Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '11

 
Kategori
Blog
 

Kozanoğlu, "Ört ki, Ölem' i anlatıyor.

Kozanoğlu, "Ört ki, Ölem' i anlatıyor.
 

Aynı zamanda blog yazarımız olan Zeynel Kozanoğlu, İzmir Gazeteciler Cemiyetinin en eski üyesidir.


İzmir Basınından dostum ve yıllardır yurtdışında yaşayan, İzmir’in en eski Gazeteciler Cemiyeti üyesi, gazeteci yazar Zeynel Kozanoğlu, yaygın “Haberhürriyeti” isimli sitede, kitabımdan bahsetmiş. Dost kalemin sevgi dolu satırları, aşağıda. Hakiki dostlar, basın dünyasında, birbirlerinin gözlerini, kargalar gibi oymaz. Sırası ve zamanı gelince, arkadaşını onore eder. Bu jest’i için, kendisine teşekkür ediyorum. O şimdi, Milliyet Blog üyesi, Beyhan Kozanoğlu Biçkin isimli blogcumuzun da babası aynı zamanda. Şöyle başlamış ve devam etmiş:

“Onu anlatmaya nereden başlasam, diye düşünüyorum. Basınla tanışık olanlar arkadaşımızı ille tanırlar da, okur kitlesinin hafızasına güvenemiyorum. Hele günümüzde, “gazeteci” denilince sadece birkaç kişiye eğilen, “Yazar” denilince de taş çatlasa beş on kişinin adını söyleyebilen bir toplum olduk, çıktık..
Yetmiş milyonun üzerinde nüfusu olan ve bir ucundan diğer ucuna iki bin kilometre yol olan bir ülkenin yazarı da, her alanda sanatçısı da yüzlerle söylenir olmalı. Kişi adınızı daha önce işitmemişse, sizin siz olduğunuza pek itibar etmiyor.
Muzaffer Cellek işte bu cenderenin içinde bir yazarımız. Yetmişi aşkın yaşına karşın, yazıyor, fotoğraf çekiyor.. Koşulacak hallerde koşuyor. Ve öylesine güzel tespitleri var ki, onu okurken zevk alıyorsunuz, ufkunuz genişliyor, rahatlıyorsunuz.
Muzaffer Cellek’in kitabı elimde.. “ÖRT Kİ ÖLEM” bir an için “Kitabın adı bu olmasaydı mı?” diye düşünecek oldum. Ama ne yararı var. Kitabın adı bu. Ve kime ne zararı var? Kitaptan kimi paragraflar seçtim, birlikte göz atalım mı?
Gürültüden yakınıyor:
“Günlerden Pazardır. Komşu açmış arabasının kaportasını. Bağırıyor öbürüne.. “Gaza bas, gaza!” Ortalık toz duman.. Vın vın vın! Pencereden söylenirsiniz adama: “Koçum!... Avrupa’da olsan tatil gününde sana burada araba tamir ettirmezler.” Alacağınız cevap bellidir: “Hadi lan!”
Gökova’dan söz ediyor:
“Bu tatil sizin için bir “terapi” olsun. Aşıksanız, sevdiğinizden yeni ayrılmışsanız, dünyaya küs iseniz, yapayalnızsanız, hüsrana uğramışsanız, kendinizle barışık değilseniz,sünger gibi bu dünyanın kirini pasını üzerinize çekmişseniz gelin Gökova’ya.. Ne duruyorsunuz? O Gökova ki, sizi alıp mavi girdaplarında bir gergef gibi dokuyacaktır. Hiç şüpheniz olmasın.. Üç gün kalın burada, yeter.”
Köpeği ile yaşamını bütünlemiş birinden söz ediyor:
“Kendisini doğaya vermiş. Köpeği ile her gün on kilometre yürüyor. Köpeği ile karate çalışması yapıyor. Bu köpek cins, karate biliyor.
Deniz kenarına getirmişler arabayı. Tentelerin altında kumsalda üstsüz kadınlar. Püfür püfür esen rüzgar. Üüüüühh! Yan gel Osman.. arabanın şoför mahallinde Karabaş’ın yatağı. Ümit Bey kendisi de arabanın içinde yatıyor. Her sabah Rodrigo’nun Gitar Konçertosu ile uyanıp güne başlamak güzel. Karabaş’ın konçerto ile arası iyi değil.
Yattığı yerden arabanın kapısını açıp ihtiyaç için çalılıkların dibine gittiği zaman oradan dinliyor konçertoyu. Ümit Bey bildiğimiz Ümit Bey değil şimdi. Bambaşka bir ümit Bey. Öyle çerden çöpten, çuldan bir adam değil. Müthiş çevreci. Köpeğine de öğretmiş. Yerde bir çöp görse Karabaş getirip sahibinin önüne koyuyor.”
İstanbul’un bir semtinden söz ediyor:
“Bir milli kıyafet kanunumuz var. Fatih ve çevresinde eskiye özlem yaşatılıyor, kılık ve kıyafetlerle. Başta sarık, kıçta şalvar, ayakta yemeni, elde tespih. Sırtta cüppe. Ne oluyoruz, ne oluyoruz? Hala bu eskiye özlem niye? Bu güruhu kontrol edecek, kıyafet kanununu onlara hatırlatacak bir babayiğit yok mu?”
….
Muzaffer Cellek kendisini şu sözlerle anlattı:
“ Aydın doğumluyum. Babamın memuriyeti münasebetiyle çok yer dolaştık, Evli, 4 çocuk babasıyım. 1946-1951 yılları arasında, Bartın’da görev yaptı babam. Çocukluğum, Bartın’ın güzelliği, içimde yer etmiştir. Hala daha değnekten atımı ararım.
Çocukluğumu, daima cebimde taşır’ım”.
….
Muzaffer Cellek’in “Deneme” lerinden oluşturduğu kitabı 312 sayfa. Kara mizah türünden bir eser.
Her konuda aklına ne takıldıysa onu yazmış. İyi ki de yazmış. Okurken haz aldım, bilgilendim. Zaman zaman geçmiş yıllara gittim geldim, zaman zaman duygusal tablolarla karşılaştım ve “Bunu ben niye daha önce düşünmedim,” dedim. Ört ki Ölem, Etki

Yayınevi’nden çıkmış.
Sevgili dost Adem Kargı’nın kitap üzerinde emeği görünür halde.
Muzaffer Cellek eserini eşine ithaf etmiş. “Sevgili Eşim Nergis’e..” diyor.
Nergis Hanım’ı böyle bir eşi olduğu için kutluyorum. Sevgili Muzaffer Cellek’i de bu değerli eseri ortaya koyduğu için kutluyorum ve daha nice nicelerine…”

Yayınevi sahibi Adem Kargı, anlaşılan aşağıdaki yazıyı, Blog'a yorum diye yazmış amma, bu yazı bana Word sayfası ile ulaştı. Sevgili Kozanoğluna seslenip, teşekkürle karşılık vermek isterken, benim için de çiziktirmiş oldu. Siz bu satırları, yorum kutusundan değil de, buradan okuyorsunuz. Biz de aynen buraya aldık. ELÇİYE ZEVAL OLMAZ.

Sevgili Zeynel Kozanoğlu abime,

İzmir’in yetiştirdiği değerli insan. Velüt gazeteci- yazar, üstad; yayınlarımız arasından çıkan “

Ört ki Ölem” isimli kitabın yayınlanmasında, beni geçen emeğimden dolayı kutlamışsınız. Yaptığım işi beğenmişsiniz! Anlaşılan ustam. Sağ ol. Mutlu oldum, çok teşekkür ederim

***

Yayınevimizin çok satan yazarı Muzaffer Cellek ustama; hani “şarap durdukça yıllanır” derler ya sizinki de o hesap. Gittikçe ünleniyor, yıldızınız parlıyor ne güzel abi bu durum beni iki türlü sevindiriyor; birincisi, memleket meselelerine olan duyarlılığınız. Yılmadan, yorulmadan, inatla yazmanız. İkincisi, kitap peşinde koşmanız, kendi okuyucunuzu yaratma bulma gayreti içinde olmanız. Bir yazar için olması gereken. Ne güzel !

Haa yeri gelmişken, abi kitabın ikinci basımı geldi!. Sen nerdesin hâlâ yayınevine gelmedin, usta neyi bekliyorsun… Yoksa kitabın korsanını mı çıkardın?..

Şaka bi yana sevgili abim başarılarının devamını ister, sağlıkla kalmanı dilerim.

Adem Kargı

Etki Yayınevi

12/07/2011

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..