- Kategori
- Kişisel Gelişim
Lâzım, lâzım, lâzımmmm

Ay çiçeği tarlasıyla ilk kez karşılaşmıştım. Muhteşem bir güzelliğe sahip, alabildiğince geniş bir alanda, güneşe gülmseyen binlerce çiçek. Hepsi güneşe dönmüş, boyunlarını bükmüş, müthiş bir konsantrasyon halinde, güneşi izliyordu. Uzun süre seyrettim. Güneşin yönü ile doğru orantıda, hareket ediyorlardı. Hiç karmaşa yoktu, her biri ne yapacağını çok iyi biliyordu. Tek dertleri güneşi görebilmek. Beslenmek, olgunlaşmak için ona ihtiyaçları vardı. Hal dili ile muhtaçlığının farkında oluşu, beni hayrete düşürdü.
Yüce Rabbimin 'O emaneti, dağlara, taşlara, verdik de yüklenemediler, insana verdik. O yüklendi.' diye seslenişi olanca kuvveti ile tesir etti. Aklı olmayan bir bitki dahi ne yapacağını biliyor, insanoğlu ise, ne yapacağını bilmeden ordan oraya savrulup duruyor. Rasgele yaşamlar, umutsuz, mutsuz, gözü kapalı, düşünmeyen, karambole hayatlar.Oysa Allah'ın Emaneti insanda. Nedir bu bahsi geçen emanet? Önce, tabii insanı diğer canlılardan ayrı kılan AKIL olduğunu düşündüm. Önemli, ama yeterli değil, taaki akıl, farkındalığını, fark edene kadar. Akıl, kendinin farkında değil ise ne yazıkki bu söze muhatap olamıyor. Kendini sorgulayan akıl ise, harikalar diyarına bir yolculuğa çıkıyor. Üç yüz altmış beş derece dönüşün tamamlandığı, başladığın yere, başladığın gibi değil, bambaşka bir hal ile gelişinin yolculğu. Kendini, kendinde seyretmenin, farkındalığı.İşte verilen emanet.Unutmuş olduğun kimliğine kavuşmak.ZOR. Hiç kolay değil. Ama İNSAN olabilmenin şartı. Nasıl ki ayçiçeği, yüzünü bir an olsun güneşten çekemiyorsa, biz de, varoluş sebebimizi asla zihnimizden çekmemeliyiz. Alemi okumak gerek. Beş duyunun ötesine varmak, dünya içinde gizlenmiş, öteki dünyaya kapı aralamak lâzım.Lâzım, lâzım, lâzımmm.