Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '12

 
Kategori
Deneme
 

Küçük ev

Küçük ev
 

Ben bu eve küçük hayallerin peşinden geldim. Bu küçük ev, geçmişte bıraktığım onca mutsuzluk ve acının üzerini yepyeni bir hayatla örtecekti. Kendisine sımsıkı tutunduğum bir hayatla…

Yatak odamın penceresinden yan bahçedeki küçük mandalina ağacının dalları görünüyordu. Hatta hem çalışma masamda oturunca hem de yatağıma yattığım zaman… O dallara ve yeni filizlenmiş yapraklara baktıkça içim umutla dolardı. Güzel günler yakındı. Şimdi bu cümleleri yine o mandalina ağacının yapraklarının göründüğü masamda oturmuş yazıyorum. Dallar öyle uzamış ki yeni fark ediyorum. Ağırlıklarından boyunları aşağı doğru bükülmüş… Her gece onlara bakarak hayal kurarken ne kadar büyüdüklerini fark etmemişim bile ve ne kadar zamanın geçtiğini. Bunları yazarak yüzleşiyorum belki de şu an kendimle…

Küçük ev den taşınmama az kaldı. Kurduğum hayaller de bu evde kalacak ben gittikten sonra. Bu evin ilk sakini olmak bende bir övünç meselesi oluyor, sanki benden sonra gelenler gerçekleşmemiş o güzel hayallerin hatırasını yaşayacaklarmış gibi. Onları hissedip, duyumsayacaklarmış gibi… Aslında, belki de tüm bunların hiç biri olmayacak, sadece benim dünyamda olacaklarını ben hissediyorum… Gerçekleşmeyecek hayallerin peşinden çok uzun süre koşmam gibi. Peki diye soruyorum bazen kendi kendime, bu evde arkadaşlarımla toplanmalar, o güzel sohbetler, yandaki parkta yapılan sevgili piknikleri gerçekleşmesi çok mu imkânsız hayallerdi? Ben mi hatalıydım tüm bunların olmamasında? İnsanın sevgisini o denli açık ve içten göstermesindeki suçu neydi? Bu kadar politik mi olmalıydı her şey? Neden yalan söylemek gerekirdi? Tek başına olamamak suç muydu? İlla ki de dayanacak bir omuz aramak… Ne yalan söyleyeyim, herkes belki de benim kadar yalnızdı, maskeli birçok mutluluk yaşıyorlardı fakat kimse benim kadar mutsuz değildi…

Tüm bunların ardından, hayatımda tekrar ve tekrar yaptığım gibi, yeniden mi başlamalıydım? Mecbur muydum buna? Buna kim mecbur edebilirdi beni? Beni Dünya’ya getiren insanların, yaşamama karar vermesi mi gerekirdi? Onlar istiyor diye mi yaşamalıydım? Onlara korkunç bir acı çektirmemek için mi? Yoksa hayata inat mı yaşamalıydım? Bir gün o hayallerin gerçek olacağına inanarak mı? Gerçek sevgilerin olduğunu düşünerek mi? Terk edilmeyeceğini umarak mı? Tüm bu soruların cevaplarını düşünerek daldım ve seyrettim mandalina ağacını… Gözlerimi ayırmadım uzun süre... Belki dedim bir gün, belki de…

 
Toplam blog
: 29
: 347
Kayıt tarihi
: 28.11.06
 
 

Öğrendiklerimiz unuttuklarımızdır bazen ve biz unuttuklarımızı hatırlamak istemeyiz… Bu blogda ne..