Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '10

 
Kategori
Futbol
 

Maçı tribünden canlı seyrettim: Galatasaray bu haliyle ilk beşe oynayamaz.

Maçı tribünden canlı seyrettim: Galatasaray bu haliyle ilk beşe oynayamaz.
 

Murat Savaş ile Ali Sami Yen kapalıdayız.


Bu hafta bayramı da fırsat bilip İstanbul'a geldik. E İstanbul'a gelince Ali Sami Yen'i ziyaret etmeden de olmazdı tabii. Maçı kapalı üst tribünden seyretme imkanı buldum ve sizlerle paylaşacak çok konu oldu. Hepsini buraya yazmak mümkün değil ama ilk aklıma gelenleri yazmaya çalışalım. İlk söyleyeceğim şu ki; maçtan sonra, bugüne kadar sahip olduğum karamsar düşüncelerimde bir değişiklik olmadı.

Maç başlayınca Galatasaray şöyle bir rakip alana yerleşti. Ancak bu yerleşmenin sebebi Galatasaray'ın oynaması mı yoksa Manisaspor'un rakibini (ne de olsa büyük takım diyerek) test etmesi mi anlaşılamadı. Kendi yarı sahalarında Galatasaray'a hiç boş alan bırakmadılar, gol pozisyonu bulma şansı bile vermediler.

Manisaspor'un Galatasaray'ın kalesine ilk geldiği atak ise gol oldu. Burada Mamakula'nın yüzünü kaleye dönmesine fırsat veren defans oyuncusunun ve kademeye girmeyi beceremeyen diğer defans oyuncusunun ortak hataları vardı. Kaleci Ufuk'un hatası vardı diyemem ancak artık bu tip topları kurtarsa fena olmaz sanırım.

Her zaman "maçtan kopuk olarak sadece bağırıp çağırıyorlar, futbolcu topu ayağına aldığı zaman destek ister, o destekle gaza gelir" diye eleştirdiğim ultrAslan'ı bu kez eleştiremeyeceğim. Çünkü topu ayağına aldığı zaman bir şeyler yapan, hatta yapmak isteyen oyuncu bile yoktu sahada. Lorik Cana en çok mücadele eden oyuncu olarak göze çarpıyordu ama o da topla yaratıcılıktan uzaktı. Taraftar da her türlü olumsuzluğa rağmen yüreklendirici tarzda sloganlarla itmeye çalıştı takımı, mecburen sahada oynanan oyundan uzak bir şekilde. Sahada desteklenecek bir oyun olmaması değildi mesele, o oyunu oynamaya yüreği ve isteği olan oyuncu bile olmamasıydı.

İlk yarıda Manisaspor'da oynayan 4 numaralı oyuncu dikkatimi çekti. Orta sahanın sol göbeğinde defansif görevlerini aksatmadan oynuyor, çok koşuyor, ayaklarına hakim, sorumluluk almaktan çekinmiyor, hızlı düşünebiliyor, top kaybı çok düşük, pas isabeti yüksek, adam geçebiliyor. Yanımdaki arkadaşa da bu düşündüğümü anlattım. Maç sırasında kim olduğunu göremedik, isimleri çok küçük yazılmıştı. Maçtan sonra eve gelince hemen internette Manisaspor'un resmi sitesine girdim: Yiğit İncedemir.. O kadar yabancı isime para harcayana kadar bunları görmesi gereken ama tribünlere oynayan Galatasaray, bu adamı devre arasında mutlaka almalıdır. Hatta bunun için anlaşma zaman geçirmeden hemen yapılmalıdır.

Devre arasında tribünlerde sessizlik ve karamsarlık hakimdi. Yine de taraftarlığın verdiği duygunun kaçınılmaz bir sonucu olarak Galatasaray'ın ikinci yarı ile birlikte daha istekli ve daha yaratıcı bir futbol oynayacağını bekliyorduk. İçimden kendi kendime "yahu hiç mi gol pozisyonuna girmeyeceğiz, elbet girilecek, gol pozisyonsuz maç nerede görülmüş, onu da değerlendirirsek olabilir" diyordum sık sık. Ancak maç boyunca aklımda kalan tek gol pozisyonu olmadı. İkinci yarı da ilk yarı gibi kendi kuyruğunu yakalamaya çalışan bir takım izledik. Bol bol yan paslar, bol pas hatası, topu kaybetmekten korkan, sorumluluk alamayan, hiç bir pozisyonda rakibi geçmeye teşebbüs edemeyen, her teşebbüs ettiğinde topu kaptıran futbolcular. Bol bol şut çekmeye çalıştılar ama o kadar güçsüz ve inançsızlar ki, biz bile arkadaşlarla halı sahada o geri pas niteliğindeki şutlardan daha iyisini atıyoruz emin olun. İki takımın formalarını değiştirin, Galatasaray farka giderdi.

Lorik Cana'nın mücadelesi görülmeye değerdi doğrusu. Ancak her girişi faul kokuyor, yetişemeyecek kadar uzaksa eğer, tabanları kaldırıp çift dalıyor. Kırmızı kart bir yana, her an birisinin ayağını kırabilir. Tam tribünler onun mücadelesinin ödülünü vermişti ki korktuğumuz başımıza geldi. Bu adam sadece Galatasaray'da değil, ligimizde oynamamalı.

İkinci yarıda ne yaptığını bilen, bir şeyler yapmaya çalışan, sorumluluk alan tek oyuncu vardı, o da Elano Blummer. Bu adam futbolu biliyor ama ne zaman ve nasıl oynayacak, soru işareti. Ayrıca onun yanında onun futbol dilinden anlayacak adama ihtiyaç var. Birisinin ona bu takımın ihtiyacının olduğunu ve o günün bugün olduğunu anlatması lazım.

Sabri ve Neill vasattı, gerisi vasata bile yaklaşamadılar. Mehmet Batdal'ın Galatasaray'ın santraforu olmadığını yazmaktan yoruldum, ilave bir şey yazmayacağım.. Emre Çolak için de "50 sene geçse yıldız olamaz" demiştim, hala aynı görüşteyim. Futbol zekası yetersiz, fizik güç yetersiz, oyun anlayışı çok kötü, şut çekecek gücü yok, bunları anlayamayacak kadar da kendini "olmuş" sanıyor. Üstüne, Servet abisinden, topu almak yerine rakibin önüne geçmeye çalışmayı öğrenmiş. E rakip aptal değil tabi, bunun etrafından dolanıp topu aldı gitti. İyi futbolcu sadece futbol tekniği yüksek futbolcu anlamına gelseydi, inanın her mahalleden yıldız oyuncu çıkarırdı bu ülke.

Bakın size şöyle anlatayım: Bu Emre Çolak'ı ligimizdeki hiç bir takım ilk 11'de oynatmaz. Eğer Galatasaray'ın futbolcusu isen, hele bir de yıldız adayı diye lanse ediliyorsan, hangi takıma gidersen git ilk 11'de oynaman gerekmez mi? Aslında soruyu genişletelim. Büyük takımda oynayan bir oyuncu, hangi takıma koyarsanız koyun ilk 11'de oynaması gereken oyuncudur. Galatasaray'da böyle kaç adam var sizce?

Hadi size bir soru daha: Galatasaray hangi takımla oynarsa "kesin yener" diye düşünürsünüz? %90? %51?

Fenerbahçe ile sezon başında oynanan Dostluk Kupasından bu yana; Mehmet Batdal, Emre Çolak, yapılan transferlerin yanlışlığı, oynanan futbolun rezalet oluşu, bu takımın ilk beşe bile oynamakta zorluk çekeceği, bu takımın bugünlere geleceğini aylardır yazıyoruz. İlgilenenler ve zamanı olanlar, yazımızın sonunda o yazılarımızdan bazılarının linklerini göreceklerdir, lütfen okuyunuz.

Maçın bitiş anlarına kadar desteğini sürdüren taraftar en sonunda patladı. Maçın bitiminde ise tribünleri boşaltamadık, içimizdeki sıkıntı büyüktü. Keita için bağıran taraftarlar bana Cavidan Tümerkan'ın bir şiirini hatırlattı: "Bütün bir ömrün yüküyle umutsuz kırık/ Yalvardı karınca/ ne olur bir şarkıcık." Taraftar Keita gibi bir spor sahtekarını bile arar hale gelmişse durum çok vahim demektir.

Maçtan sonra eve dönerken radyoda Mustafa Denizli maçtan sonra Galatasaray'ın transfer yanlışlarını eleştiriyordu. (Diğerlerini dinleme fırsatım olmadı.) Bu saatte babam da söyler bunları, bu gibi uzmanlarımız(!) zamanında neredeydi merak ediyorum! Yanılmamak için çok konuşmayıp, sonra "belliydi" türünden yorumlar yapıyorlar. Hadi canım sen de!

Sonuç olarak:

Bu takımın içi boşalmış. Bu takımın yüreği yok, cesareti yok, özgüveni yok. Galatasaray için tehlike çanları çook uzaklardan duyulacak kadar kuvvetli çalıyor. Önemli olan çanın dibindeki Galatasaray yönetimi bunu duyuyor mu? Bugüne kadar duymadılar, umarız artık duymuşlardır.

Şahsi fikrim; bu takımdan öncelikle Misimovic, Serdar Özkan, Gökhan Zan, Mehmet Batdal ve Lorik Cana olmak üzere bir çok futbolcu acımadan gönderilmelidir. Galatasaray için kan değişimi zamanıdır. Ufuk Ceylan, Lucas Neill, Çağlar Birinci (henüz şans bulamadı), Elano, Arda, Baros, Pino, Sabri hariç hepsi gönderilebilir. Bunlardan en az yarısı, yerlerine alınabilecek oyuncular değerlendirildikten sonra gönderilmelidir.

Ben anlayamıyorum, Avrupa'da kupa hedefleyen bir takımda Mehmet Batdal'ın işi nedir? Kewell'ın işi nedir? (Kendisine saygı duyuyor ve seviyorum ama Avrupa'da kupa hedefleyen bir takımda o oynayamaz) Serdar Özkan'ın işi nedir? Aydın Yılmaz'ın işi nedir?

Keşke taraftarlıktan istifa edilebilseydi..

.............................

YAZARIN NOTU:

Bu hafta Ali Sami Yen'de, özellikle ultrAslan hakkında yazdığım sert eleştirilerden dolayı bana bıkıp usanmadan cevabî yorumlar yazan (resimde de gördüğünüz) Murat Savaş arkadaşımızın misafiri olduk bir bakıma. Kendisini ilk kez orada gördüm, tanıdım. Maç bileti temininden Galatasaray sohbetine, maç sonrası ulaşımdan çorbacısına kadar dört dörtlük evsahipliği yaptı. Kendisine bu yazımı okuyanların huzurunda bir kez daha teşekkür ediyorum.

blog.milliyet.com.tr/Galatasaray_ancak_ilk_bese_oynar__Bu_ne_rezalet_/Blog/

blog.milliyet.com.tr/Galatasaray_sampiyon_olacak_/Blog/

blog.milliyet.com.tr/Galatasaray_kotu_bile_oynayamadi_/Blog/

blog.milliyet.com.tr/Galatasaray_bu_haliyle_ilk_bese_bile_oynayamaz__Tam_bir_rezalet_/Blog/

 
Toplam blog
: 293
: 1063
Kayıt tarihi
: 07.11.08
 
 

Sporun bir kavgadan çok; ahlak, mücadele, eğitim, zeka ve dürüstlük olduğuna inanıyorum. Doğaya, ..