Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '12

 
Kategori
Öykü
 

Mar (Yılan)

Mar (Yılan)
 

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, zamanın birinde, şirin bir memleketin (Yöre insanının tabiriyle “Gımgım” ) en uzak köşesinde kocaman bir büyük çukur varmış. Yöre insanı bu büyük çukura “Çala Pile” derlermiş. O kadar güzelmiş ki bu çukur şimdiye kadar yanına, yakınına gelen hiç sıkılmazmış. Bu büyük çukurda ırgat olarak çalışmanın zevkiyse bir başkaymış. Başı her daim rüzgârlı büyük çukur içinde, neredeyse kâinatın başlangıcından beri orda olan ve herkesin orda olduğuna inandığı bir dev yaşarmış…

 Bu koca dev ; “Mar!” imiş.

Mar öylesine büyük, öylesine büyükmüş ki iki yaşına geldiğinde annesinden ve babasından daha iri çatal dilli bir yılan olmuş. Kendi annesi babası bile ondan korkmuşlar ve Mar’ı; koca bedeni ile içeri girerken zorlandığı o koca yuvada, terk edip gitmişler. O günden sonra, ana şefkatinden yoksun baba sevgisinden uzak, hiç oyun oynayamadan, hiç arkadaşı olmadan tek başına büyümek zorunda kalmış zavallıcık. Ailesinin onu neden terk ettiğini bir türlü anlayamaz, her gece yatağında ağlayıp dururmuş ve sonunda Mar kaderine, dünyaya ve en çok da kendine küsmüş. Büyüdükçe büyümüş ve korkunç bir çatal dilli ejderhaya dönüşmüş.

Zavallıcığın bedeni büyümüş büyümesine de içindeki çocuk hep küçük ve üzgün kalmış. Gövdesi ulu çınarlardan büyük, kalbi çocuk… Kızgın dev Mar’ın en büyük zevki, her gün güneşin doğuşuyla kalkıp, hiddetle ormana dalmak, otların içinde gezinmek ve çalışmaya gelen ırgatları korkutmakmış. Hiçbir ırgata gözükmeden otlar içinde kıvrıla kıvrıla yol alırken çıkardığı sesle ürkütmesi yetiyormuş çalışanları. Aslında şarkı söyleyen herkesi çok kıskanır, onları  dinlemekten zevk alırken, ürkütücü hışırtısıyla onları korkuttuğunu görünce sevinir ve kendince eğlenirmiş. Yıllardır yaşadığı bu büyük çukurda ( Çala Pile de ) çok az sayıda ırgata gözükmüş. Sonunda büyük çukurdaki tüm ırgatlar bu kocaman korkunç dev hakkında konuşmak için toplanmışlar. Uzun uzun ne yapacaklarını düşünmüşler, tartışmışlar. Tartışmadan bir sonuç çıkmış: “Bu büyük çukur ve içindeki her akla gelen mahlukatın sahibi ve koruyucusudur bu Mar… “Irgatları pür dikkat dinleyen çocuk Mar’ın kendisine gözükmemesi için içinden Allaha yalvarırmış. Bu çocuk ırgatların sucusuymuş, her susadıklarında taze ve soğuk su yetiştirmek onun göreviymiş…

Günler Mar efsanelerini anlatarak çalışan ırgatların susuzluğunu gidermek için durmadan su taşıyan çocuğun Mar efsanesini dinlemesi ve buna eşlik eden korkuları ile geçermiş. Bilmezmiş çocuk her su aldığında çıktığı pınarın üstündeki çimenlikte Mar’ın onu izlediğini. Çocuğun söylediği her şarkıyı ezberlemek ve yuvasına döndüğünde aynı şarkıyı mırıldanmaksa Mar‘ın yalnızlığına eşlik eder olurmuş…

Çocuk çok severmiş, su dağıtmaktan arta kalan zamanlarında hayal kurmayı. Uçsuz bucaksız dünyasının kapısıymış kurduğu hayaller... Yine bir gün çocuk Mar ‘ın O’nu izlediğinden habersiz hayaller kurup, kurduğu hayallere eşlik eden şarkılar söylerken, güneş tam tepesindeymiş… Bir ara sırtüstü çimenlere uzanmış ve hayaller rüyaya dönüşmüş ve oracıkta uyuyakalmıştı… Bu sessizliğe anlam veremeyen Mar, çocuğun neden sustuğunu merak etmiş. Çatal dilini dışarı çıkarıp kendince olabildiğince sessiz bir şekilde kıvrıla kıvrıla çocuğa yaklaşmış…

Aniden irkilerek doğrulan çocuk, yakınında bir ses ve ağır bir kokunun varlığını hissetmiş. Hissettiklerinde yanılmadığını birkaç saniye sonra arkasına dönüp baktığında tüm bedeni titreyerek anlamış. Mar ona, o Mar a bakmış… Göz göze gelmiş çocuk  Mar la… Mar, çocuk kendi ile oynar diye çatal dilini her oynattığında, korkudan bedeni titreyen çocuğun halini oyundan sanmış. Bağırmak isterken çocuk, dilinin tutulduğunu, sesinin çıkmadığını Mar ın tepkisizliğinden anlamış.

O korku dolu anında bile görev bilinciyle omuzlamış su bidonunu, titreyen ince bacaklarına aldırmadan o zaman diliminden bir an önce çıkmak istercesine koşmuş bir sonraki zamana doğru... Mardan uzaklaşırken çocuk, karşı yamaçta görmüştü amcası Yusuf u… Çığlık çığlığa ağlarken çocuk, anlamıştı amcası Yusuf Mar ın orda olduğunu. Korku dolu bir heyecan sarmıştı tüm büyük çukurdaki ırgatları... Mar'dı çocuğun ağlamasına neden. Tüm büyük çukur yamaçlarını çınlatırken ırgatların bağrışmaları, ağlıyordu hıçkırıklar içinde çocuk. “Mar, Mar, Mar o pilo…” diye  söylenmekten de geri kalmıyordu, göğsünden fırlayacakmış gibi çarpan küçücük yüreğinin atışları eşliğinde.

Bir uğultuya dönmüştü artık büyük çukurda ırgatların haykırışları… Omuzlarda tırpanlar yüreklenmiş tüm bedenler... Yürümeli hep birlikte Mar'ın üzerine. Yılların birikmiş korkularına bir son verilmeli diye söylendi ırgatlar…
Söylendiler söylenmesine ama  “Günahtı! Kıymamalı... Büyük çukurun gerçek sahibidir Mar, “ diye de geçirmeden duramadılar içlerinden aynı anda sessizce… Aynı anda bir sessizlik çöktü büyük çukurun tüm yamaçlarına. Çocuk da sustu, hızlı adımlarla yürürken omzundaki su bidonu ile…

Mar üzgün ve kırgın dönerken yuvasına, anlam veremiyordu tüm bu olup bitenlere. Hiç kimse sevmemişti onu; ne annesi, ne babası, ne ırgatlar ve tabiî ki ne de çocuk…

 Hasan Dede 

 
Toplam blog
: 46
: 1265
Kayıt tarihi
: 30.01.12
 
 

1967 Muş - Varto Doğumluyum. Kişinin kendini anlatması zordur aslında. Ne yazarsam yazayım, ne be..