- Kategori
- Öykü
KULVAR
Serin bir nisan akşamı yeşilliklerle çevrili bir parkta oturmaktaydı Genç Adam. Saat 19:00 sularında parktaki kavak ağacının dibindeki bankta oturup insanlara bakıyordu. Mavi renkli tişörtü, siyah kot pantolonu ve beyaz spor ayakkabılarıyla gayet zarif bir görünüyordu. Yüzündeki mutsuz ifade ilk anda kendini belli ediyor, on altı yaşında olmasına rağmen yüz elli yaşında bir insanın bezginliğini üzerinde taşıyordu. Belki iyi gelir düşüncesiyle sıkıntılı olduğu zamanlarda evine on dakika uzaklıktaki parka gelir ve sessizce etrafı izlerdi.
Kendini dinleyerek kafasında sayısız soru işaretine cevap arayarak etrafa kayıtsız bir biçimde boş boş bakardı. Bedeni parktaydı ancak aklı ve ruhu çok uzaklardaydı. Yaşadığı ana odaklanamayıp ya yaşadığı olumsuz olayları düşünüyor, ya da yaşanmamış olaylar üzerinden tahminler yaparak kara senaryolar üretiyordu. Bu olumsuz ruh hali haliyle hem gündelik hayatını aksatıyor hem de yaşadığı anın tadını çıkarmasına da mani oluyordu.
Nedense kendini rahat hissedemiyordu. Sanki bir hata yapacakmış, komik duruma düşecekmiş, birinden azar işitecekmiş , alay konusu olacakmış gibi düşünüyordu sürekli olarak. Bu da zamanla suçluluk duygusuna dönüşmüş, ruhsal anlamda yaşadığı sıkıntılara bir yenisini eklemişti. Kafası berrak olamıyordu bir türlü. Sakin, temkinli olaylara yaklaşması için zihnin net olması gerekli olduğundan evhamlı bir insana dönüşmüştü zamanla.
İnsanın ruh yapısı, kişiliği şekillenirken dış etkenlerin büyük bir yeri olduğunu da unutmamak gerekiyor. Genç Adam için de bu durum geçerliliğini koruyordu. Babasının okuduğu okulda öğretmen olması, öğretmenlerinin ona ismiyle hitap etmeyip ‘‘Filanca Hoca’nın oğlu’’ olarak görmesi en ufak bir başarısızlığında ‘’Baban öğretmen olmasına rağmen hala başarısız oluyorsun, elindeki bu imkan başkasında olsa senden çok daha başarılı olur’ tarzındaki iğneleyici cümleler üzerinde baskı hissetmesine sebep olmuştu. Bu tarz cümlelere maruz kalması zamanla özgüvenini törpülemiş ‘’Elalem ne der’’, ’’Başarısız olduğum için babamı iyi temsil edemiyorum’’ gibi olumsuz düşüncelere kapılmasına sebep olmuştu.
Olumsuz düşüncelerin bedenini ve ruhunu istila etmesi artık yaşamının bir parçası haline gelen Genç Adam, yine okuldaki bir sınavından aldığı başarısız sonucun da etkisiyle karamsarlığın girdabında ayakta durmaya çalışıyordu. ‘’Ben aileme ne diyeceğim’’, ‘’Acaba benim zekamda bir sorun mu var’’ tarzındaki olumsuz sorular kafasını istila etmişti. Halbuki etrafa bakıp kuş seslerinin ritmine kulak verse, serin havanın ferahlatıcı etkisini hissetmeyi denese bir nebze olsun rahatlayabilecekti. Kaygıları, korkuları , olumsuz tahminleri, hesap verme telaşı rahatlamasına izn vermiyordu.
Bir süre genç adam böyle düşünürken oturduğu banka apartman komşusu geldi. Uzun yıllar aynı apartmanda komşuluk ettikleri için Genç Adam’ı çocukluğundan beri tanıyan, atletik yapılı, ellili yaşlarda olmasına rağmen dinç duran komşu üzerinde kırmızı renkli eşofmanı, elinde su şişesiyle Genç Adam’ın yanına oturdu. Genç Adam ile sohbet etmeye başlayan komşu moralinin bozuk olup olmadığını sordu kendisine. Genç Adam önce inkar etse de durumu anlattı komşuya. Sınavdan kötü not aldığını, babasına ne hesap vereceğini, arkadaşlarından daha başarısız olduğunu dilinin döndüğünce anlatmaya başladı. Beyaz saçları masmavi cam gibi parıldayan gözleri ,beyaz kirli sakalıyla Donald Sutherland’i andıran komşu kendisine atletizmdeki diskalifiye kuralını bilip bilmediğini sordu.
Genç Adam hayır deyince uzun süre bu sporla ilgilenmenin verdiği deneyimle kendisine biraz bu konudan söz etti. Kulvarlı koşuların tamamında sporcunun yarışmayı çıkıştan varışa kadar kendi kulvarında koşmak zorunda olduğundan, sporcunun kendine ayrılan kulvar dışında koşması halinde diskalifiye olacağından söz eden komşu eğitim hayatının da bu kurala benzediğini anlatmaya çalıştı Genç Adam’a. Yarışta iyi bir derece almak için rekabetin önemli olduğunu ancak, rekabet edebilmek için kendi yolundan gidebilmenin ön koşul olduğunu söyledi. Eğer iyi bir iş çıkarmak istiyorsa önce kendi yolunda gitmeyi bilmesi gerektiğini dışarıdan gelen olumsuz cümleleri ciddiye almamasını söyledi. Bunu başarırsa başarının kendiliğinden geleceğini söyledi.
Deneyimlerinden edindiği çıkarımları anlatan komşu , başkalarının ne düşündüğünü düşünerek kendine zulmetmektense kendin gibi düşünüp düştüğün yerden kalkmanın daha doğru olacağını söyledi Genç Adam ‘a .Bu düşünce aklına yatmıştı Genç Adam’ın. Keşke bu cümleler daha önce bana söylenseydi diye düşündü ve tavsiyeleri için yakışıklı komşusuna teşekkür etti Genç Adam. Komşu ise samimi bir gülüşle sohbet etmenin kendisi için bir zevk olduğunu vurguladıktan sonra terinin soğumaması için müsaade istedi Genç Adam’dan.
Komşu evine doğru hafif tempoyla koşarak giderken Genç Adam deneyimlerini kendisiyle paylaşan bu güzel insanın cümlelerinden çıkarımlar yapmaya başladı. Genç Adam, ‘’Kendimi yetiştirip kendi yolumdan gidersem , insanların hakkımdaki olumsuz düşüncelerini gereğinden fazla ciddiye almayıp, iyi bir iş çıkarmak için çalışmalarımı sürdürürsem eskisinden daha başarılı olabilirim.’’ diye düşünmenin daha mantıklı olduğunu ve bir an önce bu düşüncenin uygulanması gerektiğini düşündü. Karamsar ruh haliyle başladığı akşam , güzel bir rastlantıyla sonuçlanmıştı. Genç Adam eylem planın belirlemiş bir kumandan edasıyla uzun süre oturduğu banktan kalktı ve evine doğru yol almaya başladı.