- Kategori
- Güncel
Küçük gelin: Gelincik

Türk geleneklerinde gelinlik kırmızıdır. Çiçeğin adı, kına gecesindeki kırmızı başörtüsü bundan kaynaklanır. Gelinler gelincik çiçeği gibi narindir.
Dün haberlerde okuduk, izledik; imam nikahıyla kuzeniyle evlendirilen 16 yaşındaki küçük gelinin dramını. Bu tür haberleri film, dizi izler gibi izliyoruz ve genelde izlemekle yetiniyoruz ne yazık ki.
Bugün internette “küçük gelinler” konusunu şöyle bir araştırdım; karşıma bir de 2009’da yayımlanan Afganistan’daki “küçük (aslında çocuk) gelinler” haberi çıktı. İçimde bir buruntu, ağlama isteği belirdi. Hemen, ah keşke kuş gibi uçuversem, onları kollarımın kanatlarımın altına alıp, sıcacık bir yuvaya, oyuncak bebeklerle, cicili bicili elbiselerle kırlarda çiçek toplayıp, ip atlayıp, oynayabilecekleri, arkadaşlarıyla el ele şarkılar söyleyerek okula gidebilecekleri ortama getirebilsem diye geçirdim. On yıllardır süren yabancı ordu işgalleri, Taliban baskısı ile ezilen, yozlaşan, yoksullaşan, daha da geriye giden Afganistan’la aramızda bazı açılardan fark yok demek! Yakın Asya’da “geri kalmış” bir ülkede yoksulluk ve borç nedeniyle ailelerin dedesi yaşındaki adamlara sattığı 9, 11, 13 yaşlarındaki kızlar; “çağdaş, demokratik, laik, hukuk devleti” olan Türkiye’de ailelerinin küçük yaşta evlendirdiği, daha kötüsü sattığı, fuhuş nesnesi olarak kullanılan, kullandırılan küçücük kızlar!
Bir kere devlet bu küçük gelinlerin ailelerini mutlaka cezalandırılmalı. Damat da cezadan payını almalı, damat çocuk yaştaysa da onun ailesi… Biliyorum; Afganistan’da yasal ve normal sayılan durum. Hukuk, ülkemizde de 15 yaşındaki kızların aile onayıyla evlendirilmesine izin veriyor. Ama, bu tür evliliklerde, genelde imam nikahı yapılıyor. Resmi nikah olmaksızın dinsel nikah yapılması da suç! 18 yaşından önce evlilik yasaklanmalı. İnsanlar 20’li yaşlarda bile okul, iş ve eş seçimi konusunda yanlış yapabiliyorken, bu denli önemli bir konuda henüz reşit olmamışken – kendi istese bile – sağlıklı ve doğru bir seçim yaptığı düşünülebilir mi? Ana baba çocuğu adına onun tüm yaşamını ve geleceğini ipotek altına sokacak kararı alabilir mi? Evlilik koşulları, yaşananlar, kadının küçük yaşta gebeliği sonucu ortaya çıkan sağlık sorunları ve ölümler, İNTİHARLAR!… Ne büyük travma! (Yetişkin kadınların bile evliyken ve evlilik dışı yaşadıkları fiziksel ve psikolojik baskılar, işkence, dayak, tecavüz sonucu yaşadıkları travma ortada!) Ben o küçücük kızların yerinde olsam, bana bunu reva gören anneme ve babama acıyla karışık büyük bir öfke, hınç, nefret duyarım; “Demek beni hiç sevmiyorlar, beni istemiyorlar, kendi rahatları için beni hayvan gibi, mal gibi sattılar. Üstelik yaşlı ve çirkin bir adamın hizmetçisi, karısı olayım diye!…” derim. Yahu insan evladına, yabancı bir çocuğa bile kıyabilir mi?
Yasa koyucu, devlet “görünen suçlu”ları yakalayıp, cezalandırılmasını sağlamakla görevini tamamlamış olmaz benim gözümde. İnsanlığa ve çocuk haklarına aykırı bu tür olayları önleyebilecek hukuksal düzenlemeler, emniyet ve yargı sistemi, uygulamalar olmadan, toplumun bazı kesimlerinde etkin ve güçlü kişilerin kafa yapıları değişmeden OLMAAAAZ!
Gülçin Erşen (15 Mart 2012/Güllük)
***
Tüm küçük gelinlere, aşağıdaki şiirimi adıyorum:
GELİNCİK
Bir gelinlik asılmış
Gecekondu bahçesinde ipe
Üzerine kan mı bulaşmışmış
Kime ne!
Bir gelincik açmışmış
Sarı otlu bayırda
Tek yaprağı mı kopmuş
Arı konunca?
*
Asırmış birgün geçen
Avucunda her anı nasırmış.
Sensin ya beni seçen
Ruhum seni eşi sanırmış.
Alışırmış gide gele
Sevdaya bulaşırmış
Seni görmüş dün gece
Hepten kalmış şaşırmış.
*
Sanki asırlardır tanışırmış
Hep böyle seven.
Yürek gezegen,
Aşk yörüngesinde dolaşırmış.
*
Bahar geldi
Kuşlar öter cik cik
Tekrar açar
Yapraksız gelincik.
Gülçin Erşen (Mayıs 1997/Ankara)