Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '09

 
Kategori
Mizah
 

Kriz geldi sürtünecek... Destuuur!

Kriz geldi sürtünecek... Destuuur!
 

Referansım Başbakan!


Hipermarketten iki elimde ağızlarına kadar dolu iki poşet ve iptal edilmemiş son kredi kartıyla yaptığım bu alışverişin geri ödemesini benden alabilmek için bankanın gireceği icra kuyruğundaki sıra kavgasını düşünürken, dudaklarımın kıyısında oluşan şeytanca bir tebessümle kaldırımda ön sağımda yürüyen altmışlı yaşlarında otuz beşlik bir hanımı bir adım geçmiştim ki...

“Yaşından, başından, saçından sakalından utan terbiyesiz herif!” çığlığıyla bir tokat patladı sağ yanağımda. O anda anlayamadığım iki şey; yaşım, başım, sakalım tamam da, hangi saçımdan ve niçin utanacağım? O şaşkınlıkla, o okkalı Osmanlı tokadının kahramanı hanıma dönerek gayet masumane ve hakikaten masumane sordum. “Durup dururken niye vurdunuz ki hanımefendi? Hem utanmam gereken nedir Allah aşkına?”

Altmışlı yaşlarındaki otuz beşlik hanım “Herif, herif!” diye gürledi. “Hem geçerken gördün sütun gibi kızı sürtünüyorsun, hem de bilmezden geliyorsun. Pişkinliğin bu kadarına da pes!” Tam bir Osmanlı tokadı daha geliyordu ki bir adım geri çekilerek bu hamleyi atlattığım gibi döndüm yoluma ve hızla uzaklaştım olay yerinden. Çünkü biliyorum ki, etrafımız kalabalıklaştığında hanıma sürtünmediğime hiç kimse inanmayacak ve ben saçsız ama yaşlı başlı ve sakallı bir sapık olarak iyi bir dayak yiyip, şansım varsa linçten kurtulacağım.

Tam ucuz kurtulduğuma şükrederek eve doğru koştururken, bu kez yanından uçar gibi geçtiğim Cemil İpekçi bıyıklı ve kılıklı bir âdemoğlu “Kahrol sen e mi!” diye seslendi arkamdan. Gayrı ihtiyari durup baktığımda göz kapaklarını bir kaç kez koştururcasına açıp kapayarak “Acelen ne ayol, şikâyet eden mi var? Bir kere sürtünüp kaçmak da ne oluyormuş, yedik mi seni?” diye bir sitem etti ki kendimden utandım. Utandım utanmasına da, bu sürtünme meselesi nedir anladıysam kör olayım.

Neyse ki eve gelmiştim ve dış kapıdan girdiğimi görüp asansörü bekleten kapı komşum Nurhan Hanım’a “Siz çıkın, ben spor yapıyorum” dedim, ne olur ne olmaz yani. Elimde dolu poşetler, dilim dışarıda merdivenden çıktığım 13. kattaki daire kapımı açıp içeri girdiğimde, salona kadar yürüyemeden vestiyerin dibinde yere yığıldım kaldım. Biraz dinlendikten sonra poşetleri mutfakta boşaltıp salata yapmaya hazırlanırken küçük televizyonu açtım ve soğanları doğrarken bir yandan da haberleri izliyorum.

İzliyorum dediysem, dinlediğimden değil. Yalnızım ya, evde ses olsun. “Ivır zıvır”, “Az sooora!”, “Flaş, flaş, flaş!”, “Son dakika!” gibi zevzeklikler arasında nasıl olduysa birden zınk diye durdum. Haber sunucusu kıromen’in –ya da onun gibi bir şey- okuduğu haberde “Sürtünmek” sözcüğü geçmesin mi! Gayrı ihtiyari savunma pozisyonuna geçtim, sağ elimde soğan doğradığım bıçak, kıromen saldırırsa daldırıvericem karnına.

Kıromen’in verdiği habere göre; Başbakan Erdoğan bir Ev Tekstili Fuarı açılışında yaptığı konuşmada demiş ki: “Benim iddiam şu; biz bu krizi en az zararla atlatan ülke olacağız... İddiamı devam ettiriyorum, arkasındayım ve 'teğet geçecek' diyorum. Teğet geçmesi demek; bize zarar vermeyecek anlamında değil, sürtünüp geçecek. Ama sürtünürken tabii bize de bir hasar verecek.”

Olur, olur da yani bu kadar olur! O kıromen eğer o an yanımda olsa sürtünüp... Yani sarılıp şapır şupur öpeceğim. Yahu meğer vatandaşa sürtünen kriz imiş ama cahil vatandaş ne bilsin -yanlarından geçen benim ya- sanıyorlar ki sürten, sürtünen benim. Herkes benim muhterem büyüğüm, gelmiş geçmiş en büyük devlet adamı, dünya lideri, ulemadan âlim Başbakanım gibi konulara vakıf değil ki. O yüzden o Osmanlı tokadını da, o nazikâne sitemi de hoş görmek gerek!

Şimdi muhterem büyüğüm, kıymetli başbakanım Erdoğan beyefendi sayesinde vatandaşa sürten ve sürtünenin kriz olduğunu öğrendim ya, sokağa çıktım mıydı bay olsun, bayan olsun yanından geçmeden önce bir adım kala sesleniyorum. “Destuuur... Kriz geldi sürtünecek! Benden bilmeyin...” Bu arada önlemimi de aldım tabii. Kıromen’in verdiği haberi gazetede bulup fotokopiyle çoğalttım ki, eğer muhterem başbakanımın büyük bir tevazu ile bizimle paylaştığı bu en hakiki gerçekten habersiz olup da şarlayan olursa eline tutuşturacağım. “Krizin teğet geçmesi demek; bize zarar vermeyecek anlamında değil, sürtünüp geçecek. Ama sürtünürken tabii bize de bir hasar verecek.”

Destuuur... Kriz geldi sürtünecek! Benden bilmeyin...

 
Toplam blog
: 195
: 688
Kayıt tarihi
: 04.10.07
 
 

Dünyanın internet sayesinde küçüldüğü günümüzde büyüyen sorunlara ilişkin duygu ve düşüncelerimi pay..