- Kategori
- Şiir
La

alıntı
hiç yoktu hikaye en başta
’’kün’’ dedi
oldu...
çoktandır ölü sesleri topluyorum
mezar taşlarından.
karıncalara sevmeyi o öğretti...
hallacın fedaileri için de dem aynı demdi.
üzerlerine kat be kat toprak kilitlendi...
’’bişnev...!’’
gelen moğolların nal sesleri değil.
ne de şahlanmış kısrakların homurtusu.
inceden çiseleyen yağmuru perdeleyip aradan,
rahmetin yekpare kanatları savruluyordu havadan...
kuşatma o andı...
ne kalpleri ökselenmiş ruhlar
ne gözleri perdelenmiş nurlar
ne dilleri mermer putlar...
çirkef suratlar...
destursuz
yerle yeksan...
’’kün’’ dedi
’’fe yekün’’...
la efsunuydu birliğin....
solmuş dudak aralarından sızan
ab ı hayat iksiri
illallah...
hep ölüm
nefsi tadacak indallah...
sufi...
kaç gönül var muhasara altında,
ilanihaye dayanmış...
tauna mı
maveraya mı adanmış...
dil aczeder...
gönül ikrar...
eyvallah...
ne mükerrer tekrar...
’’bişnev...’’
kıbleye saplanmış mezar taşı.
yoktan var an içinde
zaman dar...
günler başakta buğday tanesi kadar çok
lakin azdı tohuma yetecek kadar...
tartarak kefesinde mizanın hülasa,
saçılacak beyaz yenin eteğinde ne varsa...
her fısıltının tecellisi acı bir avaz...
nadime, güller sultanının yüreciği dayanmaz...
bezirganın softası bir kenarda,
’’bişnev...’’
meşrepsiz günahlarına yanarken tek tek
bir daha gönder yarabbi diyecek...
ah şu felek...
boyadı gözümü, dilimi, kulağımı...
cümle azamı...
yapmam billahi,
lütfeylersen bir daha,
ilahi nizamı...
lime lime etleri titriyor korkudan
teşevvüş içinde,
uyanmak istiyor uykudan...
la...
efsunuydu birliğin...
’’kün’’ dedi
illa
’’fe yekün!’’....