Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '14

 
Kategori
Deneme
 

Makas değişrirmek

Makas değişrirmek
 

Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerine bir yazı.
 
Aradan uzun zaman geçti. Üniversite yıllarında bulunduğumuz kentten ya yeni öğretim yılının başlangıcı, ya da ara tatillerinde dönmek için Ankara’ya giderken hep grup halinde trenle yolculuk yapardık. Kuşkusuz karayolu ulaşımı bugünkü kadar gelişmiş, yollar şimdi olduğu gibi asfalt ve duble değildi. Gerçi tozlu, virajı bol şose yollardan burunlu Austin otobüslerle yolculuk olanağı vardı ama, ilk tercih hep demiryolu olurdu. Bizim kuşaktan olanlar için demiryollarının ve kara trenin her ne kadar ,sonraları kominist tercihi bir araç olduğu, haksız suçlamasına uğrasa da çok ayrı, doldurulamaz nostaljik bir yeri vardır. Trenle yolculuk yapanlar bilirler. Gecenin bir saati uyku göz kapaklarınızı ağırlaştırmış, sessizlik büyümüş, soluk alıp vermeniz tekerleklerin ritmik gürültüsüne uymuş, arada yankılanan hüzüne ayarlı tren düdükleri derinleşirken, birden tekerleklerin gürültüsü değişir; çoğalır, sarsıntılar artar ve dalmış olduğunuz uykunuzdan sıçrayarak uyanır toparlanırsınız. Tren bir makas değişiminde, yeni bir istasyona gelmek üzeredir.
 
Toplumsal yaşam süreci de bir bakıma hedeflerine ulaşmak için yapılan bitmek bilmez bir yolculuk gibidir. Kimi zaman alışıldık gürültülerle sizi içine almış sürüklerken, kimi zaman değişik gürültülerle sizi yerinizden sıçratır. Bir makas değişiminden geçmektesinizdir. Yaşam yolu, makasın kumandası elinde olanlar tarafından değiştirilmektedir. Yakın tarihimizde toplumumuz hiç de azımsanamayacak sayıda makas değişikliklerinden geçti. Bunların bir bölümünde çıkmaz yollara girilse de, diğerlerinde zor da olsa “çağdaş uygarlık” hedefine ilerleyişini devam ettirmeye çalıştı! Şimdi, gürültülerle yeni bir makastan geçtik ve yola devam ediyoruz. Kuşkusuz yol “aklın yolu birdir” yolu olmalıdır. Bu yol bizi yeni değişimlere, yeni umutlara pek götürecekmiş gibi görünmüyor. Yenilik, bir bakıma toplumsal beklentileri besler gibi görünse de, bir yönüyle ikirciklenmelere neden olarak, tehdit olarak da algılanabilmektedir. Umut, besleyen olmalıdır. Kimi zaman yeniyle ilk karşılaşma, aynı anda ilk acı da olabilmektedir! Ama gerçektir. Gerçeğin kabul edilmesi, kimi zaman ondan kurtulmanın da çıkış noktasıdır. Bu ikili çelişik yapı beklemeyi gerektirmektedir. Beklemeye başlamak aynı zamanda anlamaya başlamak demektir. Karşılıklı anlayış, hoşgörü, dışlamamak ve en önemlisi bazı kazanımların elde edilmiş olmasına, sevgiyi unutulmaya terk etmemektir.
   
İnsanlar içlerindeki kaygıları büyüterek, bütün plan ve beklentilerini bu kaygılar üzerine dayandırarak yaşayamazlar. Israr ederlerse yarılmalara neden olur ve bu günü ıskalarlar. Toplumlarda öyle. Varsın korku dağları beklesin… Zaten bu ne kişisel, ne de toplumsal sağlıklı bir davranış değildir. Bu güne dair bir seçme şansı, ya da seçme özgürlüğünün yokluğundan yakınmak, beklentilerin gerçekleşmemiş olması kaygıları büyütmenin ya da hep başkalarını suçlamanın çıkış noktası olmamalıdır. Kişiler hesaplarını verebilmeli, kendileriyle yüzleşebilmelidir. Kuşkusuz toplumlarda. Acıları hep “Genç Werther’in Izdırapları” olarak başkalarının çekmesi için yansıtmak, bu gün kaygısı adına insanın kendisini “kendinden ayrılma” aşağılayıcı yaralanmasına bırakması demektir. Hangi gereksinim, ya da hangi kazanım için insan böylesi bir silikleşmeye katlanabilir?
   
Önemli olan yarındır. Kuşkusuz gelecek çok önemlidir. Ama geleceğin güzelliğini kurma adına bu günden vazgeçmek, geleceği Çarşamba’dan belli olan Perşembe’yi beklemek değil midir? Kaygılarla, küskünlüklerle, ümitsizliklerle ıskalanan bu günü bırakıp, geleceği olurunda oturup beklemek, hiç gelmeyecek olan bir geleceği beklemek değil midir? Bir yerde yaşamak demek göze almak demektir. Kendi içinizde yeşertip büyüttüğünüz yerleşik, ya da kazanılmış öğretiler, değerler toplamı adına! Bu, aynı zamanda sizin kendinize karşı dürüstlüğünüzdür. Bu yüzden kimi zaman toplumun istekleri sizinkilerle örtüşmez. O zaman yapılacak; yaralanmaların, çelişkilerin acıtan kıskacından kurtulmak için kendi içinize dönmektir. Bu, bir yenilgiyi kabullenmek değil, gerçeği kabullenmektir. Unutulmamalıdır ki gerçekler de her zaman doğruyu yansıtmaz!
 
En büyük kazanım insanın doğru düşünce yetisini kazanabilmesi, görüşlerini özgürce ifade edebilmesidir. Bu ifade tarzı kimi zaman bazıları tarafından sakıncalı görülebilir, bedeli ödettirilebilir. Eğer varsa verilecek bir hesap, bunun için hesabı açık tutmak bir erdemdir. Oscar Wilde’nin dediği gibi: “Sakıncalı olmayan bir görüş, çoğu kez üzerinde durmaya değmeyen bir görüştür”.
   
Görünen o ki; sonsuzluğa akıp giden zaman içerisinde insanlık doğal arayışlarının ve değişimlerin etkisinde daha çok makas ayrımlarından geçecektir. Toplumumuzda..
   
Önemli olan, bu makas değiştirmelerinde bir hızlı tren kazası yaşamamaktır.
 
Akın  YAZICI
                                                                                           
11 Ağustos 2014
                                                                                                 
Erdek
 
Toplam blog
: 190
: 391
Kayıt tarihi
: 07.05.14
 
 

1965 Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinden asker hekim olarak mezun oldum. Gülhane Askeri Tıp Aka..