Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '07

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Küreselleşme, AB ve Türkiye (7)

Küreselleşme, AB ve Türkiye (7)
 

Şimdi gelelelim önceki yazımızda konu ettigimiz Ünlü iktisatçı Milonoviç 'in degerlendirmelerinde neler söyledigine ve sahneye konan bu oyunun başımıza nasıl işler açabilecegini birlikte inceleyelim.

Milanovic bir makalesinde öncelikle bugüne değin küresel ölçekte gelir dağılımındaki eğilimleri incelemiş olan çalışmaların sonuçlarını özetlemekte; ardından da kendi geliştirdiği ekonometrik bir model yardımıyla neoliberal küreselleşme kıskacına sokulan "azgelişmiş ülkeler"deki kişisel gelir dağılımının seyrini irdelemektedir.

Milanovic’in bize ulaştırdığı literatür taramasının ana bulgusu çarpıcıdır: iktisat yazınında küreselleşmenin, küresel düzeyde gelir dağılımında iyileştirmeye yol açtığı şeklinde bir bulguya henüz ulaşılamamıştır. Küreselleşme ve gelir dağılımı ilişkisini inceleyen neoliberal kökenli iktisatçılar dahi, en iyi şartlar altında bile, bu iki değişken arasında hiçbir ilişkinin bulunamayacağını savunur durumda kalmaktadır. Buna karşın, bir çok çalışmanın bulgularında küreselleşmenin yoksullar üzerindeki etkileri olumsuzdur. Milanovic’in kendi araştırmasının bulgularına göre ise (dış ticaretin milli gelir içindeki payı olarak değerlendirilen) küreselleşmenin gelir dağılımına etkileri, ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre farklılık göstermektedir. Azgelişmiş ülkelerde bu ilişki olumsuzdur.

Yani, "küreselleşme oranı arttıkça azgelişmiş ülkelerin yoksulları daha da yoksullaşmakta, zengin ve fakir arasındaki uçurum daha da derinleşmektedir."

Öte yandan bugünün sanayileşmiş gelir düzeyi yüksek olan ülkelerinde, küreselleşme ile gelir dağılımı arasında olumlu bir ilişki gözlenmektedir. Dolayısıyla, neoliberal küreselleşme projesinin küresel gelir dağılımı üzerine etkileri azgelişmiş ülkelerde olumsuz, gelişmiş ülkelerde ise olumludur. Milanovic’in bulgularına göre iki ülke grubu arasındaki söz konusu farklılaşma 8, 000 dolar düzeyi civarında gerçekleşmektedir.

Bu noktada açık yüreklilikle soralım: neoliberal gündem Irak’ta açık bir askeri işgal ile yürütülürken, aynı programın ülkemizde IMF Niyet Mektupları ve Dünya Bankası yapısal uyum koşullandırmaları ile sürdürülmesi hangi büyük planın bir parçasıdır?

Türkiye’nin, başta Tüpraş, Erdemir, Petkim, Seydişehir Alüminyum ve Telekom olmak üzere, en değerli kamusal varlıklarının yerli ve yabancı tekellere yok pahasına satışı ile koşullandırılması; ve ülkemizdeki her türlü bağımsız istikrar ve kalkınma arayışının “IMF programından sapmayın” şantajı ile başından sansürlenmesi ve bu arayış içerisinde bulunanlara “vatan haini” ilan edilecek kadar açık saldırılarda bulunulması, bölgemize yönelik –Büyük Orta Doğu Projesi diye anılan— neoliberal kuşatma planının bir parçası değil midir?

Türkiye’de uygulanan özelleştirme ve yapısal uyum koşullandırmaları ile Irak’ta sürdürülen açık askeri operasyon arasında ne fark görüyorsunuz?

Program, “güven” ve “istikrara” dayalı. Gene aynı soruyu soruyorum, kim için güven, ne için güven? Türkiye bu tür bir programa eklenen tek ülke de değil dünyada. Farklı faiz dışı fazla yükleri altında Brezilya, Arjantin, Uzak Doğu’da Asya ülkeleri de benzer programları izlediler. Şöyle bir dünyadaki kamu maliyesi rakamlarına baktığınız vakit birincil bütçeleri, yani faiz dışı bütçeleri açık veren artık bir ekonomi yok dünyada. Bütün ekonomiler faiz dışı fazla veriyor. Sadece bize giydirilen bir gömlek değil. Bu her ülke için böyle. Bu anlamlıdır. Dünya finansal piyasaları ile entegrasyona girmiş bütün ekonomilerde artık devlet harcamaları, birincil bütçede mutlaka bir faiz dışı fazlaya itilmiş durumda.

O halde şunu soruyoruz, güven ve istikrar: Kim için? Elbette "Uluslararası finansal sermaye" için. Hatta diyebiliriz ki, "sermayeye bir hoş geldin partisi." Ki sürekli olarak bir borç döndürülebilsin, öbür taraftan da uluslararası finansal sermaye yüksek reel faiz altında nemalanmaya devam edebilsin.

Bu IMF programı mıdır evet, Türkiye’nin de programı mıdır, evet bu da doğrudur ve Türkiye’ye IMF tarafından dikte edilmektedir.

Ama bunun adını net olarak koyalım. Bu program Türkiye’yi çok uluslu şirketlere ve finansal sermayeye ucuz emek deposu olarak açan yaklaşımın programıdır. Bu program çok uluslu şirketlerin ve uluslararası finans sermayesinin stratejik çıkarlarının , yani "neoliberal küreselleşme"nin programıdır.

(Devam edecek)

 
Toplam blog
: 88
: 1115
Kayıt tarihi
: 09.01.07
 
 

Ankara SBF'yi bitirdim. Öğrencilik yıllarında gazetecilik, sonrasında uzun yıllar özel sektörde ü..