- Kategori
- Futbol
Kazanan Fenerbahçe olsun

Ayrılsak da beraberiz...
Bir Galatasaray’lı olarak son dileğim bu olur herhalde. Ama vardığımız nokta sağlıklı düşünen bir taraftarı bu sona taşımaktadır. Fenerbahçe kazanmalı. Mümkünse ezici bir oyun ve hatta skorla. Çünkü pisliklerin halının altına süpürülmesi için bulunabilecek tek süpürgedir bu maç. Peki son dönemdeki yaşananlar sağlıklı düşünen bir taraftarları başka hangi noktalara taşımaktadır? O kadar çok efsane yıkılmıştır ki son 8 senede destanların yazıldığı doksanlı yılların sonu ve ikibinin başına inat bir Avrupa kupası kazanmak kadar ütopiktir aslında ve ironiktir dolayısıyla bu gelinen durum.
Türk futbol tarihinin zirvesinin mimarıdır aynı zamanda 6-0’ın müsebbibi, ekonomik çöküşün ateşleyicisi. Belki de bunu affettireceği ve birlikte tekrar dipten çıkma fırsatını yakaladığı zaman da ailevi sebeplerle red etmiştir dümene geçmeyi, bir ailesinin de Galatasaray olduğunu unutarak. Galatasaray gençliğinin fitilini ateşleyen Emre Belözoğlu, Fatih Akyel kaypaklık başlıklı bambaşka bir yazı konusudur . Sanki kazandıkları şöhret ve parada sarı kırmızılı renklerin hiç payı yokmuş ve takıma kazandırdıklarının diyetini ölene kadar futbol oynayarak ödetmek zorundalarmış gibi futbolun kendilerini bıraktığı her futbolcu küserek, kırarak, dökerek gittiler. Bir numaralı düşman oldular medya altyapısını kullanmak suretiyle. Belki bir faydamız dokunur düşüncesi bir tarafa görev alır mısınız sorularından Tsunamiden kaçan Japonlar gibi kaçmaktadırlar.
Taraftar efsanesinin yönetici sac ayağında yer alan temsilcisi Adnan Polat tarihin en karanlık günlerinin tepesinde yer almıştır. Yönetim Kurulu komik durumlara düşmüştür. Baketboldaki forma skandalı tarihte acı bir not olarak kayda girmiştir. Arda Turan kaptanlık sorumluluğunu taşıyamamıştır. Mecnun’un Leyla’sı olan stat açıldıktan bir ay sonra bomboş kalmaya ve nadir misafirleri tarafından protestolarla desibel denemelerine maruz kalmaya başlamıştır. Türk futbol tarihine doğan en parlak dış kaynaklı güneş olan Hagi ise kişisel zaaflarını köküne kadar arsenik olarak zerk etmiştir futbol takımının bünyesine.
Gelinen nihai noktaya dönmeden önce bir paragraf da Fenerbahçe’ye açılmalıdır. Son zamanların moda komedisi mağdurum da mağdurumun en başarılı oyuncusudur. Her isyan eden büyük takım bir ya da bir kaç maç torpille ödüllendirilir ama Fenerbahçe kombine alır bu konuda. Penaltılarımız verilmiyor diye bir feryat eder her maç rakip oyuncular üfledikçe Fenerli oyunculara, hakemler de düdüğünü üfler penaltı noktasına doğru parlayan gözlerle koşarak. Bu arada rakiplerinin oyuncuları ceza alanında bıçaklansa hakemler düdük yerine ıslık çalar. Rakip takım yöneticileri federasyona feveran edince Fenerbahçe Başkanının hakemlere soyunma odası koridorlarında ayar vermesinin cezasını devre arasında maç yokken kesen futbolumuzun değerli yöneticileri açıklama yaparlar hakemlere cesaret vermek için: Yürüyün aslanlar, arkanızdayız. Bundan dolayıdır ki gittiği her şehirde tepki görmesidir Fenerbahçe’nin. Ve yek vücut olarak şampiyonluğa oynayan rakibinin rengine bürünmesinin sebebidir tüm Fenerbahçe tutmayanların. Hele de bu sebepler harici, mantıksız ve gereksizce ekilmiş olan düşmanlık tohumlarının kurbanı Galatasaray camiası (diğer kurbanın Fenerbahçe olduğu aşikardır) daha bir rakipten olur. Ama bu sefer kazın ayağı öyle değildir. Trabzonspor’a sadece manevi değil fiili olarak da destek olma fırsatı aslında büyük bir tuzaktır. Dibe vurmak gerekmektedir yeniden ayağa kalkabilmek için, safraların atılması hatta bazı organların kasilip atılması için. Fenerbahçe galibiyeti ise dibin bir karış yukarısıdır. Bu maç skandal 3 sezonluk maceranın temizleyicisidir. Olmamalıdır. Herşeye rağmen bu maçı Fenerbahçe almalıdır. Böylelikle tarihte ilk defa ikisi birden kazanmalıdır.