- Kategori
- Deneme
Köyde bir yapı, üzerinde sazlardan çatı
resim bana aittir.
Viran olmuş bir köy evi...
Köyün hemen girişinde terkedilmiş durur. Onun orda durması olağan bir durumdur.
Bir gün gele, yerinde yeller ese!...
Hangi göz fark eder, hangi yürek bir ''ah'' çeker?
İçini hiç merak etmez misin ey insanoğlu?
''Merak ettim ve girdim, gördüm'' der Newbahar.
Merdivenin toprak ve ottan kaybolmuş basamakları konuştu ilk;
''Bizi taş ustası özene bezene yerleştirdi, üstümüzden kimler geldi kimler geçti''.
Kalınca dört ağaç dalından yapılma korkuluk dile geldi;
''Bu merdivenin namusu bizden sorulur. Her kim ki buradan düşecek olsa, benim kuvvetli kollarıma tutunur''
Ufaklığın ellerinden tuttum sıkı sıkı. Kıvırcık saçlarının arasına girdi duvarların tozu.
Pencere evin gözleri idi. Gözünün önüne oturttum Fadiği...
Nohut oda, bakla sofaydı tüm hikayenin kılıfı.
Köy manzarasından ziyade, bir yer görmemekteydi... Gündüzün aydınlığına, odanın karanlık şablonu eklendi... Newbahar ve Fadik yıllardır insan sureti görmemiş odalara ''merhaba'' dedi.
Burcu burcu toprak kokusu tenimizi sardı. Birazda bitlenme korkusu vardı. Esen rüzgardan savrulan sazdan çatı, bize korku filimlerini aratmadı.
Bu odalarda kimler yatmış, hangi oda sancı çığlıklarını duymuş, belki bir kaç daha şen çocuk sesi, alt kattan gelen samra ile karışık kaynamış süt kokusu...
Arkamda bir çift göz bırakıp ayrılıyorum evden.
Yabancı olduğum hikayesi, tarıyor hayalimi. Hatıra kalsın diye bir kaç poz veriyor bana.