- Kategori
- Güncel
Kürt sorunu(!) ve Kılıçdaroğlu 4/4
Kürt sorunu konusunda temel iki yaklaşım var denebilir. Birisi, temel insan hak ve özgürlükleri sorunundan daha ötede somut bir Kürt sorunu olduğu savıdır. Bu sorunun temel savı şudur: Kürtler ayrı bir toplumdur. Anayasal olarak tanınmalıdır. Türkiye’nin diğer yapılarından bağımsız bir sav olarak dilini, kimliğini korumalıdır, eğitimini kendi dilinde yapmalıdır vs. ya da aynı kategoride özerk bir Kürt bölgesi kurulmalıdır. Yine aynı kategoride Kürdistan kurulmalıdır.
Diğer yaklaşım ise Kürt sorununu ülkedeki genel temel insan hak ve özgürlükleri sorunu kapsamında gören bir yaklaşımdır. Ülkede, etnik milliyetçi bir yapı vardır, yani Türkçü, bu anlayış farklı etnik yapılara baskı uygulamıştır vs. Bu nedenle, çok kültürlülük teması altında ülkedeki farklı yapılar tanınmalı ve kendilerine özel kültürel haklar verilmelidir.
Ülkemizde, BDP hariç tüm diğer siyasal aktörler bu ikinci grupta yer alır. Bazıları Kılıçdaroğlu ve hatta Ecevit gibi, sorunu etnik sorun temelinde görmez, bir kalkınma sorunu olarak görür, önceliği buna verir, kültürel hakların zaten bu iyicil anlayışla birlikte gelişeceğini varsayar. Bazıları ise, şu anda çok fazla koşullanıldığı üzere, özerk bir Kürt bölgesi vs. istememekle birlikte, sanki, Kürtlere özel bir sorun varmış gibi düşünerek, ve aslında sabit ayağı bu ikinci yaklaşımda olduğu halde, oynak ayağı, diğer yaklaşımın şurasında ve burasında gezdiği için muğlaklık taşıyarak, daha fazla kültürel hak vurgusu yapar.
BDP’nin Kılıçdaroğlu’nun politik yaklaşımına neden karşı çıktığı bu ayrımda anlaşılır. Onlar, oradaki insanların ekonomik olarak kalkınmasını kendi tezleriyle bağdaşık olarak görmüyor. Bu iyicil bir şey olsa bile. Çünkü onların ideali salt Kürtler’i içine alacak bir çözümdür. Bu öncelikle özerk bir yapıdır. O olmuyorsa Anayasal tanınmadır. O da olmuyorsa, Kürtler’in ayrılma hakkının gündeme getirilmesidir. Tabi, ırkçı değilseniz, insanoğlu için en temel kimlik biriminin, kişinin kendisi olduğunu kabul etmeniz gerekir. Kürtler, diyelim şimdilik, aslında şu an izledikleri politikaları temel insan hak ve özgürlükleri kapsamıyla sınırlı tutmadıkları ölçüde, mücadele ettikleri yapının aynısını kendileri üretiyor olur. Çünkü, bir bireyi, her ne olursa olsun, bir bütünlüğün parçası yaptığınız ve onu öyle anlamlandırdığınız ölçüde totaliter olursunuz.
Birey bireydir, onun milliyeti de, inancı da reddetme hakkı vardır. Siz, milliyeti ya da inancı onun bu ret hakkından önceki bir durumu olarak görürseniz, bu faşizmin yöntemi olur.
Bu nedenle, Kürtler diye bir özne yoktur aslında, tıpkı Türkler diye bir özne olmadığı gibi. Tek bir özne vardır o da kişinin kendisidir. Ona verebileceğiniz ve vermek zorunda olduğunuz tek şey, bireysel temel hak ve özgürlükleridir.
Türkiye’de bir asimilasyon ve yoksullaştırma politikası izlenmiş ise, buna karşı, etnik yapıya dayalı başka yapılar kurmak politikası yerine, Türkiye’deki bu politikaları da ortadan kaldıracak, tek bireyin özneliğine ve özgürlüğüne dayalı bir toplum yapısı kurmak için mücadele etmek gerekir. Onın dışındaki her şey, gerici ve ırkçıdır.