- Kategori
- Siyaset
Kültürsüz Ekonomi
EKONOMİ VE KÜLTÜREL EMPERYALİZM
Bir toplumu oluşturmak için önce midesine, bedenine hayat veren şeyleri sağlamak ondan sonra ona bir şeyler öğretmek mümkün olabilir. Anadolu’nun Türkleşmesinde en önemli etkiyi küçük gruplar halinde Anadolu’ya giren zanaatkâr dervişler, arkasından Malazgirt savaşının geldiği ancak kalıcı hâkimiyet için zanaat ehli insanların önemli bir yer tuttuğunu söylemekte mahzur yoktur diye düşünüyorum. Çağına göre son derece mükemmel bir örgütlenme olan Ahilik, felsefesi, gerçekte neyi başardıklarının çok iyi anlaşılması gerekir. Ordular bir şehri fethedebilir ancak orduları savaştıran her ne kadar cesaret olsa da arkasında devasa bir ön hazırlık, ekonomi olduğu unutulursa büyük bir hata yapılmış olur. Bunu dünyada iz bırakan her lider farklı şekillerde de olsa izah etmiştir.
Anadolu’nun Türkleşmesinde Ahilerin büyük rolü olduğu konusunda birçok düşünür hemfikir. Dahası bu sistem şu sıralarda dahi Almanya’da kullanılan bir sistemdir ve bu tür kişileri özel kostümlerle metrodan, trene hemen her yerde görebilirsiniz. Bu kişiler o kadar saygındırlar ki herhangi bir ödeme yapmadan kamu araçlarını kullanmalarına izin verilmektedir. Anadolu Türkiye’sinden alınan ve Almanya’nın Almanya olmasında önemli bir role sahip bu tip örgütlenmelerle devlet, belediyeler kiliseler arasında organik bağlardan daha fazlası vardır.
Toplum üyelerini bir arada tutan en önemli şey, onların sadece cengâverlikleri değildir. Akşam sofraya koyacakları yiyeceklerinin de olması gerekir. Neticede; “Kavimler Göçü” “Beyin Göçü” her türlü göç hareketi ekonomiyle ilgilidir. (Şimdilerde kültürel emperyalizm de eklendi ama orada da yaratılan konfor hissi var ki bu da ekonomiyle doğrudan ilgilidir) Tuzak kurmak için dahi yiyeceğin kullanıldığını bilmeyen yoktur. Fare kapana, balık oltaya yiyecek sayesinde düşer. Bu konuda eskilerden duyduğum bir hikâyeyi nakledeyim: Eşkıyalığın yaygın olduğu zamanlar, bir adamda bir ahır dolusu inek var ama nasıl da güzel inekler. Hırsızlar bu inekleri çalmak istiyor ama bir sorun var. Adamın öyle bir köpeği var ki, bu inekleri bırakın çalmayı kimseyi ahıra bile yanaştırmıyor. Hırsızlar daha önce hazırladıkları etleri ahıra biraz yaklaştıklarında bir sepetin içine koyuyor ve sepete de uzun ve sağlam ip bağlayarak köpeğin yaklaşacağı bir mesafeye bırakıp ipi alıp uzaklaşıyorlar. Tabi köpek ete dayanamıyor. Sepetin içine atlayıveriyor. Sepetin içine köpeğin girdiğin gören hırsızlar sepetin ipini orada bulunan bir ağacın dalından aşırıp aşağıdan hızla çekmeye bağlıyorlar. Sabah bir ineklerin sahibi bir bakıyor; köpek dalda asılı inekler de kayıp. Kısacası ekonomi, verebilmek demektir, verebilen alabilir, avlayabilir. Diğer toplumları da himayesine alabilir, onları asker, polis hatta başka işlerinde de kullanabilir ki bugün içimizde kullanışlı argümanlar her şekilde söz konusu ekonomik argümanlarla elde tutuluyorlar. PKK, ASALA, daha birçok olayın özünde ekonomi vardır. Yoksa ayağına ayakkabı almayan insanların füze almasını nasıl izah edeceğiz.
Fikri altyapısı özenle geliştirilmiş her harekette ekonomi vardır. Ne yazık ki dünyada da işler önce ekonomiyle alakalıdır. Burada itirazlar olabilir. İngilizler dünyayı yönetiyor. Ellerinde ne gibi ekonomik güçleri var denilebilir? Burada da akıl ve devreye devşirilmiş aktörler devreye giriyor. Bu aktörler onlar adına pişiriyor, İngilizler de yiyor.