Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Marmaris' in mavi derinliğinde

Marmaris' in mavi derinliğinde
 

ÇAMUR BANYOLARINDA / RUS KIZLARI GELDİ AŞKA / BU RAKS'IN ADI BAMBAŞKA...


Adım başı mavilerin içinde; renklerindeki gizemli derinliklerine, bata çıka yol alırken, içinizin maviyle kaplandığını, nefesinizin bile mavi mavi tüttüğüne tanık olursunuz. Maviliklerle serinliyor insan. Halikarnas Balıkçısının ‘Arşipel’e haykırdığı gibi: ‘Ver mavinden, serinleyeyim biraz’ demesi gibi…


Hey gidi koca balıkçı hey. Bir gürledi mi, gökkuşağını yere indirirdi. Dalgalar, sus-pus olurdu. Çocuksu kalbi, ‘’Titrer’’ di. Sormuştum bir keresinde: ‘Tabiatım bu’ demişti kısacası.Ve de yaşanan, 'Bir mavi derinliktir' Marmariste.


Şimdi Marmaris Limanından kalkıyoruz Neptün Gemisi ile. Koskoca gemi, ağırbaşlı titreşimlerle ilkten kımıldadı...Ve de gittikçe mavileri içini çeke çeke yol aldı. İki saat gideceğiz. Sonra kayıklara taksim olup, engin İztuzu sahillerinde yüzeceğiz. Sazların arasından yine yollara düşeceğiz . Çamur banyolarına bulanacağız.


Gemide enteresan iki isim var, kaptandan sonra. Sekiz yaşından beri turizmin içindeler. Bilal olanı 5 lisan, Yasin olanı 3 lisan biliyor. Gönüllü, kokartsız rehber bunlar.Yani birer gemi adamı gibi çalışıyorlar. Bu rehberler, üfürükten değil. Kaptan Anıl Berk’in çocukluk arkadaşları.


Sekiz yaşından bu yana Devletin rehberlik imtihanına, vakit bulup girememişler. Kışın bile meşgullermiş. İşte Turizm Bakanlığı, yurt sathında böylelerini toplayıp, elemeden geçirerek onları da rehberlik ağı içine almalı diye düşünüyoruz. Gemide örnek bir turizmcilik dersi de veriyorlar tanıtımla birlikte. Disiplin ve güzellik, yan yana birlikte işleniyor.


İztuzu sahillerine taşındık kayıklarla. 6 Km.lik bir kumsal. İşte, Karetta’lar burada çoğalıyor. Erkekler en üstte, en altta da dişiler kumdan çıkıyor canlı olarak. Kum soğuyunca, ısı düştüğünden, yavru çıkamayıp telef oluyor. Eylül sonlarına kalmıyorlar.


YEMEK: Topluca alt salonda yemek veriliyor. Süratli ve bol kepçe olarak. Birbirini tanımayanlar, bu yemekte kaynaşıyorlar. İlerisi günlerin dostlukları kuruluyor. Adresler alınıp, adresler veriliyor. Biz de E-mail’lerini istiyoruz bu sayfayı kendilerine yollamak için. Sevinçle veriyorlar. Böylece, tık hanemize müşteri bulmuş oluyoruz. Kısa günün kısa karı. Eskiden kedi ihraç ederdik. Kedi kotamız dolu. AB, akla gelmez sınırlamalar koydu aynen kokereç gibi. Yok kedinin kulağı şu kadar santimi geçmeyecekmiş.Yok kuyruğu şu kadar olacakmış. Bıyıkları eksiksiz olacakmış. Miyavlarken, ‘Do minör’ sesi verecekmiş. Hadi canım sen de. Tavşan mı alıyorsun!


Aklımıza Simavi’ ler geliyor bu arada. Hürriyet İzmir Bürosunda çalışırken, Simavi: ‘ Herkes kendisini tatilde görmek ister. Ege’yi resimleyin’ demiş. Şefimiz Nejat Seçen’e bol malzeme yığmıştık bu vesile ile. Ben, hızımı alamayıp, Kıbrıslara kadar uzanıvermiştim. Seçen hala görevde. Kıymetli arkadaşımız olur kendileri. Kulakları çınlasın. Bizim yaptığımız da, ’Durumdan vazife çıkartmak!’ Böylelikle 300 kişilik gemi ahalisine duyurduk ki, ’’Milliyet Blog’ denilen bir teşkilat var. Böylelikle blog’u, onlara da yaymış olduk.


Gemi Dalyan açıklarında artık. Kıç güvertede güneşlenenler, kendilerini, hülyalı suların menevişli çırpıntılarına vermişler. Hayatlarından memnunlar. Rehber Yasin anlatıyor gemideki 300 yolcuya: ‘Kaplumbağalar bu dalyan sahillerinde 350 adet yumurta bırakır. Bunların yüzde onu sağlam çıkar.Gerisini kuşlar, yengeçler yer. ‘’Gerisini de biz insanlar kaplumbağa çorbası yaparız’’ bu espriye 300 kişi, sarsıla sarsıla gülüyor. Bir kısmı da sahi zannediyor.’ Ben limonsuz çorba içemem ’ diyen de çıkıyor.


Ha, bu arada Neptün güzeli de seçtik. Bakalım beğenecek misiniz? Yabancılarla çalışmak iyi. Yerliler, kırk türlü suale tabi tutuyorlar insanı. Sonunda da ‘Annem kızar görürse’ diyorlar.Annesi kızarmış! Biz de vazgeçiyoruz çekmekten. Halbuki bizim kızlar, onlardan kat kat güzel.


Gemidekiler, onlarca motora taksim edilip, Dalyanın içlerine doğru peş peşe ilerliyor şimdi. Sazların arasında geçilerek, Dalyan kapısının aralığından derinliklere dalıyoruz. Sanki birer çıkartma gemisindeyiz. İstikamet, ’ Çamur banyoları’ Genci, ihtiyarı, ebesi, bebesi, bu çamurlara batacak, çıkacak, üstünde zırh gibi kurutacak sonra da duşta yıkanıp aklanacak.


Çamur banyoları. Kimse kimseyi tanıyamıyor. ‘’Sizi şöööyle alalım’ dedim turist gurubuna. Kızlı erkekli. Çamurlu komik hallerini kameraya almak için. Aaa! Bir de baktım, bizim kaptan ve sevgilileri yan yanalar. Tanıyamadım. Sonra Rus kızlarından rica ettim. Kısa bir yarışma düzenleyerek, en iyi hanginiz poz verecek dedim. Onlar da bizim gibi laf dinleyen bir millet. Kuzu kuzu, gösterdiğim taşın üzerine çıkıp, kendi pozlarını kendileri veriverdiler. ‘Ah canım!’ İlk defa ‘Çamur güzeli’ seçemedik. Çamuru süren.’Ben güzelim’ diyor nasıl olsa. Hangi birini seçeceksin. Kafamız karıştı. Hepsi artistikti. Seçimi sizlere bırakıyorum.


Deeeerken, bir anons.Yasin Yıldırım, kapanış konuşması yapıyor: ‘Hareket saatini geçirenlerin mesuliyetini kabul etmeyiz. Kalanlar, burada kaplumbağalarla arkadaş olurlar. ‘Bir hafta sonra gelip alabiliriz ancak’ diyor. Bunu sahici zannedenler, topluluğun önünde ve de rehberin en önünde yürüyerek tedbir alıyorlar tabi.


Kral mezarlarındayız.Yasin anlatıyor: ‘Buranın taşını, inşaat taşı diye satan Osmanlılar, sonradan kıymete binince, kalan sağlar bizimdir diyerek bu mezarları korudular. Bize de ekmek kapısı çıktı’ diyor


Motorlarla geri dönüyoruz. Gemi açıkta bekliyor. Doluşuyoruz hep birlikte. Bir mavi serinliktir şimdi üzerimizi kaplayan. Dağların koyu gölgeliğinden itibaren perde perde açılan mavilikler, yeşilimse denizle kucak kucağa kalıyor.Yer yer, bir utangaç kızın yüzünde perçem perçem harelenen gölgeler gibi bu renk cümbüşü, sizi takip ediyor.Bir sevgili gibi bu takipten memnun oluyor insan.Yaşadığını hissediyor. İyi ki bu mavi yolculuk var diyorsunuz.


Gemide Somalililer var. Modern giysiler içinde. Türk askerini tanıdıktan sonra, Türkler hakkında bilgi sahibi olmak için gelmişler Türkiye’ye.


Velhasıl toplam 10 saatlik programda, engin maviliklerin kucağında, sazlı sözlü, varyeteli, 32 kısım tekmili birden eğlence, şamata, espri yağmuru altında bir güzelliler resmi geçidi yaşananlar. İçinde eğlencesi, akademik bilgileri, iş disiplini, bol yiyecek her bir şey mevcut.


Ateş var, un var, şeker var. Helva niye pişmesin? Pişiriliyor işte. Tadımlık da değil. Damaklarda tadı uzun müddet kalmak üzere.


Bu çam kokulu Marmaris koylarında, / Ve bir yaz rüyasının koynunda / Çam kokulu, aşk kokulu sahillerine varınca, / Erir güneş tepelerden, akşam olunca./ Hey gidi dingili yamuk dünya…


RESİMALTLARI: 1-2-Rus kızlarının estetik gösterileri 3- Geminin şemsiyeli güzelleri 4 -Bu da Neptün güzeli Litvanya’lı R.Palions 5- Kaptan Anıl (Soldan üçüncü) ve sevgilileri ile 6- Kaptan Anıl, Kaptan köşkünde 7- Somalili kızlar, sevecen 8- İstanbullu bankacılar9-İki kardeş, iki tercüman Yasin ve Bilal Yıldırım. 10- Dalyan yolcuları 11- Minsk güzeli. İzmi de : İrat 12- Gemi kıç güvertesinden 13- Tam yol ileri.İstikamet Dalyan 14—17 Neşeli geçen şifalı kükürtlü çamur banyoları. 18- İztuzu Sahillerinden 19- Geminin sempatikleri Litvanya’lılar.Hayatlarından memnunlar.Seneye gelince aynı gemiye binecekler. 20- Hem tercüman, hem dansöz, hem teşrifatçı, hem fotoğrafçı, hem espri makinesi, her iş elinden gelir. 21- Yüz güzeli İrina 22- Her şey sere serpe 23- Kaptan ve sekreteryası eğleniyorlar. (Sol başta Anıl Kaptan)

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..