildirdiğini söyledi.

Babam, kanserin ilerlemesinden bahsetti ve kanser olmanın ne kadar ilginç bir deneyim olduğunu söyledi. Ben de olmak için sabırsızlanıyorum, dedim ona. Evet dedi, bu beni bir süre sessiz bıraktı.

Böyle anlarda, duygular çok güçlüdür ve egemendir, düşüncelerin gevezeliği susar ve geriye kalan, yoğun his ve duyguların zamansız dakikalarıdır; bu hayattır, bu hayattı, birisini nasıl bu kadar çok özleriz.

Çocukluk ve gençlik yıllarımın çoğunda, babamdan korktum ve ondan nefret ettim, çünkü hayatımı amansız bir cehennem yapmıştı, fakat şimdi iyi şeyleri, komik anları, binlerce tartışma ve dramanın anısını takdir edebiliyorum ve hepsi ne kadar da önemliydi, gerçi sanırım bir anlamda da hiç önemi yoktu. Şimdi bu adamı, babamı seviyorum. Her zaman dünyanın kötülükleri ile derinden ilgilenmesine rağmen, uzun süre etrafındaki insanlarda yoğun stress ve acıya neden oldu.

Zihnimi babamı özlemeye hazırlanırken buldum; babamla ilgili iyi hissetmek istiyordu ve başarmak, her şey bu şekilde gitsin, her şey çok iyi olsun diye. Onca yıldan sonra, aramızda, kelimelere ihtiyaç duymayan bir anlaşma var ve bu benim için çok değerli ve zaman içinde öğrendiğim gibi, gerçekten hiç önemi yok. Güleryüzlü, neşeliydi ve ben de öyleyim. Zor bir yol, sevgiye dair öğrenmek için.”

Bu paylaşımı üzerine, birçok dostu onun bu konuda bu kadar açık oluşunu takdir etti. Onun açıklaması şöyleydi:

“Kimseye böylesi şeyleri söyleyemediğim ve açığa koyamadığım bir zaman vardı. ‘Aile meseleleri’nden (ağır olan türden)  veya bizi kötü bir ışıkta bırakabilecek herhangi bir şeyden bahsetmemek üzere çok katı biçimde yetiştirilmiştim ve ben bu sınırlayıcı kuralı tamamen benimsemiş ve ona uymuştum. Biz korunmasız yabancılardık ve potansiyel düşmanlar olsun istemiyorduk ve onlar sadece bizim hayal gücümüzde değillerdi, asılsız cephane değillerdi.  Göçmendik ve açıkçası dünyaca topluma mal olmamıştık, popüler değildik, hatta hoş karşılanmıyorduk. Sosyal karışıklığın olduğu zamanlarda, bazen kendimizi toplumun kuşatması altında ve ezilmiş hissediyorduk, daha sonra bir şeyler olabilir korkusuyla bunun hakkında asla açıkça konuşmadan beklerdik.

Aileyle ilgili  ya da kişisel  konulardan bahsederken kendimi bu sessizlik kuralından özgürleştirmek çok vaktimi aldı. Yol boyunca bir yerlerde öğrendim ki gizlilik,  bizleri kendi canımızın yanmasında işbirlikçi yapabilir. Gerçekten bizi özgürleştiren şekilde düşünmemiz ve davranmamız gerekir… ve zaman içinde, eğer kader lütufkârsa, bizi ezen kişiyi bile aydınlatır ve özgürleştirir.

Burada facebook yazısında konuşuyorum çünkü hepimizin çok benzer olduğunu, çok güçlü şekilde hissediyorum ve bunu başkalarının ve dostlarımın fark etmesini derinden takdir ediyorum. Gerçek ve görünürdeki çeşitliliğimizin altında, o kadar benzer şeylerle uğraşıyoruz ki. Tüm farklılıklarımızın altında, tamamen kırılmaz bir birlik var ve o bizi birlikte tutuyor ve bize yaşamla uğraşma, her şeyle uğraşma gücünü veriyor.

Aile ilişkilerim, hayatımda en zor ve uğraştırıcı olanlar arasındaydı. Ailelerde herkesi çok iyi anlarız, yanlış anlarız ve beğeniriz ve severiz ve nefret ederiz ve destekleriz… ve asla öyle niyet etmesek de birbirimizi kırarız. Birlikte, korkunç sınırlanmışlıklarımız ve cehaletimiz ile, birbirimize hayatı berbat ederiz. Bazılarımız asla öğrenmez. Bazen hissederim, ben gerçekten benim, gerçi kim bilir. Yolculuklarımız eşsiz ve çok ve yolculuklarımız bir.”

Bu güzel açıklamanın ardından, bir dostu sordu: “Elde ettiğimiz kişisel özgürleşmeleri çocuklarımıza nasıl aktarabiliriz? Aslında, sadece, gelişimi gelecek nesillere bir şekilde aktarabildiğimiz zaman, bu edinimler gerçekten çalışır, değil mi?”

Onun cevabı şuydu:

“Biz ne isek, çocuklarımıza bunu geçiririz. Burada pek fazla hile yapamayız. Bizim gibi insanlar, bakış açılarımız ve değerlerimiz hakkında konuşmadan pek duramaz ve çocuklarımız bunların hepsini içlerine alırlar. Çoğumuzun olduğu, her zamanki iki yüzlü yetişkin olup olmadığımızı anlamak üzere… ya da … yaşamlarını ve dünyalarını, yaşamak için daha güvenli ve rahat bir yer yapmak için benimseyebilecekleri değerli bir şey olup olmadığını anlamak üzere, bunları bizim realitimize karşı dikkatlice kontrol ederler.

Tutkularımız alev aldığı zaman, buna tanık olurlar ve bunu, eğer seçerlerse, kendi zamanlarında, kendi biçimlerinde takip edebilirler. Biz, eğitimde ve olgunlaşmada, muhtemelen hayal ettiğimizden daha az önemliyiz. Senin ve benim gibi, onlar da istediklerini yaparlar ve o  zamanda olan, kendi duygu ve düşüncelerine uyan şekilde olurlar… ve hepsi bir anda değişebilir.

Onlar dost gezgindirler ve sonuçta, hayatta kalmalılar ve her şeyi kendi başlarına yapmalılar. Biz, kendi kararsız konumlarımızdan, sadece onları cesaretlendirmek üzere seslenebiliriz, fakat bundan daha fazlasını yapamayız. Eğer aileden, dostlardan veya bir yerlerden koşulsuz sevgi hissederlerse, o zaman daha güçlü olacaklardır. Koşulsuz sevgiyi koşulsuz tutmak çok kolay değildir, fakat bize gerçekten ulaşan ve ihtiyacımız olanı veren tek tür sevgi odur. Yeni doğan bebeğine kendini düşünmeden sevgi veren bir annenin hissettiği türden, yeni doğan bebeği ona rahatsızlık ve acı vermiş olsa da.

Dostluklarımızı ve ilişkilerimizi daha iyi hale getirebiliriz, yavaş yavaş sevgimizin koşullarını fark etmemizi sağlarız ve onları bırakırız, ta ki yapabildiğimizce koşulsuz olana, koşullar bize yapışmayana kadar. İşte, olmaya değer bir şey.”

Bence de olmaya değer bir şey; koşulsuz  sevgi… Hepimize nasip olması dileğiyle….

 

 
Toplam blog
: 78
: 427
Kayıt tarihi
: 01.11.11
 
 

Yaşam yolculuğu hepimizi farklı duraklarda indiriyor. Bu duraklara varmak için çeşitli eğitimler ..