- Kategori
- Felsefe
Kürk mantolu Madonna

En sevdiklerimden!
' İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmatli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinde haberdar olmayı tercih ediyorlar.'
Ne kadar da güzel ve gerçek bir modernizm eleştirisi yapmış Sabahattin Ali...
Kitabı bitirdikten sonra neden bu kadar uzun süre rafta bekletmişim diye kendi kendime sorduğum tek kitap Kürk Mantolu Madonna. İnsan ilişkilerini en girift haliyle sunmayı başaran yazar; sıradan , kendi halinde , düzenin sildiği bir karakterin aslında çok da sıradışı bir geçmişi olduğunu anlatıyor bize romanında...
Sabun imalatını öğrenmek için, İkinci Dünya savaşı arifesinde Berlin'e giden Türk genci Raif'i, içine kapandığı kitaplar ve düşler dünyasından, kendisi gibi duygusal yapıdaki Yahudi bir kızla yaşadığı, tutkulu bir aşk çıkaracaktır. Biri Batı'dan öteki Doğu'dan gelen iki yaşam kaçağının, iki düş insanının karşılaşmasıdır bu. Ancak kader ağlarını örmüştür. Babası ölünce yurda döner Raif, Nazilerin Yahudiler üzerinde estirdikleri baskı ve şiddet ortamı nedeniyle Maria ile iletişim de kuramaz. Kötü haberi, Maria'nın götürüldüğü toplama kampında ölmüş olduğunu, yıllar sonra Ankara garında bir Alman kadından işitecektir. Kadının yanındaki küçük kız, Maria'nındır. Yani Raif'in de kızıdır. Ne var ki, tren hareket etmiş, Raif, bir daha asla göremeyeceği kızına bir kez bile sarılamamıştır...
Savaşın sebep olduğu yıkım, aşk, tutku, gerçek, düş ... Hepsi var bu romanda. Hayat gibi çok sıradışı...