Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '18

 
Kategori
Kitap
 

Kurtuluşun Kahramanları

Kurtuluşun Kahramanları
 

Ali Arslan, 14 yıl süren çalışması sonucu Milli Mücadele Döneminde Lüleburgaz


Avrupa’daki son topraklarımız Trakya’nın, Yunanistan’a verilmek istenilmesine karşın, hayatta kalabilmek için siyasî ve askerî alanda yaşanan Kurtuluş Savaşı’mızı, Kasım ayında bir kez daha bütün yönleriyle andık. Balkan bozgunu, Birinci Dünya Savaşı derken 20 Temmuz 1920 günü başlayan Yunan saldırısı karşısında birliklerimiz direnememiş; Ordu dağılmış ve Trakya savunması birkaç gün içinde çökmüş, 25 Temmuz 1920 günü kalan birlikler de Bulgaristan’a geçerek, oradan Anadolu’ya intikâl etmiş ve İstiklâl Savaşı sonuçlanana kadar düşman işgali sürmüştür. 
 
İşgalden kurtuluş, ancak 30 Ağustos 1922 zaferiyle mümkün olabilmiştir. 
 
***
 
Ege'deki efeler kadar Trakya’nın kahramanları da, ordusu ilk önce dağıtıldığı için toprakları, köyü, kenti kolayca işgal edilse de, pes etmemiş, Kurtuluş Savaşı boyunca “Sath-ı Müdafa” gereğince büyük bir inançla direnmiştir. İşkencelerde konuşmayan, iki Yunan tümenini dört mevsim yürütülen gerilla savaşıyla Trakya'da oyalayıp, Anadolu'ya yaşamsal değerde çok önemli  katkı sağlayan, Türkiye’de ilk milli cemiyeti kuran Trakyalı büyüklerimizi bir kez daha şükran ve minnetle anıyoruz. Şüphesiz onlar sayesinde, bütünüyle silinmekten kurtulduk. 
 
*
 
Elbette tarih, “işgalci İngilizleri törenle karşılayan Tekfurdağı mutasarrıflarını” da unutmayacak, milli mücadele için çabalarken esir düşen Cafer Tayyar (Eğilmez) Paşa’yı da... “Fransız Mandacılığını” isteyenleri de unutmayacak, Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti mensuplarını da... 
 
Hele ki BJK'nin kurucusu Fuat Balkan'ın adı; Edirne, Doğu Trakya, Batı Trakya, Birinci Kolordu ile birlikte sayıldıkça Trakyalı vatanseverler ne zaman ne düşünmeleri gerektiğini çok iyi bilecek!
 
*** 
 
Tevfik Bıyıklıoğlu’nun “Trakya’da Milli Mücadele” kitabında ayrıntılı olarak söz edildiği gibi, Osmanlı, I. Balkan Savaşı sırasında kaybettiği Edirne’yi 13 Temmuz 1913’te geri almıştı. Ancak nüfusunun büyük çoğunluğu Türk olan Batı Trakya Bölgesi, Türk topraklarının dışında kalmıştı. Burada kurulmuş olan "Garbi Trakya Hükümet-i Müstakillesi" idarecileri İstanbul’a dönmek zorunda kalmıştı.
 
Edirne’nin geri alınmasında önemli rolü olan "Hurşit Paşa Kolordusu" olarak da bilinen 10. Kolordu’dan ayrılan bir akıncı müfrezesi ile Batı Trakya’da Bulgar çetelerinin Türklere yaptığı mezalime engel olmak amacıyla faaliyetlerini sürdüren Akıncı Müfrezeleri; Gümülcine ve İskeçe’ye de hakim olmuşlardı. Eşref Kuşçubaşı, Binbaşı Süleyman Askeri Bey, Fuat (Balkan) Bey gibi isimlerin önderliğinde gerçekleştirilen bu başarılardan sonra, Müderris Salih Hoca’nın başkanlığında "Garbi Trakya Hükûmet-i Muvakkatesi” kurulmuştu. Bu durum Bulgaristan’ı tedirgin ettiği gibi antlaşmayı engellemesi kaygısıyla Osmanlı Hükûmetini de harekete geçirmiş ve Batı Trakya idarecilerine geri dönmeleri bildirilmişti. Ancak onlar Batı Trakya’nın tamamen kaybı anlamına gelen bu emre uymayarak, faaliyetlerini sürdürüp bağımsızlık ilân etmişti. 
 
***
 
Diğer ayrıntılar için araştırmacı Ali Arslan’ın "Milli Mücadele Döneminde Lüleburgaz" adlı kitabını öneririm. Arslan’ın bu çalışması, önceki çalışmalarından daha dikkat çekici, çünkü Lüleburgaz’ın da küçümsenmeyecek bir katkısı var kitapta: 
 
31 Mart / 2 Nisan 1920 tarihleri arasında 67 Trakyalı vatanseverin çabasıyla toplanabilen Lüleburgaz Kongresi, yabancı işgallere karşı koyma kararı almıştır.
 
Hemen ardından Trakya halkı, Edirne Kongresine çağrılan temsilcilerin ve Edirnelilerin katılımıyla 8 Mayıs 1920 günü Selimiye Camii avlusunda bir miting düzenleyerek “Trakya’nın Türk yurdu olduğunu ve bütün Trakyalıların müdafaaya hazır olduğunu” ilan etmiştir. Cafer Tayyar Bey de mitinge katılarak bir konuşma yaptı. Ertesi gün açılan Edirne Kongresinde alınan, Birinci Kolordunun masraflarını paylaşma kararı, vatanın kurtuluşu yolunda Trakyalı kahramanların üzerine düşen görevi yaptıklarının, elbette en açık göstergesidir. Ali Arslan’ın, 14 yıl süren çalışması sonucu kitapta 1918-1922 arasındaki bu mücadelenin bütün ayrıntıları belgeleniyor. 
 
*
 
Demek istediğimiz odur ki tarih, geçmişini unutanları gelecekte sayfalarından şüphesiz silecektir.
 
Toplam blog
: 276
: 1102
Kayıt tarihi
: 19.11.12
 
 

Evli, 2 evlat babası, 1965'te doğdu, inançlı, müziksever, insansever, yurtsever, iyi yüzer, ünive..