Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '12

 
Kategori
Kitap
 

Masumlar

Masumlar
 

Kayıp yıldızların altında bir bozkır türküsü


Kayıp Yıldızların Altında Bir Bozkır öyküsü 

MASUMLAR

Bazı kitaplar vardır, ilk satırında belli eder kendini. “Beni oku!” dercesine, ruhuna, yüreğine işler insanın. Onunla çıkarsınız iç dünyanızın gizemli yolculuğuna. Okudukça, metnin derinliğine indikçe kendinizden, geçmişinizden yaşamlar bulursunuz. Biraz sizi anlatıyordur, sevdiğinizi, sevdiklerinizi. İşte bu yüzden kitaba ve yazarına içten içe bir sempati duyarsınız, onu önemsersiniz, önerirsiniz.

Burhan Sönmez romanları benim için biraz böyledir. İki yıl önce okuduğum ‘Kuzey’ romanında,  Rinda’nın peşine düşerek kuzeye yaptığım yolculukta, satır aralarında derin felsefi düşüncelere daldım. Uzun odalarda cirokvanların, dengbejlerin, filozofların derin felsefi tartışmaları ışığında antik çağlardaki dünyalara gittim, geldim. Mükemmel bir dil, farklı bir kurgu, alışılmışlığın dışında bir olay örgüsüyle akıyordu roman.

Masumlar; İletişim Yayınlarından çıkan Burhan Sönmez’in ikinci romanı.

Kayıp yıldızların altında bir bozkır türküsü Masumlar, bana göre. İçli, yüreğe dokunan ılık bir ezgi.

Romanın ana izleği; İkinci Dünya Savaşı yıllarında Haymana ovasında bir Kürt köyünde hayatta kalma, dik durma mücadelesi veren Kewé’nin ve yakın çevresinin, akrabalarının, dostlarının dramatik öyküleri üzerinden gidiyor. Roman aslında, İngiltere’nin Cambridge kasabasında sürgün yaşamı süren Brani Tawo’nun anlatımı ile geriye dönüşler yoluyla anlatılıyor. Çok değişik ama birbirleriyle bağlantılı kişiler üzerinden anlatılan öyküler usta bir kurguyla ana izleğe yediriliyor ve her öykü, her dram romanın doğal bir parçası oluyor. Öykülerin birçoğunda ortak karakter olan Tatar fotoğrafçı, metinde renkli bir sima olarak yerini koruyor. 

Bozkırda geçen yaşamların anlatıldığı bölümler, aslında içli bir türkü gibidir. Her birinde insanın yürek telini titreten bir melodi saklıdır.

Roman, Ferman’nın acıklı öyküsüyle başlıyor. Aşkı uğruna iki kardeşinin ölümüne neden olan ve kendini suçlayan Ferman, kayıp bir yıldız gibi yıllarca mağaralarda, koyaklarda, kaya diplerinde yarı deli bir mecnun gibi dolaşır durur. Kader günün birinde bir dağ başında Tatar Fotoğrafçıyla karşılaştırır onu. Aslında onunla Tatar Fotoğrafçının yazgısı aynıdır. İkisi de bir arayışın içindedirler. Tatar Fotoğrafçı gizemli bir şekilde belli mevsimlerde Haymana ovasındaki köyleri gezerek köylülerin fotoğraflarını çekmektedir. Kewé’yi, Haco’yu, ihtiyar Os’u, Koca İsmail’i, Hatip Dayı’yı bu gezmeleri sırasında tanıyor.

Kewé’nin öyküsü iç paralayıcı bir öyküdür. Aslında bozkırda yaşayan, onun havasını soluyan, suyunu içen herkesin yaşamı acıyla yoğrulmuştur. Ölümler, hüzünler, gözyaşları bozkır yazgısıdır sanki. Koca İsmail’in yaşam öyküsü az mı acılıdır? Bir gece yarısı eşkıyaların evini basarak dört aylık bebeğini karların üzerine yatırmaları ve boğazına bıçak dayamaları dayanılacak hal mıdır? Peki Pençeyüzlü kadının yaşadıklarına ne demeli? Bunların hepsi bozkırın yazgısı ise bunca acıya dayanma gücü de bozkırın kanunu olmalı. Bundandır bozkır türküsünün acıyla, kanla, gözyaşıyla, ölümlerle beslenmesi. Romanın bir ayağı Haymana ovasındaki bu öyküler üzerinden yürür.

Romanın diğer izleğinde ise Brani Tawo’nun Cambridge’deki sürgün ve yalnız yaşamına tanık oluyoruz. Brani Tawo, geçimini tercümanlık yaparak sağlamaya çalışan bir siyasi sürgündür. Tutuklanmış, işkenceler görmüş, sonra da Avrupa’ya sığınmış binlerce siyasi mülteciden biridir. 

Yolu bir gün, İranlı Feruzeh ile kesişinceye dek karamsar, dünyaya soğuk ve karanlık pencerelerden bakmaktadır. Feruzeh onu yeniden yaşama bağlar. Aşk bir kez daha kudretli gücünü göstermiş, dünyayı yaşanır kılmıştır. 

Masumlar’da Burhan Sönmez usta işi bir kurguyla Anadolu bozkırında yaşanan öyküleri, farklı coğrafyalardaki yaşamlarla birleştirmeyi başarıyor. Her şeyden önemlisi umutsuz değildir yazar. Dünyanın, bütün pisliklerine rağmen yaşanılır olduğunu, aşkın ve zamanın en iyi ilaç olacağını duyumsatıyor okuruna. Dili sade ve yer yer şiirseldir. Metaforları, benzetmeleri ve imgeleri yerinde kullanıyor. “… eşkıyalar bir gece yarısı, kardaki aç kurtlar gibi indiğinde, dolunay tam tepedeydi ve köyün evleri uykudaydı. (syf.55)”, “Eşkıyalar, halatlara bağlı çuvalları tek tek yukarı çekerken, dişlerinden kan damlayan kurtlar gibi soludur. (syf.56)Bozkır öykülerinde düz ve sade bir anlatım varken, Brani Tawo ile Feruzeh’ın anlatıldığı bölümlerde yazar konuşmak ve karşılıklı söyleşmek  metodunu kullanıyor. Bu bölümler romanın anlaşılırlığını kolaylaştırıyor. Kimi yerde sayfalarca karşılıklı konuşmalar geçmektedir. Yazar böylece okuyucuya kahramanlarının söylemi üzerinden kendi söylemini aktarmış oluyor.

Burhan Sönmez, Kuzey romanında felsefi tartışmaların içine çekmişti okurunu, Masumlar’da da yine felsefeden uzak durmadığını gösteriyor aslında. Gerek kullandığı bazı felsefi cümleler, gerekse mantık ve dil felsefesi konularında yetkin bir filozof olan Ludwig Wittgenstein’i  romanının gündemine alması, örneğin Brani Tawo’nun onun mezarına gitmesi, orada yabancı bir kadınla söyleşisi  aslında yazarın felsefeye yakın ilgisini gösteriyor.

Masumlar, 2011 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sedat Semavi Edebiyat Ödülünü aldı. 

Rıfat MERTOĞLU

Yazar

 
Toplam blog
: 107
: 1402
Kayıt tarihi
: 01.11.06
 
 

1970 yılında Siverek'te doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Tarsus'ta tamamladım. İstanbul Üniversitesi ..