Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '13

 
Kategori
Kentleşme
 

Köyün kent oluşu üzerine

Köyün kent oluşu üzerine
 

alıntı


Bir şeyi gerçekten bilmek

onu anlamakla olur.

Sokrates

İnsan toplumsal bir varlıktır ve bunun bilincinde olan tek canlı da yine insandır.

İnsanoğlu var olduğundan bugüne, kendi egosunu tatmin için; çeşitli güç gösterileri yaparak ötekini alt etmek için uğraşmıştır, uğraşmaktadır da. Bu anlayış artık günümüz demokrasilerinde geçerli değildir. Bu anlayışı, kendi koyduğu toplumsal sözleşmeye uymadığı için, bastırmakta ve izin vermemektedir. Sözleşmedeki yasalarla dışlamaktadır.

Özgür yaşamanın temelinde toplumsal sözleşmeye bağlılık vardır. Hayatımızdaki her davranış bu sözleşmeye dayalıdır. Kurumların, ailelerin, devletlerin, kişilerin, sitelerde yaşayanların kendilerine ve topluma karşı sözleşmesi; dahası uluslararası hukuk (sözleşme) vardır. Hukuksuzluğun olduğu yerde, yaşam risk altına girmektedir.

Hiçbir şey durağan değildir. Her varlık her an değişir, gelişir ve dönüşür. Toplumsal sözleşme (yasalar) de değişir ve gelişir. Yeni sorunlar, yeni kuralları doğurur. Bu yeni sorunlar, zaman içinde yeni sözleşmeyi oluşturur. Bu yeni sözleşme toplumun daha barışık, daha düzenli ve hep bir arada yaşamasını sağlar. Bu toplumsal sözleşme herkes içindir. Bireyler bu sözleşmeye uymak zorundadır. Uyulmadığı zamanlar da her tür olumsuz davranış biçimi ortaya çıkar ki; bu da o toplumun çöküşü demektir. “Ben istediğim gibi yaşarım’’ anlayışı doğru bir davranış değildir. İçinde bulunduğu topluluk bunu kabul etmez!

Herkesin bir yeteneği vardır. Hayatın sürekliliği için gerekli iş alanlarında çalışır. İçinde yaşadığı toplumun bireyleri arasından, gözlemler sonucu rehberlik edebilecek yapıdaysa onu temsilci seçer ve genel hukuk çerçevesinde onun anlayışına, yaratıcılığına saygı gösterilir. Seçilen kişi de o topluluğu: barışa, birliğe, kentli ve çağdaş olmaya götürmek için hayatın akışı içinde görevini sürdürür. Yapacağı iş çevreye ve insanlığa yararlı ise ona destek olunur. Çünkü gelecek çocuklarımızın ve dünya hepimizindir.

Gözlem yaptığımızda en yakın yaşam alanımızdan bir örnek verecek olursak:Bir aile alt kat balkonda kahvaltı yaparken, onun üstünde oturanın halısını kilimini, tozunu, toprağını balkondan silkelemesi, halısını balkon korkuluğunda hortumla yıkaması ve penceresinin önünde oluşan atıkları aşağı atması saygısızlık, görgüsüzlük ve cahilliktir.

Gelişmiş toplumlarda bu davranışları yapmıyorlar, yapamıyorlar. Onlar önce kent alanlarını bahçelerini, sokaklarını, caddelerini temizliyorlar. Niye, pislik penceremizden, kapımızdan, giysilerimizden, rüzgârdan tekrar geri gelmesin diye.

Bizde ise toplumsal alanlar; yani evimizin dışı hiç kimseye ait değildir. Kirletilebilir, yok sayılabilir. Birileri, toplum ya da çocuklar yararlansın diye bir şeyler yapıyorsa, onu da birileri yok etmenin peşinde. Evimiz kendimize aittir ama ortak alanlar hepimizindir, anlayışı ile yaşamalıyız.

İnsan kendine, toplumuna, çağına ve çevresine karşı sorumludur.Yaşadığımız çevreye ve var kabul ettiğimiz sözleşmeye uymak çocuklarımızın geleceği için bir vazgeçilmezdir.

Bir büyük ozanımızın dediği gibi "hepimiz bir yerlerdeydik başka bir yere geldik, değişen dünyanın sürecinde’’ ve çocuklarımız buralı, İstanbullu. Onlar burada doğmuş burada büyüyorlar, doğulu-batılı vb. değil. Dünya gezegeninde, Türkiye’nin İstanbul kentinde yaşıyorlar. Sorulmasa bilinmeyecek nereli olduğumuz. Nereli olduğumuz da pek önemli değil, biz buralıyız artık. Kendi gelenek ve göreneklerimizi, ortak değerlerimizle birleştirerek yaşamaktayız.

“Eski köye yeni adet gelir mi’’ diyenlere, kendi yaşadığı yeri ve insanlarını dışlayanlara inat, burası: oluşturduğumuz sözleşmeye uyarsak; evet eski köy sağlıklı bir dünya kenti olabilir.


Canip DOĞUTÜRK

 
Toplam blog
: 18
: 1578
Kayıt tarihi
: 16.07.09
 
 

Eğitimci, Yazar ..