Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '14

 
Kategori
İlişkiler
 

Kuşbakışı bakma hayata. Girebildiğin kadar içine gir yaşamın...

Kuşbakışı bakma hayata. Girebildiğin kadar içine gir yaşamın...
 

Kuşbakışı bakma hayata. Girebildiğin kadar içine gir yaşamın...


Öyle insan vardır mesela. Kuşbakışı bakar hayata. Giremeden içine, seyre dalar yaşamı...

Öyle adam vardır. Hayatın kıyısına, köşesine dokunmadan, önüne ne konsa, onla yetinir.

Kimi, öylesine izler olan biteni... Havada uçarken, aşağıyı gözleyen göçmen kuşlar misali... Dersin ki, bu, yeryüzüne, sade misafir olarak gönderilmiş. Başkası gibi bakar sürüp giden yıllarına, bomboş geçen günlerine..."

Bazısı, ne oyuna girer, ne topu havaya kaldırır. Tek bildiği, saklana gizlene sürdürmektir yaşamayı... Hiçbir suçu olmasa da, doğuştan kaçak mizaçlıdır, kaçıkları da hiç sevmez ayrıca. 

Öbürü, hem kendine, hem ele yabancı... Sanki doğuştan ecnebi... Kendi hayatının ecnebisi!... Dürtsen de, gözüne de soksan, anlayamaz hay huy arasında kaybolan zamanın kendine ait olduğunu... Tek anladığı yaşamaktan, kuşbakışı seyre dalmaktır insanları... Varla yok arasında gider gider, gelir ruhu...

Kendinden bahsedilirken bile, umursamaz, buz damı haller takınır. Sanırsın ki, herifçioğlunun kendine düşmanlığı var! Kendiyle bir derdi olmalı bu deyyusun...

Öyle insan vardır mesela. Top atsan, ruhu duymaz, yangın var desen, kılı kıpırdamaz. Hişt! Kardeş! Adam ölüyor; yetiş! desen... Ne sesini duyar, ne sözünü dinler. Kendi tepelerinden olanı biteni izler sadece. Bazen yükseltilerinden, bazen de alçaltılarından... Yalancıktan kuşbakışı atmayı bilir yalnız. Kuşbaşı doğramayı yaşamını...

Bazı abi, okyanusa da aynı açıdan bakaaaar; en sığ dereye de... Onun için ha okyanus, ha dere! Tek bildiği, kuşbakışı! Kuşlar ne bilir, ne anlarsa, onun da odur gördüğünden anladığı!...

Ne sağını, solunu kurcalar hayatın, ne yağmurun tanesine takılır aklı... Tek bildiği, en yabanından, en yalanından bir kuşbakışı! Haritalardaki izohips eğrileri kadardır kendi yol haritasındaki kişisel değeri...

Kendine bile değer vermeyeni; kim, neylesin. Bu hayatta ancak, yarattığın fark kadar varsın. Öyleyse ne diye kuşbakışı izlersin ki hayatını? Girebildiğin kadar içine gir yaşamının...

Tut direksiyonu. Çevir rotanı. Rüzgarı arkana al, suyun kaldırma gücünü kullan mesela. Bırak yükselsin gövden... Bir yandan kafa tut okyanusa; öte yanın sakin, serin sularda yürüsün... Ve dengele kendini... Yüzyıllar öncesinin yelkenlileri gibi...

Bazen rüzgarla savaş, bazen de, üzerinden geçsin başının meltemler... Arada yaralan, korkma!

Bazı, gökyüzünde şimşek ol, çal hiddetini yerlere. Bazı, güneşi ol soğuğundan kaçanların...

Kız, bağır, çağır, ağla... Hiddetlen arada.. Ve sonra sakinleş yine. Ve düşün... Düşün... Düşün ve karar ver.

Sen kimsin? Niye geldin bu hayata? Neden indirildin yeryüzüne? Öyle bi köşeye çekilip, kuşbakışı, eğreti duruşlu, etkisiz elemanı olmak için mi  dünyanın? Çarpım tablolarının 1'i olmak mıdır niyetin?

Eğer Öyleyse, eyvallah! Yok, öyle değilse, kuşbakışı bakma hayata. Girebildiğin kadar içine gir yaşamın... Bu hayat başkasının değil, senin... Etkisiz elemanı değil, değiştireni olmalısın evrenin...

Ya da bırak kendini öylece istersen... Yaşam, nereye isterse oraya götürsün ruhunu... İster kuşbakışı, ister ördek yürüyüşü! Hayat senin, keyif senin...

Sen nasıl istersen... 

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..