Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '13

 
Kategori
Sosyoloji
 

Küreselleşme ve terör

Küreselleşme algılamasını doğru tespit edebilirsek onun nereye doğru yolaldığını ve bu arada din ve terör üzerindeki muhtemel sonuçları görebiliriz. Soğuk Savaş sonrası var olan durumu izah etmeye çalışan ve modern batı tarihi içerisinde birrealite olarak ortaya çıkan küreselleşme olgusu, 11 Eylül sonrası dönemde hızla küreselciliğe (globalizm) dönüşmüştür. ( Salur , 2006 : 161 )

Bu çerçevede elbette ki terörizm de, globalizmeyön verenin menfaatlerini koruma görevi görecektir. Nitekim daha düne kadar uluslararası terör kavramını kullanıyorken, 11 Eylül saldırılarından hemen sonra küresel terörkavramı kullanılmaya başlanmıştır. Esasen terörizm endüstrisinden faydalanan büyükbir kesimin çıkarları için, bir söylemle ve bir günde terör küreselleştirilmiştir(Cirhinlioğlu, 2004: 89-124). Bundan dolayıdır ki dünyada gereğinden fazla ve kasıtlıolarak gerginlik üretilmektedir. Bu çerçevede küreselleşen dünyada günlük yaşamdabelirsizlik ve risklerle dolu gözükmektedir. Hal böyle iken, izlediğiniz sinema salonunabir bomba konulmayacağının, beklediğiniz bir tren istasyonunda kimyasal bir gaz ilezehirlenmeyeceğinizin, bindiğiniz uçağın bir gökdelene çakılmayacağının teminatıyoktur. Küresel dünyada ülkeniz, bir gecede terörist ilan edilebilir. Böylelikle bubelirsiz dünyada saldırıya veya işgale uğramayacağınızın, bombalanmayacağınızın, açve susuz bırakılmayacağınızın garantisi yoktur.

Küreselleşme ile kitle iletişimin araçlarının yaygınlaşması ve dünyanın küreselbir köy haline dönüştürmüştür. Bununla birlikte terör, ulusal çaptan uluslararası boyutta ve daha yaygın bir şekilde ortaya çıkmıştır. Kısaca, bu yeni dünyada insan haklarınadayalı demokrasiden önce terör, hastalıklar (SARS, Ebola, Kuş Gribi, AIDS) ve eşitsizlik küreselleşmiştir. Sınırlar önemsiz hale gelince sadece insanlar, eşyalar vesermaye gibi, suç ve hastalıklar da özgürce hareket etmektedir. Öte yandan bugündünyanın herhangi bir yerinde yazılan bilgisayar virüsleri tüm dünyaya rahatlıklayayılabilmektedir (Cirhinlioğlu, 2004: 96 ) .

11 Eylül 2001’de ABD’ye gerçekleştirilen saldırıdan sonra ise, şiddet faktörü küreselleşmenin bundan sonraki evresini karakterize edecek biçimde birinci sıraya yerleşmiştir. Bu dönüşüm, “insan hakları ve demokratikleşme” söylemine dayanan ilk20 yıllık küreselleşme döneminin, yerini “terörizmle mücadele” evresine bırakmasında belirmektedir. Bu yeni evre, olağanüstü hal yönetimlerini küreselleştirme eğilimini detaşımaktadır İmparatorluğun, fetih siyaseti alenileşmiş veoldukça sertleşmiştir. Bu çerçevede yaratılan ve bir ABD stratejisi olan, yeni terörlemücadele efsanesi, gerçekte ABD’nin ulusal güvenlik stratejisidir. Her ne kadar uluslararası strateji olarak sunulsa da, küreselleşme ile ABD yayılmacılığına hizmetetmektedir. Bu çerçevede terörle mücadelenin iki amacı bir işlevi vardır. İlki,küreselleşmenin güvenliğini sağlamaktır. Küreselleşme sürecine karşı çıkan her dinamikpotansiyel tehdit ve terörist olarak damgalanır. İkincisi ise, terörist devlet argümanınadayanarak dünyanın toprak bakımından yeniden paylaşımıdır. Stratejinin iki boyutu daABD’nin ulusal çıkarlarını korumak ve genişletmek işlevidir ( Salur , 2006 : 167 )

Bu gün dünya nüfusunun yarısı yoksulluk sınırı olan günde 2 doların altındayaşıyor. Üçte biri açlık sınırı olan günde 1 doların altında yaşıyor. Böyle bir dünyadaistikrar olmayacağı gibi her an patlamaya hazır barut fıçısı görünümündedir. Terörlesilahlı mücadele kısa vadede etkili olsada uzun dönemde artmasına neden olmaktadır.Ancak terörle siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik mücadelenin yanında silahlımücadele uzun vadeli ama en etkili yöntemdir, bu yöntemin meyvalarını çok sonra alınır.

Pakistan kökenli İngiliz yazar Tarık Ali ise çözümün askeri değil siyasiolmasıgerektiği üzerinde önemle durmaktadır. Şu halde sorunu medeniyetlersavaşı veya Ortadoğu sorunu gibi gören yaklaşımlar teröre karşı mücadeleyi salt savaşaindirgeyecek, dolayısıyla terörü meşrulaştıracaktır (Ali, 2001: 311).

ABD, saldırılarına meşruiyet kazandırmak için üç yolkullanmaktadır. İlki, demokrasi, insan haklarıve özgürlük adına müdahale ettikleribahanesidir. İkincisi, İslam ülkelerinin nükleer tehdit taşıdıkları ile ilgili öne sürdüğübahanelerdir. Üçüncüsü ise terörizm tehdididir. (Salur ,2006:161 )

Küreselleşmenin mevcut egemen güçlerinin güçlerini kötüyekullanmaları (adilane değil) ile çifte standart uygulamaları, Bosna ve Filistin’de olduğugibi insanların gözünde hakkaniyet ve adalet duygusunu ve bu egemen güçlere olangüvensizliği artırmıştır. Bunun yanında tepkilerde küresel anlamda yayılarak artmayadevam edecektir. Bu tür ulus çaptaki çatışmaların bu kez global çapta ortaya çıkmasınaneden olacaktır. Bu anlamda küreselleşmeyle ilgili temel sorunlardan biri süper terörizmkorkusudur. Küreselleşme dünyayı bir köy haline getirirken, küreselleşmeye tepki deküreselleşmekte ve şiddetini artırmaktadır. Terör örgütleri de gelişen teknolojiimkanlardan yararlanmakta, biyolojik silahlardan, canlı bombalara, uçaklardan kitleimha silahlarına ulaşılabilmekte (Japon sarin gazı), bilgisayar virüsü saldırılarına doğrubir dönüşüm geçirmektedir (Salur ,2006:169 )

Kültürel Küreselleşme ve Direnç Noktaları

Küreselleşmeyi kısaca tanımlayacak olursak “büyük bir aynılaştırıcı” tespiti doğru olacaktır. Bir başka ifadeyle farklı hayat tarzları zorlaşmaktadır. Yemekten giyime , eğlenceden dinlenmeye kadar bir çok alanda “tek tipleşme” yaşanmaktadır. Bir anlamda Hobbes'un “insan insanın kurdudur” ilkesini haklı çıkartacak şekilde yeni bir leviathan doğmaktadır küreselleşmeyle birlikte. (Atasoy, 2003: 57)

Kültürel alanda öne sürülen küreselleşme batı Amerikan kültürünün dünya egemenliği kurarak bütün toplumlarda homojenlik sağlama eğilimi göstermektedir. Modern dünyada farklılıkların ortadan kalkmakta olduğu bir küreselleşme efsanesinin dolaşması , milliyetçi çevrelerin tedirginleşmesine yol açmaktadır. Soğuk savaş sonrası küreselleşme konusu etrafında yapılan tartışmalar çerçevesinde görüleceği üzere “ tarihin sonu “ teziyle artık dünyanın liberal kapitalist bir sitemde modernleşmesini tamamlayacağı ve farklılıkların ortadan kaldıracağı iddiaları teorik olarak gündeme taşınmıştır.

Kültür genel olarak değişime ve etkileşime açıktır. Fakat dayandığı temel kökler yüzünden ani ve toptan değişimler görülmez. Dolayısıyla kültürün tamamen kendi kimliğinin kaybetmesi tehlikesinde çeşitli tepkiler görülecektir. Kültüre dayalı olarak insanlar kendilerini bir dünya vatandaşı olarak görmezler. Ortak bir dünya hafızası ve sembolleri yoktur. Kendi kültür ve öz benlikleri etrafında dünyayı tanımlarlar. (Atasoy, 2003: 57)

11 Eylül sonrası şiddet eylemleri küresel terör olarak adlandırılmalıdır. Çünkü küresel terörizm örgütlenmesi , hedefleri ve elemleri ile terörizmin diğer türlerinden farklılaşmaktadır. Farklılık ideolojisini kendisini niteleyen sıfattan yani küreselleşmekten almaktadır. Teröristlerin ideolojisine dokunmadan terörizm hakkında hiçbir çalışma tam olmayacaktır. (Atasoy, 2003: 57) İdeoloji unsurunun yer almadığı şiddet içeren bir hareket , terör olarak adlandırılamaz. Çünkü bu durum örgütlü suç kapsamında ele alınan bir konudur.

Bu bağlamda küresel terör eylemlerini gerçekleştirenlerin eylemlerini meşrulaştırmasına ve kendisine sağladığı çerçeve içerisinde amaçlarını oluşturmasına yardımcı olan ideolojisi , anti-küresel bir eksene oturmaktadır. Kimi yazarla küreselleşmenin ekonomik boyutunu öne çıkarırken kimileride siyasal yada sosyo-kültürel yanını daha fazla öne çıkarmaktadır. Aynı şekilde bazı düşünürler , kendiliğinden gelişen bir süreci ifade etmek için küreselleşme kavramını kullanırken diğerleri özelikle gelişmiş bazı ülkelerde kullanılan bir olguyu anlatmak üzere söz konusu kavrama başvurmaktadır.

Küresel teröristlere göre küreselleşme , eşitsizlik , sömürü ve gelişmişlerle az gelişmişler arasında uçurumun daha da açıldığı bir dünyaya kapıları aralayan yeni bir süreçtir. Küresel terör ideolojisini , küreselleşmenin olumsuz yönlerinden almaktadır. Giddens'ın da belirttiği gibi küreselleşme , tarafsız bir şekilde işlemektedir ve Avrupa ile kuzey Amerika dışında yaşayan birçok insanın gözünde , rahatsız edici derecede “batılılaştırma” ya da şu anda küresel düzende ekonomik , kültürel ve askeri konumuyla sağladığı hakimiyetten dolayı tek süper güç olan ABD olduğu için , “Amerikanlaştırma” damgası taşımaktadır. (Akıncı, 2008: 264)  

Bu bağlamda küresel terör eylemleri , yabancılara yönelmekle birlikte bu eylemler , ne eylemi gerçekleştirenlerin birincil amacı olarak kendi ülkelerinin çıkarı için yapılmakta ne de davalarına ilgi çekerek uluslararası kuruluşların ya da hükümetlerin siyasetini etkilemek için yapılmaktadır. Küresel terör eylemleri ABD’nin küreselleşen hegemonik gücün karşı yapılmaktadır. Münih’te yapılan saldırı (olimpiyatlar esnasında İsrailli sporculara karşı) nasıl bir terör çağı başlatmışsa dünya yeni bir çağa 11 Eylüle beraber girmiştir. Küresel terör çağı.

Teknolojinin ilerlemesi özellikle iletişim ve ulaşım alanlarında bu ilerlemenin yoğunlaşması, insanların işlerini kolaylaştırdığı kadar , dehşet ,korku sindirme stratejilerini izleyerek, siyasal amaçlarına ulaşmak isteyen terör örgütlerinin de işini kolaylaştırmıştır. Gündelik hayatı kolaylaştıran teknolojik hedeflere yapılan terörist eylemler insanlar ölmese de , yaralanamasalar da panik ve korku yaratması bakımından önemlidir.

Açıkça iddia edilebileceği gibi artık küresel dünyaya korku salan terörün , gevşek bir yapılanması vardır ve tek bir merkezden bağımsız bir şekilde , el kaide kamplarından öğrendikleri ve bu bilgileri öğrettikleri kişilerle , el kaidenin istediği türden eylem yapmaktadırlar ve tüm bu yaptıkları el kaide ye ithaf edilmektedir. El kaide küresel terörün markası haline gelmiştir. Özetle küresel terör yeni dünya düzeninde , dünya üzerinde hegemonik siyaset güden iktidarı şiddet yoluyla sorgulayan , hedefleri baskın hale gelen siyasetin sahibi ABD ve onun destekçisi olarak gördüğü diğer ülkelere yöneltilen , eylemlerinde kullandığı yöntem itibariyle gelenekselliğin dışına çıkan  , gevşek bir örgütlenmeye sahip yeni bir terörizm türüdür. (Akıncı, 2008: 266)  

Küresel çapta yapılan eylemlere ivme verme bakımından dini motivasyon önemli olmasına rağmen  küresel terörizmin arkasındaki tek nedenin İslam olduğu düşüncesi bizi yanlışa sürükler. ABD devlet başkanı Bush’un 11 Eylülün ardından ilk tepkisinin teröre karşı “haçlı savaşları” çağrısında bulunması bir sürecin yani “medeniyetler çatışması” tezinin uygulanmaya konulmasına neden olmuştur.

Küresel terörizmin nedenlerinden biri  küreselleşen dünyada zengin ile yoksul ülkeler arasındaki farkın giderek açılmasıdır. (Akıncı, 2008: 267) Ekonomik verilerin yanında cehalette küresel terörizmin kurutulması gereken kaynaklarından biridir. Amerikan askerlerinin Suudi Arabistan’daki varlığı , Irak'a yapılan askeri müdahale ve İsrail-Filistin çatışması terör olaylarının kuvvetlenmesine neden olmaktadır.

Küresel terörizmin nedenleri arasında yeşil kuşak projesi de gelmektedir. Sovyet ideoloji ve yayılmacığı karşısında ABD tarafından sunulan bir reçetedir. Bu eğitimlerde teröristlere nükleer kimyadan tüm terör hareketlerine eğitim verilmekteydi. 1989’da SSCB’nin Afganistan topraklarına çekildikten sonra ise geriye terörizmin kök salması için en uygun zemin , açlık , yoksulluk ve bölgedeki grupların birbirleri ile savaşmalarından dolayı istikrarsızlık ve otorite boşluğu kalmıştır. (Akıncı, 2008: 269)  

Bununla birlikte ABD yönetiminin , terör örgütlerine darbe vurulması , teröristlerin desteklenmesi ve barınak imkanlarının ortadan kaldırılması , teröristlere zemin hazırlayan koşulların azaltılması , Amerikan vatandaşlarının ve menfaatlerinin ülke içinde ve dışında savunulması olarak özetleyeceğimiz terörizmle mücadele politikası , ABD’nin küresel hegemonyasını kurmanın aracı haline gelmiştir.

Bir zamanlar İrlanda , Cezayir , Vietnam'da sömürgeciliğe karşı , Kuzey İrlanda da mezhep çatışmalarında  , Malezya  , İran , Filipinler ve Nikaragua da iktidarı ele geçirmek için kullanılan terör , çoktandır Ortadoğu'da İsrail'in işgal ettiği toprakları geri almaya çalışan Filistinliler tarafından kullanılmaktadır. Fakat yeni bin yıl ile birlikte dünyaya ismini 11 Eylül saldırılarıyla duyuran El kaide gibi örgütlerin amaçları , bu sayılanların hepsinden farklı gözükmektedir. El kaidenin isteği tek tek ülkelerin yönetimini ele geçirmek değildir. El kaide tüm dünyanın düzenini değiştirmek istemektedir.    (Akıncı, 2008: 272)  

Küreselleşme Çağında Terör ve Karşı Terör

11 Eylül ABD ye yönelmesine rağmen terör olayları hala 3.dünya ülkelerinde yaşanmaktadır. Birinin terörist olarak kabul ettiğini bir diğeri özgürlük savaşçısı olarak görebilmektedir. Aslında terörizm demokratik toplumları istikrarsızlığa sürüklemekte ve hükümetlerin zayıflığını göstermek gibi hedefleri , seçilen kurbanlardan daha önemlidir. (Akgün, 2001: 113)

Terörizm bazı siyasal ve sosyal değişiklikler meydana getirmek için bir korku ve dehşet atmosferi yaratmayı tasarlamış şiddet tehdidi veya şiddettir. Ergil’in tanımı ise uluslar arası boyutu da kapsar niteliktedir. Buna göre “terörizm saldırılan veya korkutulan sivil ve masum kurbanlar aracılığı ile hedeflenen daha büyük bir kitleyi yıldırıp , korkutarak yasa-dışı stratejik ve siyasal amaçlarını gerçekleştirmek için bir grubun veya devletin bilinçli  ve planlı bir biçimde şiddet kullanması veya şiddet kullanma tehdidinde bulunmasıdır. (Ergil, 1991: 171)

Terörün amacı hükümetlerin kontrolünü ele geçirmekten çok hükümetin kararlarını ve faaliyetlerini etkilemektir. Tipik bir terör eyleminin amacı hükümetlere baskı yaparak politikalarını değiştirmeye zorlamaktır. Dolayısıyla terörizme başvuranlar normal demokratik siyasi süreçte amaçlarına ulaşamadıklarından bu yola başvururlar. (Akgün, 2001: 116) Üçüncü dünya ülkeleri terörü daha çok belli sosyoekonomik şartların doğurduğunu ve dolayısıyla bu şartların iyileştirilmesi için zengin ülkelerin kendilerine yardım etmeleri gerektiğini savunurlar ve teröristleri öldürmenin ancak bir hastalığın belirtilerini yok etmek olduğunu ama asıl önemli olanın o hastalığı doğuran nedenler üzerinde durulması gerektiğine inanırlar.

Sonuç olarak asimetrik diye adlandırılan ve küresel boyutta faaliyet gösteren bazı marjinal terörist grupların gelişmiş demokratik ülkelere düzenleyebilecekleri saldırılar , soğuk savaş sonrası dönemde uluslar arası barış ve güvenliğin bir numaralı düşmanı haline gelmiştir.  

Küresel terörle mücadele edilirken Hungtinton’un meşhur medeniyetle çatışması tezini onaylan politikalardan kaçınılması gerekir. Bu daha şiddetli terör ve anarşi olaylarına sebep olacaktır.

Son çeyrek asırda yoğunluğu artarak devam eden küreselleşme,özellikle üçüncü dünya ülkelerinde çok olumsuz sonuçlar doğurmuştur. 1980’lerden beri pek çok ülke ekonomik ve teknolojik alandaki küreselleşmenin yarattığı fırsatlardan yararlanamadı.(Akgün,2001: 113)Marjinalize edilmiş toplum kesimleri hem kendi ülke yöneticilerine karşı hem de dünya sisteminin hegemonik güç merkezlerine karşı kin ve düşmanlık beslemeye başladı.

Ortadoğu bölgesinde yaygın olan fakirlik,horlanmışlık ve dışlanmışlık hisleri şiddet yanlısı bazı fanatik ve marjinal grupların kolayca destek bulmasına zemin hazırlamaktadır.

Terörle mücadele edilirken toplumsal ahengi ve insan haklarına saygıya dayanan çoğulcu yapıyı bozmamaya da dikkat etmek gerekir.

Küreselleşme süreciyle ve özellikle 11 eylül saldırılarıyla birlikte 30-40 yıllık soğuk savaşın yerini yeni yüzyılda asimetrik savaş mı aldı sorunu ortaya çıktı. Asimetrik savaş tan kasıt her türlü donanıma sahip devletlere ait ordularla çok küçük arazide kuvvetli ve etki gücü yüksek grupların savaşıdır. Diğer bir anlatımla adeta bir dev ile cücen kavgasını andıran garip bir durum söz konusudur. Terör günümüzde uluslar arası ilişkilerin aktörü haline gelmiş bun karşın hala yeterli araştırma yapılamamıştır. “1975’lerden itibaren terörizmin her türlüsünü yaşamış savaşını vermiş ve inanılmaz büyüklükte bir arşive sahip Türkiye de terör konusunda bilimsel araştırmalar yapılmamış ve sonuçlarının yayımlanmamış oluşu ciddi bir eksiklik sayılmaktadır.”

Bunlar esas olarak ABD tarafından Afganistan’da eğitilen , CIA himayesinde ABD’ye getirilen mısırlı bir din adamının önderlik ettiği cihatçılardı. 1990’lar boyunca tam bir teknik kitaplar yazını oluştu. Bu kitaplar yemek tarifi yapar gibi terörizmi anlatıyor ve terörizmin muhtemel olduğunu söylüyorlardı.

Aslında ABD’nin yapmak istediği şey potansiyel hasımlarının terörist bir sistem ve nükleer silahlar geliştirmesini istemektir.

 
Toplam blog
: 15
: 8084
Kayıt tarihi
: 11.11.10
 
 

Tarih ve siyasete dair...  Sakarya / Memur     ..