Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ocak '09

 
Kategori
Öykü
 

Kuşlarla kahvaltı

Kuşlarla kahvaltı
 

internetten alıntıdır.


Hemen her sabah elinde plastik bir kovayla önümden geçiyor. Sabahın bu erken saatinde nereye gider, ne götürür her gün her gün.Soğuktan korunmak için başına doladığı atkının altından çıkan beyaz saçlar yaşının epeyce ileri olduğunu söylüyor. Sağına soluna bakmadan hızlı hızlı yürüyor, belli ki bir yerlere yetişecek. Peşine takılıyorum içimdeki meraka yenilerek. Bakalım nerede bitecek bir telaşeli yürüyüş. Yedi sekiz ağaçlık minik bir park var köşe başında. Oraya doğru döndü yönünü. Ben de ellerim ceplerimde arkasındayım.

Daha parkın taş döşeli girişine adım atar atmaz ortalığı kanat sesleri kaplıyor. Ağaçlardaki güvercinler, serçeler başına toplanıyor. Hemen kovanın kapağını açıp, içindeki ekmekleri dağıtmaya başlıyor Kimi omzuna konuyor, kimi kovanın kenarına. Belli ki bir kaç günlük bir dostluk değil bu. İyice alışmışlar birbirlerine. Kovanın tamamını boşalttıktan sonra çıkıyor kanatlıların arasından, kenarda şöyle bir belini doğrultup oradaki banka oturuyor.Cebinden poşete sarılı ekmeğini çıkarıp yemeye başlıyor.Yanına yaklaşıyorum, gülümseyiveriyor.

- Günaydın teyze diyorum.

- Sağ olasın evladım, senin de günün aydın olsun diyor. Benim günüm başlayalı epey oldu be evlat diyor. Uyutmazlar bunlar beni diyor kuşları göstererek. Şafakla cıvıltıları gelir bunların kulaklarıma. Kimi cik cik kimi guguruk guguruk kulaklarımı tırmalar sesleri. Yatırmazlar yatamam ben. Beş yıldır fırladığım gibi evden apartman önlerinden ekmek toplarım onlara. Alıştı mahalleli. Atmazlar bayatlarını çöpe. Poşete koyarlar, asarlar demirlere. Topladıklarımı eve getirir biraz suyla ıslatır, ufalarım güzelce. Aldığım gibi kovamı gelirim buraya.Beraber kahvaltı yaparız yıllardır şenliklice.


-Kimin kimsen yok mu teyzem senin deyiveriyorum birden.

Derince bakıyor gözlerime. Birden “var” diyemiyor.Ağır aksak düşüyor üç harf dudaklarından. Gözlerinden dökülen yaşlar olanca varlığı da götürüveriyor sellerce.

-Şu gördüğün ağaçlar gibiydik bir zamanlar diyor.Dallı budaklı...Kadir Efendi kara trene yol döşüyordu, yol işçisiydi beyim. Bir bakmışsın Adana’da, bir bakmışsın Eskişehir’de, kar kış demeden yol döşerdi trene. Aldığı aylığı hiç etmez biriktirirdi. Evin yolu göründü mü evvelce çarşıya uğrar, Ayşe’ye esvap, Ahmet’e esvap, bana da entarilik kumaş alırdı mutlaka. Diktir Narin Hanım derdi.Diktir de allı morlu giyiver. Hani Kadir Efendi kendine bir şey almadın mı yine derdim. Amaan derdi. Beni kim görecek dağ başlarında. Bir pantolon, bir gömlek, bir ceket yeter demirciye.Bunlar beni Hanya’ya da götürür Konya’ya da derdi. Aldıklarının yanında illaki birkaç kilo kadar kuş yemi olurdu. Bunu da parkta kuşlara saçıver Narin Hanım derdi. Dağ başında, yol boyunda nasıl telef olur bunlar yem ararken bir bilsen derdi. Hemen baş üstü götürür verirdim emanetini kuşlara. İki yada üç gün durur, düşerdi yollara yeniden kara trene yol döşemeye.

Yıllar böylece ulandı gitti birbirine güzel kızım. Ayşe büyüdü, Ahmet büyüdü. Elde avuçta olanla, akını dışına, karasını içine sara sara büyüttüm, okuttum yavruları. Ticaret lisesi bitirdiler. Orta halli bir işe girdi ikisi de. Elleri ekmek tutar oldu. İki göz bir aralık küçük evimizde nefesler dururduk hayatı. Bir gün oğlan dedi ki, ana ben eve çıkacağım. O nasıl söz oğlum dedim, burası ev değil mi? Aşınsa aş, işinse iş yok mu evladım burada. Yok ana dedi. Öyle değil bu. Benim de bir hayatım olsun artık. İyi dedim, iyi yiğidim. Başın pınar, ayağın göl olsun git aklına koydunsa. Demesem vazgeçer miydi sanki.

Uçtu gitti yuvadan. Haftada bir gelirdi, hafta ay oldu, ay yılı doğurdu, gelmedi, konmadı gönül dalıma. Ana yüreğim yanar durur.

Ayşe kızla kalakaldık bir başımıza. Kadir Efendi kahroldu oğlanın izini tozunu silip yittiğine. Kader dedi boynunu büke büke. Düştü yollara, yol döşedi trene.

Ayşe kız, ağabeyinin yokluğu yakmasın içimi diye cıvıldadı durdu yanımda yöremde. Eline geçen paraya süpürge, buzdolabı, makine aldı.Biraz da sen rahat et Narin Anam diye. Onlar çalıştıkça, o cıvıldadı evin içinde.Bak ana, bak ana ne güzel bunlar diye.

Bir gün susuverdi Ayşe’min cıvıltıları da. O kara gün, iş çıkışında anasının yüreğine doğru yürürken nazlı güvercinim, bir sarhoşun tekerleri altında can verdi. Düşüverdi kanatları oracığa, kursağında kalıverdi umutları.

Kadir Efendi dönmedi trenin yollarından. Evlat acısı aldı aklını başından. Rayları döşermiş, döşer döşer geri sökermiş. Kaç kovalamışlar işin başından. Ayrılmazmış trenin yollarından.

İşte böyle karagözlüm, kimsen yok mu dedin de varları mı deyiverdim sana.

Anayım ben, yuvadan uçan evlatlarım var,

Anayım ben içimi yakan acılarım var.

Kuş doyuran Narin Hanım der mahalleli bana. Her sabah gelirim bu parka, Ahmet uçar onlarla, Ayşe cıvıldaşır , Kadir Efendi den haber verirler gagalarıyla.

Varları böyle uçar işte kızım insanoğlunun.Hayalleri kalır arkalarında.Ben her sabah ekmek taşırım kuşlarıma kovamla.Beraber kahvaltı yapar, beraber şükrederiz Yaradan’a.

Sakın ziyan etme bayatlarını emi güzel kızım, ben gelir alırım apartmanın önünden. Sen de gel vaktin oldukça buraya. Hayallerin, anıların, acıların cıvıldasın kulaklarında diyor. .

Tamam diyorum, tamam ziyan etmem bayatlarımı.

 
Toplam blog
: 97
: 531
Kayıt tarihi
: 10.04.08
 
 

Öğreneceği çok şey olan bir öğretmenim.... ..