Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Mahallenin Delisi

Mahallenin Delisi
 

Her mahallede mutlaka vardı, zaman içinde yok oldular. Mahalle kavramı gibi “mahallenin delisi” kavramı da artık sadece nostaljik bir çağrışım yapıyor.

Mahalle denilince yakın komşuluk ilişkilerinin yaşandığı yerleşimler gözümüzün önüne gelirdi. Aşağı mahalle, yukarı mahalle… Anadolu’da halen bu kavramların geçerli olduğu yerler var ancak o kadar izole yaşayan insanlar haline geldik ki çoğu yerde yan dairede kimin oturduğunu bile bilmiyoruz.

Eskiden mahallenin delisi yoksa, o mahalleye mahalle bile denilmezdi. Genellikle zararsızlardı. Garip giyimli ya da garip davranışlı inanlardı.

Mahallenin delisi için çeşitli efsaneler üretirdik…ya tüm ailesini çok acı bir şekilde kaybetmiş, çocukları feci bir akıbete uğramış ya da genç kızken tecavüz  edilmiş, bu yüzden aklını yitirmiş olabilirdi. Hepsinin de mutlaka trajik bir delirme hikayesi vardı.

Bizim mahahalenin “Deli Zeyneb” i ki adının Zeynep olup olmadığı da kesin değil, mahalleli de takmış olabilir bu ismi, zira hiç konuşmazdı, üzerine eski çuvallardan giysi yapmış, her tarafını rengarenk çabıtlarla bağlamıştı. Saç değil de saçımsı karmançor bir şey vardı kafasında.

Deli Zeyneb’in ayakları yaz kış çıplaktı, artık ayaklıktan çıkmış, kaya görünümüne bürünmüştü.  Anneme sorardım “neden ayakkabısı yok” diye…güya herkes ayakkabı, bot v.s veriyormuş ama kimseden bir şey aldığı o güne kadar hiç görülmemişti. Ne yerdi, ne içerdi, nerede kalırdı bilinmez.

Hep hızlı hızlı yürür geçerdi önümüzden,  niye yürürdü bu kadın, nereye yetişmeye çalışırdı hep merak ederdim çocuk aklımla. Sanki ulaşmak istediği bir şey vardı, ama neydi o? Zararsızdı ancak bazı mahalleli çocukların taş atmasından ya da gülüp alay etmelerinden de nasibini alırdı. Çocuklar taş atınca ben de ağlaya ağlaya eve koşarmışım, anne koş Deli Zeyneb’i taşlıyorlar, yetiş kurtar onu diye. Çok üzülürdüm.

Nerden aklıma geldi Deli Zeynep şimdi? Kısa süre önce Hrant Dink’in 27 Mart 1998’de Agos gazetesinde yayınlanan bir yazısını Okan Bayülgen’in seslendirdiği bir videodan dinledim.   

Mahallenin Delisi

Bugün de öyle midir bilemiyorum ama, bir zamanlar Anadolu dendi mi, mahallesi delisiz bir yöre düşünülmezdi. Anadolu kültüründe her kasabanın, her köyün, neredeyse her mahallenin muhakkak bir delisi vardı. Tıpkı bizim Malatya’nın “Deli Gaffar”ı gibi. Eski tren yolu çevresine yayılmış, Çavuşoğlu ile Salköprü mahallelerinin ortak delisiydi o... Esnafın eğlencesi... Kadınların zararsız belalısı... Çocuklara gelince, şöyle söyleyeyim... iyinin dostu, kötünün de canavarıydı Gaffar... Taşlayanı taşlar, oynaşanla akranlaşırdı.

Bugün orta ve eski kuşak Malatyalılara, “Nasıl bilirdiniz Gaffar’ı” diye sorduğunuzda, eminim hepsi de, aynı sevecen hasretle anımsar onu. En başta da Gaffar’ın o “herbirşeyi ortada” halini tabi. “Esnafın eğlencesiydi” demiştim ya, boşa etmedim o lafı. Bakın o zamanın çarşı esnafı, sanki marifetmiş gibi, nasıl ballandıra ballandıra anlatır Gaffar’ı. “Garibanı alır önce bir güzel giydirirdik. Giyinince kendine süzüle süzüle bir bakardı ki, deme gitsin. Boşuna giydirmezdik ama... Asıl derdimiz ona giysilerini yırttırmaktı. “Ulan Gaffar o geydiğin ölü malı” dememizle başlardı üstünü başını yırtmaya... Ortada anadan doğma kalırdı öyle... Biz giydirir salardık komşuya, onlar yırttırırdı, komşu giydirir salardı üstümüze, biz yırttırırdık. Böyle, eğleşirdik işte. Ama Deli Gaffar bu... Laf anlar mı, adı üstünde... Deli işte... Çırılçıplak kaldı mı, kalmazdı öyle yerinde... Bu kez gider mahallede kıza, kadına gözükürdü. Kadınlar da taşlar, kovalarlardı, “de kına* denksiz” diye.

...Yazının tamamını Okan Bayülgen’in sesinden dinleyebilirsiniz.

Deli Zeynep de masum çıplaklığını sonuna kadar korudu sanırım.  Mahallelerin delisi dediklerine gülünebilir belki ama kendi ulaşılmazlığında kendini bilmeyenlere 'kendinizi bilin' diyordu sanki bizim mahallenin Deli Zeyneb’i. 

 
Toplam blog
: 476
: 2331
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

Çok eskidendi ..