Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '19

 
Kategori
Öykü
 

Kulağımıza Küpe Olur mu ki?

           Arkadaşlarımın zoruyla aylar sonra ilk kez adım attım o çok sevdiğimiz restorana. Sanırım bir zamanlar çok sevdiğim demeliydim. Ne o leziz yemekler ne bize huzur veren ortam, hiç bir şey yok gözümde. Zihnimde sadece güler yüzü hayat felsefesi edinmiş, elim bir şekilde kaybettiğim yol arkadaşımın hayali var. Onun dışında gözümde siyah bir perde... Restoranın duvarları üzerime üzerime geliyor adeta. Sessizce yutkunuyorum. Siparişleri bekleyen arkadaşlarımın seslerinden uzaklaşırken, kapıdaki moto kuryeler takılıyor gözüme. 'Kaderiniz benzemesin' diye geçiriyorum içimden.

          Fatih de onlardan biriydi. Gencecik bir üniversiteliydi, hem çalışan hem okuyan çalışkan bir gençti. Çalıştığım gazeteyle, restoran karşı karşıyaydı. Sabahları denk gelirdik otobüste öyle tanışmıştık yol arkadaşımdı sonra da can kardeşim oldu benim. Ah çocuk! 7/24 gülen, yüzünden gülümseme eksik olmayan kardeşim. Karakterinle, insanlığınla ne de güzeldin sen. Şimdi "Günaydın Ali Abi" diye seslenişin geldi de kulağıma, biliyorum utanmasam hıçkırıklara boğulacağım...

          O elim kazada kaybettiğimiz gün iş yerinde son günüydü. Ayrılacağını belirtmişti. Son zamanlarda yapamayacağım artık Ali Abi diyordu. İnsanlar hiç sabırlı değil. Ne trafik anlıyorlar, ne sözden, ne gülümsemeden. Moto kuryesin, insanlar aç seni bekliyor, biraz gecikirsen patronun şikayet alıyor. O şikayet alınca hızlı ol diye sana baskı yapıyor aranız açılıyor, göze batıyorsun falan. Yok bana göre değil. Hep hız hep hız, hep bir yetişme yetiştirme telaşı. Çok kasıyorum ben. Biraz geciksem panik yapıyorum ruhum daralıyor çünkü ya müşteri ya patron laf edecek korkusu yerleşti üzerime. Zaten kelle koltuktasın üstüne hız, bir de bazen dört tekerleklide olup kendini yolların Fatih'i sanıp senin iki tekerlekliyi hiçe sayıp yol vermeyen sıkıştıranlar var. Bunaldım ben en iyisi gitmek diyordu. Dualarım onunla nur içinde yatsın. Mekanı cennet olsun. Disiplinli, ahlaklı, hatır gönül bilen, dürüst iyi yetişmiş bir evlattı. 

          Güzel kardeşim haklıymış da aslında. Belki de başına geleceği sezdi, keşke olmasaydı. Hatta gazete için, mesleklerle ilgili sorunlara dikkat çekmek adına hazırladığım köşede bir söyleşide farklı kategorideki işyerlerinin kuryeleri de hemen hemen aynı dertlerden yakınmıştı. Dün akşam haberlerde izlediğim içimi yakan moto kurye kazasında da haber metni aynıydı. "Yetiştirmeye çalışırken canından oldu."

         Can, bir insan canı söz konusu olunca önüne ne geçebilir ki? Biz insanlar fazlaca mı sabırsısız? Her şey anında olsun mu istiyoruz?  diye sorguluyorum içimden. Yemeği söyledik, ya 10 dk geciksin neden hemen ver yansın edip bezdiriyoruz. Al sana dakiklik, senin guruldayan miden bir insan canından daha mı kıymetli bas gaza bas gaza sonuç ortada. Telafisi yok giden gelmiyor. Biraz anlayışlı olamaz mıyız ki? Biraz sabırlı?  Mesela bir iki yudumla bastır açlığını elbet gelecek. Soğumuş mu? Sıcak olmayınca gitmiyor mu? Bir parça ısıtıversek demem o ki, çaresi olan telafi edilebilecek şeyler. Bir candan kıymetli değil en azından. Ya da bana göre öyle. Ya da duyduğum acıdan tamamen saçmalıyorum bilemiyorum. Elbette takdiri ilahi. Elbet Rabbim bir sebep verecek biz Azrail'den bilmeyeceğiz. Şundan sebep hayatını kaybetti diyeceğiz... Ne bileyim işte iç sesimi susturamıyorum ki... Bilmiyorum kulağımıza küpe olur mu ki? Anlar mıyız? Sabır edebilir miyiz? Bunları söylerken savunduklarım işini hakkıyla yapan masumlar, kaytaran ve ya oyalanıp bahane yaratanlar beni ilgilendirmiyor. Her işin de bir kuralı var. Benim derdim Fatih ve Fatih gibiler ne demek istediğimi anladığınızı umuyorum. Öyle efkar bastı içimi döküyorum işte.

          Fatih'im restorandan kalanları pay ettiğin küçük dostlarımız bile yandı ardından inan. Hepsi bana emanet. Şimdi önüme gelen bu en sevdiğim yemek de geçmiyor boğazımdan. Kimse kimsenin kısmetini yemezmiş ya. Nasip onlarınmış götürür senin gibi pay ederim.

          "Onların da canı var Ali Abi sevinsin garipler" derdin ya hani bir de gülümserdin. Sen aklıma gelince gülümseyemiyorum be kardeşim öyle ya senin de canın vardı...

 

SİBEL YILMAZ

 

 
Toplam blog
: 145
: 716
Kayıt tarihi
: 22.02.18
 
 

1978 Bursa doğumlu. Kelimelerin Dansı ve Kırmızı Vosvos kitaplarının yazanı. Eşi ve kızları olmaz..