- Kategori
- Futbol
Kral benim
Mircea Lucescu
Teknik direktör vasfıyla takımda otorite kurmanın en kestirme yolu patronun kim olduğunu gösterecek bir adım atmaktır. Bu adım genellikle ilgili kişinin kendi ölçeğinde saygısızlık başlığı altındaki maddelerden birisini gerçekleştiren futbolcusunu kadroya almaması olmaktadır.
En sondan başa doğru gidecek olursak oyundan alındığına tepki gösteren ve takım yenildiği için üzülmüş ayağına yatıp evine çekilince kendi hayatına devam etmek yerine takım otobüsünde kendi hayatına devam etmeye başlayan Misimoviç'i defterden silen Hagi'den başlayıp, henüz ikinci kez forma şansı bile bulamamış Fatih Tekke yerine tecrübesiz Ali Kuçik'ten Eskişehir gibi zorlu bir deplasmanda medet uman Schuster'e hızlı bir geçiş yapabiliriz. Yakın dönemlerde Misimoviç örneğinde olduğu gibi futbolcuların yarısından fazlasının en az bir defa yapmış olduğu gibi oyundan alındığına tepki gösteren Lincoln'ü çizen Bülent Korkmaz, odaya girdiğinde ayağa kalkmayarak kendisine saygısızlık ettiği için Hakan Şükür'ü defterden silen Ersun Yanal ilk akla gelen diğer örnekler. Örnekleri genişletmeye kalkarsak sayfalar yetmeyecektir.
<ımg title="Daha fazla..." alt="" src="http://www.ilkergur.com/wp-includes/js/tinymce/plugins/wordpress/img/trans.gif" mce_src="http://www.ilkergur.com/wp-includes/js/tinymce/plugins/wordpress/img/trans.gif">Bu disiplin şovuna iki noktadan yaklaşmak istiyorum. Birincisi bu şova malzeme olacak hammaddenin pahalı olması gerekliliğidir. Barış Özbek'le bu şovu yapmaya kalkarsanız yeteri kadar ses getiremezsiniz. Dolayısıyla şovun bedeli yüksek olmalıdır. Yıl boyu forma yüzü görmese dahi ciddi bedelleri banka hesabında görecek olan bu futbolcular şovdan en az zarar gören paydaştır. Zira takımın en maliyetli oyuncularını sıfır faydaya dönüştürmekle kalmayıp o mevkideki alternatifinizi de kendi elinizle azaltmış olacaksınız ki bu tür oyuncular genelde alternatifi olmayan mevkilerin temsilcileridir. Bu da en büyük zararı kimin gördüğüyle ilgili bir fikir vermektedir.
Zarar kısmını bir tarafa koyup fırsat maliyeti başlığı ile diğer noktadan yaklaşırsak elde edeceğiniz potansiyel katkıyı kendi elinizle ittiğinizi göreceksiniz. Şimdi Galatasaray ve Beşiktaş'ta disiplin çok üst seviyede ve kendisini takımına ve teknik direktörüne adamış bir ekip mi var sorusunu zihnimizin derinlerinde barındırarak potansiyel katkıya örnekleme yapmak istiyorum. Kariyeri en az bu şovu yapan isimler kadar üst düzey olan bir isim aklıma geliyor; Mircea Lucescu. Sergen Yalçın futbol kariyeri boyunca 2 sezon oynadığı takıma maksimum katkı yarattı. Birisi Galatasaray'a ikinci gelişinde diğeri Beşiktaş'a son gelişinde. Ne büyük tesadüfdür ki (!) her ikisinde de takımın başındaki isim Lucescu idi.
Peki Lucescu yıldızları yönetebilirken, adını ne daha önce duyduğumuz ne de daha sonra kariyerlerini parlatan (Fleurquin, Perez, Victoria, Pancu, Niculuscu, Ronaldo vb.) futbolcularla ligi zirvede bitirmeyi hatta Avrupa arenasında ciddi noktalara gelmeyi başarabiliyorsa elinde kendisine asla saygısızlık etmeyen disiplin aşığı futbolcular olduğundan mıdır (ki Sergen örneği bu ihtimali ortadan kaldırmaya tek başına yetiyor) yoksa egosunu dışarıda bırakarak, aslında umarsız futbolcudan beklendiği gibi, takımın önceliklerini kendi kişisel önceliklerinin önünde tuttuğundan mıdır?
ımg>