- Kategori
- Siyaset
Madem ki darbelerle yüzleşiyoruz, gereği yapılmalı, mağduriyetler ortadan kalkmalı
Türkiyede, darbelerin yol açtığı mağduriyetlerin, bir daha yaşanmaması için, son elli yılda yapılan tüm darbelerle yüzleşmek, mağduriyetleride gidermek durumundayız.
12 Eylül 1980 darbesiyle başlamış olan yargı süreci, 27 Mayıs 1960 darbesine kadar yapılan darbeleri araştırmak üzere, bir komisyon kurulmasına karar verilmesi sevindirici olmuştur.
Meclis Genel Kurulu'nda 11 Nisan Çarşamba günü AKP'nin darbelerin ve muhtıraların etkileri, toplum ve bireyler üzerinde meydana getirdiği, maddi ve manevi zararları ve hak ihlallerini kapsamlı bir biçimde araştırarak, alınması gerekli tedbirlerin tesbiti bakımından bir Araştırma Komisyonu kurulması için verdiği önerge görüşülecek.
Önergenin gerekçesinde ki, ''27 Mayıs 1960- 12 Mart 1971- 12 Eylül 1980- 28 Şubat 1997 tarihlerinde Demokrasi'ye hukuk dışı müdahaleler yapıldığı belirtilerek, en son 27 Nisan 2007 tarihinde e-muhtıra olararak adlandırılan bir bildiri ile milli iradeye karşı gelinmişse de hükümetin kararlı duruşu sayesinde sonuçsuz kalmıştır.'' dendi.
Darbeleri araştıracak olan komisyon kurulacak ve üç ayda araştırmayı bitirecek bitmemesi halinde bir ay daha süre verilecek.
İki gün önce yakınımdan aldığım mailde, Emine Gürsoy Naskali'yle yaptığı görüşmeden (Celal Bayar'ın torunu) bahsetti, 27 Mayıs 1960 darbesi mağdurları olarak isteklerini, Emine Gürsoy Naskali'nin, Taraf gazetesi yazarı, Faruk Aktaş'la yaptığı röportajda dile getirdiğini söyledi ve metni bana da gönderme lutfunda bulundu.
1960 Askeri darbesiyle tutuklanarak, Yassıada'ya götürülen ve İdama mahkum edilen, daha sonra cezası müebbet hapse çevrilen Celal Bayar'ın torunu, Askali bayanatında kısaca şu istekleri dile getirdi.
a- Gen Kurmay Başkanları, TSK bünyesinde yapacağı konuşmalarda, 27 Mayıs darbesinin bir suç olduğunu söylemelerini, 27 Mayıs'ın verdiği zarar dolayısiyle TSK adına vicdan azabı duyduklarını ve özür dilemelerini istedi. ''Savunma bakanlığı TSK'ya böyle bir emir verebilir.
b- 27 Mayıs darbesinin mağdurları olarak en büyük beklentilerinin, askeri müdahalenin hem devlet, hem hukuk nezdinde darbe olarak tecil edilmesi ve telin edilmesi.
c- ''Kamu vicdanı 27 Mayıs darbesini zaten mahkum etmiştir''. 1960'tan sonra ki seçim neticeleri, mitingler bunu göstermiştir. Millet nezdinde ki bu takdirin hukuk nezdinde de yasal hükümlere bağlanmasını arzu ederim.
d- 27 Mayıs'ta TSK içinde bir cunta, örgütlü bir isyan suçu işlemiştir. millet iradesine karşı gelmiştir. Mesul kişiler ölmüş olsa dahi, suçun tescil edilmesini isteriz.
e- 27 Mayıs'ta mağdur edilenlerinkayıpları ortada, idamlar başta olmak üzere uygulanan bir zulüm ve hukuksuzluk vardır. 27 Mayıs'taki gasp , cinayet ve hukuksuzluktan en başta Milli Birlik Komitesi üyeleri sorumludur. Darbeyi teşvik eden destekliyen,darbecilerin emrine giren sivillerde bu olaya iştirak etmiştir ve sorumludur.
f- Emine Gürsoy Naskali, diğer beklentileri ise şöyle sıralıyor. ''Milli Birlik Komitesi üyelerinin darbe sayesinde elde ettikleri sıfatların hükümsüz sayılması, Cemal Gürsel'in Cumhurbaşkanlığı sıfatının geri alınması, Milli Birlik Komitesi üyelerinin darbe yoluyla elde ettikleri makamların iptali ve buna bağlı olarak temin ettikleri kazançların iadesi, emeklilik maaşlarının kesilmesi gerekmektedir.
Mağduriyetleri bakımından, mesela Dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın adı Kamu alanları gibi birçok verlere verilebilir.
Emine Gürsoy Naskali'nin dile getirdiği görüşler, 27 Mayıs 1960 darbesi mağdurlarının genel istekleri olarak dikkate alınmalıdır.
Ayrıca, Yassıada'da yapılan insanlık dışı muamelenin hesabı buğün hayatta olanlardan sorulmalıdır. Yassıada'da 1960 döneminde görev yapan personelin tamamı, yaptıkları eziyetin hesabını vermelidirler. En ast subaydan (teğmen'den) itibaren sorgulanmalıdır.
Günahlardan arınmak topyekun ve hakkaniyet ölçülerinde olmalıdır. Hakkın ve hukukun göz ardı edilmediği, darbelerle bir ülkenin enerjisinin yok edilmediği, Yürütme, yasama ve yargının tam bağımsız olduğu, demokrasiyi özümlemiş bir ülkede yaşamayı hepimiz hakediyoruz...