- Kategori
- Şiir
Lâl kadar Lâ

/// ////
Bulanık bir su birikintisi
Bastım üstüne hışımla
Anasını satayım. . .
Şap ! Diye daha da bulandırdım
Ellerim karamsar kahve paltomun cebinde
Yumruklarım sıkılı
Sımsıkı
Terli yosunlu.
Üzülme ulan bu da geçecek
Kız gibi ağlama hemen
Sulu göz oldun iyicene
Diye kızdım içimden kendime.
Acıların dumanı tütüyor yine
Bacaları tutam tutam isli
Kalbim kadar hisli bir domuzcuk
Keman kutumun içinden
Sevgiden naftaline sarmış
Lâl kadar Lâ
Do kadar pembe melodiler çıkarttım.
Kargaların bile bana gülmekten
Kanatlarını şaklattığı bu yağmur kokulu gecede
Yine emir almış bir asker gibi zıpkınım
Bıkkınım doğrultusuz gel gitlerden
Önüme çıkan herşeyi tekmelemek istiyorum
Sanki kaldırımlar görmediğim mayınlarla dolu
Üstüne basarsam diye canım sıkılıyor.
Damarlarım büzülüyor
Ayışığı düzülüyor sanki bu kirloz gecede.
Karşı kaldırımdaki yosmaya bir baktım şöyle
Ekşi yüzlü bir müdavim edasıyla.
Ne kadar da hayattan zevk almaya çalışıyor
Sadece geceleri çalışıyor.
Kim alışır buna ki ?
Dünyanın çıkan çivisi böyle mi çakılıyor
Böyle mi yaşıyor kokot bedenler terli paraların uğruna ?
Neyseki benim derdim bana yetiyor
Başkalarına verecek derdim kalmadı
Başımı ağrıtan meyhane kokulu sokaklar
Ellerin ellerden başka yerde bittiği
Normalizeden sıy - rıl- mış hayatların zamanı tükettiği
Berbat bir gece işte.
Yağmurun sesi sanki bana bişeyleri
Anlatmaya çalışıyor
Arkamdan parlayan kısık bir araba farı
Gölgemi nasıl da büyütüyor
Ben bu kadar yosma mıyım ?
Bir o kaldırımda
Bir bu kaldırımda
Gölge gölge geziyorum sanki.
Bir adım inersin kaldırımdan yola
Yağmur da nasıl yağmaya başladı
Ölüme Fa- Mi- Re kala
Keman kutusu bir yana
Notalarım bir yana
Ve bedenim yerde değil artık
Uçuyorum ölümden yana. . .
Gökhan Cenker