Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

07 Mayıs '14

 
Kategori
TV Programları
 

Manidar

Manidar
 

Pelin Batu, Ahmet Eler, Tek Rumeli TV ekranlarında.


Pelin Batu, geride bıraktığımız Cumartesi akşamı Tek Rumeli TV ekranlarından KEYİAD’ın konuğu oldu. Daha önce de (8 Şubat 2014 akşamı) aynı ekranda yine sorularımıza samimi yanıtlar vermişti, hatırlayacaksınız. 

“Baskı ve korkularla oluşan oto sansür, sansürlerin en kötüsüdür” diyen ve ikinci tezinizi "Sultan Abdülhamit Dönemi" üzerine yapan Pelin Batu, sorularımız üzerine

"İstibdat" döneminin tarihi ve sosyolojik değerlendirmesini yaptı.

Meşrutiyet yönetimini tahta geçebilmek için kabul eden II. Abdülhamit, Sadrazam'ın gölgesinde kalmayı hazmedemeyerek 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşını bahane etmiş, parlamentoyu kapatmıştı. Bu durum I. Meşrutiyetin sonu olmuştu. II Meşrutiyet ilan edilene kadar geçen döneme Abdülhamit'in İstibdat (baskı) Dönemi denir. Bu dönemde anayasal haklar kısıtlanmış ve baskılar çoğunlukla “meşrutiyet yanlıları” üzerine olmuştur. “Hafiye örgütü, jurnalciler” bu dönemin unutulmazıdır. İmparatorluk daha fazla toprak kaybederek dağılma dönemine girmiştir. II. Abdülhamit, alınan dış borçları ödeyemeyeceğini açıklayınca Avrupalı devletler "Duyun-u Umumiye" (Genel Borçlar İdaresi) kurarak alacaklarını Osmanlı gelir kaynaklarına el koymak suretiyle kendileri tahsil etme yoluna gittiler. Yine bu dönemde Ahmet Cevdet tarafından Mecelle (İlk Medeni Hukuk) hazırlanarak Osmanlı hukukundaki evlenme-boşanma, kız evlatların mirastan pay alma gibi eksiklikler tamamlanmaya çalışılmıştır. II. Abdülhamit'in baskısından kurtulabilenler Balkan yarımadası ve Avrupa'da çalışmalarını sürdürmüşlerdir.

II. Abdülhamit devrinde "istibdat" adı verilen şahsi yönetim, Meclis-i Mebusan'ın süresiz kapatıldığı 13 Şubat 1878'den II. Meşrutiyet'in ilanına yani 23 Temmuz 1908'e kadar devam etti. 30 yıl 5 ay 9 gün devam eden bu zaman içerisinde II. Abdülhamit, siyasi ve kanuni hakları kaldırmak için yeni kanun çıkarılması teşebbüsünde bulunmadığı gibi, bu hakları koruyan kanunların da yürürlükten kaldırılması için teşebbüste de bulunmadı. Buna rağmen hürriyetleri baskı altında tuttu, özellikle Meclis-i Mebusan'ı süresiz olarak kapattıktan sonra, ilk işi basın hürriyetini kaldırarak ağır sansür koymak oldu. Kendi yönetimini benimseyen bir kısım gazete sahipleri ve gazetecilere çıkarlar sağladı. Mizah gazeteleri ve karikatür yayımı yasaklandı. Toplanma hürriyeti yok edildi. Hatta devlet adamlarının birbirlerinin evlerine gitmeleri bile yasaklandı. Hükümetin yetkilerini büyük ölçüde şahsında topladı. Kurduğu hafiye teşkilatı ile devlet memurları arasında tam bir korku ve endişe havası estirdi. II. Abdülhamit, Meclis-i Mebusan'ın tüm yetkilerini şahsında toplamıştı.

            *

Bugün de görülen yaranma yarışında komik duruma düşenler, bundan bir asır önce de en büyük yarışta (!) sansürcülüğe oynuyorlardı. Abdülhamit’in sürekli değiştirdiği sansürcüler “kendilerini beğendirebilmek ve terfi edebilmek için” şöyle diyorlardı: 

“On iki yıldır sansür memurluğu görevini layıkıyla yürütmekteyim. Bu süre içinde gazetelerin uygunsuz yayın yapmalarını engellediğim halde, bir süredir sansür işi gereğince ciddiye alınmadığından gazeteler istediklerini yazmaktadırlar. Bu yetersizliğin sebebi de tecrübesiz sansür memurlarından kaynaklanmaktadır. Sansür idaresinin tarafıma verilmesi halinde yanıma alacağım tecrübeli memurlarla gazetelere resmiyet dairesinde yayınlar yaptıracağımı temin ederim.”

Yani bir ucu Yıldız’a bağlı telefonlar ve öbür ucunda her an aranacak bir “Alo Fatih” kurumu!

Yandaş basının varlığı Abdülhamit’e güç verdiği tartışmasız.

Abdülhamit bu yüzden yandaş gazete yaratma çabasında yıldırma yöntemiyle birlikte yardım yöntemini de kullanmıştı.

O dönem gazetelere yapılan yardımda dönemin Sabah Gazetesi en yüksek yardımı alıyordu. İsim tanıdık geliyor, değil mi? Günümüzün popüler deyimiyle “oldukça manidar”…

 
Toplam blog
: 276
: 1102
Kayıt tarihi
: 19.11.12
 
 

Evli, 2 evlat babası, 1965'te doğdu, inançlı, müziksever, insansever, yurtsever, iyi yüzer, ünive..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara