Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '11

 
Kategori
Blog
 

Masumu oynamak

Masumu oynamak
 

Hadi hadi kimse masuma yatmasın öyle.
Bu numaralara karnımız tok hamdolsun.

Bazı son yazılar ve altındaki yorumlar bir alem yine.
Zaten yazılardan ziyade asıl, o yazıların altına kimlerin ve nasıl yorum yazdıkları ile cevaplar gösterir, MB’de asıl olan bitenleri de.

Malum, geçen hafta, iki bayan arkadaşımız da bizzat kendilerine yapılan yanlışı konu ederek bu yönde birer yazı yazmışlardı. O yanlışları yapan kişiler de kendilerince yine kendi cevaplarını yazdılar haliyle… biri bizzat yine o arkadaşın yazısının altına, diğeri de kendi son yazısının altında ama tabii ki yine bu kişilerin ait oldukları grupların taraftarları asıl ön planda olmak üzere.

Yani yine kim haklı, kim doğruyu söylüyor, kim masum meselesi.
Herkes yine kendinin masum olduğunu iddia ediyor, herkes yine karşısındakini suçluyor, haklı olan kendileri, kimisi olanlara şaşırıyor hatta… yine çifte standartlı tutumlar, kiminin de sıkışınca kıvırtmaları…

Bense hiç mi hiç şaşırmıyorum bunlara:)
Çünkü öyle normal ki, öyle biliyorum ki neyin ne olduğunu, ibretle izliyorum.

Ama ben sadece izlemeyip, susmam da işte bilirsiniz, anlatırım da bildiklerimi.
Doğrusu budur, öyle gerektir çünkü!! Bilenler bilir, böylesinin ancak doğruyu yapmak olduğunu!!

Yine her zamanki gibi, eğriye eğri, doğruya doğru demek bana düşüyor yani.
Çünkü ayrıca, şu son yazılara konu olan o yallah hadisesi bazı ayrıntılarıyla beni de içine alan, ilgilendiren de bir nitelikte.

Şimdi anlatayım madem o zaman,

Şöyle ki; buraya yeni üye olduğum zamanlara bir geri dönüyoruz; blog kategorisine ilk yazdığım yazı nedeniyle aldığım saldırılar ve haklı olarak kendimi savunuşlarımı hatırlayınız. İşte yine tam o sıralarda;

Düşünün ki birisi, o da benim gibi yeni bir üye, kendisiyle ne bir evveliyatımız var, ne tanışırız ne bi şey. O da beni hiç tanımadan, bilmeden etmeden, yine onun da kategoriye ilk yazısı üstelik, ve o ilk yazısı itibariyle yazılarında seri halde o da bana saldırıyor, benimle ve beni destekleyen 1-2 kişiyle dalga geçiyor falan. Yani blog kategorisine yazdığı ilk yazıların direkt konusu ve içeriği bu!!… Allah allah… ona ne oluyorsa?

Ve yaptığının yanlış olduğunu, tepki çekebileceğini zaten bildiği için de, “özellikle” yazılarını yoruma da kapatan biri bu. Ama şimdi, hem bu kişinin kendisi, hem de bazıları buna rağmen bu kişinin samimiyetinden, masumiyetinden söz etmiyor mu, gel burdan yak! Kendisine son yapılan o yanlış nedeniyle, kendisi de demiyor mu ki bir de, sanki hiç önceden bilmiyormuş, haberi yokmuş gibi masum, saf havalarda, tam da benim o son yazımda bahsettiğim gezegenler savaşının “göbeğine düşeceğini önceden tahmin edemezdim” diye ve gelen yorumlara şaşırdığını beyan etmiyor mu… heyhaaaat… Samimi mi, haklı mı, masum mu şimdi bunda? Nasıl öyle olabilir ki..?

Çünkü, daha en başta, eğer gerçekten “yeni gelen birisi” idiyse kendisi, sorarım hangi iyi niyetli ve samimi olan bir yeni gelen, daha hiç tanımadığı, bilmediği bir ortamda, yine hiç tanımadığı, bilmediği bir diğer yeni gelen aleyhine, dalga geçici ve “taraflı” yazılar yazabilir? Bir art niyet, bir samimiyetsizlik ve asla masum olmayan bir amaç yok mudur bunda?

Ya mükerrer kimliktir belki de, ya da sırf kendi üzerine ortamın dikkatini çekmek için, tümüyle şahsi çıkarı adına, birileri o sıralar yoğun olarak bana saldırdıkları için, ben de bir yeni üye olduğum halde, o da bana saldıranlardan taraf yazılar yazmıştır. Bütün bunları gerçekten bilmek ve görmek isteyenlere bütün kayıtlar yazılar arşivlerde mevcuttur. Ve bu zaten resmen yine bir tarafgirlik değil de nedir? Bana saldıranlara taraf olmuştur işte, bu kadar net.

Bugüne kadar kimler desteklediydi onu şu son duruma kadar? Direkt bana saldırıp da ben de karşılarında dimdik durup hakkımı savununca bana gıcık olanlar destekledi onu sadece.

Şimdi de o bana gıcık olanlardan birileri de yorumlarında demiyor mu ki, bu şahsın gruplar üstü falan olduğunu düşünmüş-müş ya güya ve şaşırıp hayal kırıklığına uğramış, şu ana kadar o şahsı desteklediğine pişman olmuşmuş ya hani… pek güldüm.

Burada geldiğinden bu yana ve çizgisini hiç değiştirmeden, hiçbir şahsi amaç da gütmeden, tüm iyi niyetiyle ama aklı ve zekasıyla ve de birikimiyle, açık açık, öz güvenle, cesur, mert, dürüst, tümüyle şeffaf ve samimiyetle, aktif ve etkin bir şekilde ve de sadece şu doğrudur şu da yanlıştır ve de şu nedenle diye açıklayıp, kanıtlayarak da “gruplar üstü” yazan ve olan sadece bir avuç insan varsa burada, bunlardan biri de benim. Madem bilmeyenler var bunu, madem hala şaşırıyor bu olanlara birileri, bilinsin o halde!

Bu yüzdendir zaten, daha gelir gelmezden itibaren ve hala da saldırılar alışım.
Bu arkadaşlar da yeni mi görmüş, hiç mi bilmiyorlar-mış da acaba bütün bunları, şimdi mi akıllarına gelmiş de, böyle karşılıklı şaşırışıp duruyorlar… allah allah? Diyorum ya oyunun bini bir para!

Oysa şaşacak ne var? Son yazımdaki “gezegen savaşları”nın en doğal ve tipik sonucu yine işte, tipik bir “çifte standart” durumu.

Burada o gruplara dahil olanlar sadece işine gelen durumları, işlerine geldiği gibi ve işine gelenleri desteklerler. Onu niye desteklediklerini kendileri bilmiyorlar mı sanki ve bizi de bilemeyiz mi sanıyorlar ki acep, böylesine de bilmeze yatıyorlar. O kişinin yazılarını yorumlara açması bile yine o gruplardan birilerinin iknası ile oldu, böyle olduğuna dair zaten kendi beyanları, kendi itirafları da var. Seni destekleriz korkma dediler, o da zaten sırf bu garantiyle açmıştı yazılarını da yorumlara. Kapalı kapılar ardında pazarlıklar yani… Şimdi de kalkmış, hem kendisi, hem de bu gruplardan olanlar karşılıklı şaşırıyorlar bunlara ha, çok ilginç. Bilmeyenler varsa, onlar da bütün bunları öğrensinler o halde, madem buna hala şaşıranlar var!! Ve de hala daha “yok canım, burada grup mrup yok, öyle kendi şahsi ya da grup çıkarları adına ortamda etkin ve yetkin kişiler olmaya hevesli nitelikte aristokrat özentisi kimse de yok” martavalına sığınanlara da kapak olsun.

Diyorum, siz çoğunuz giderken, ben dönüyorum diye ama, buna inanmak, bunu kabul etmek ve bana hakkımı teslim etmek, doğrusun diyebilmek de işinize gelmiyor pek tabii ki! Bazılarınızın işi gücü sadece oynamak, şıkıdım şıkıdım!!

Ama çaresiz ne yapacaksınız, bütün bunları yemeyen biri var işte burada da ne yazık ki… ne yapıyor? İşine geleni değil, tam aksine, sadece ve sadece ve de her kim olursa olsun, doğruysa eğer bir şey, doğru diyip, haklıdan yana yer alıyor; yok eğer yanlışsa da bir yapılan, bu yanlıştır kardeşim diyip, yanılıyorsun diyor. Ve pek tabii ki ona da yine çifte standart uygulanıyor. Evet, bana da çifte standart uygulanıyor… geleceğim ona da aşağıda.

Çünkü, o arkadaş haksız mıydı peki kendine yapılan o yanlış konusunda..? Sadece onda haklıydı. Her ne kadar kendisinin yaptıklarını hiç tasvip etmiyor ve kendisinin de hiç de masum olmadığını biliyorsam da, evet kendisine bir yanlış yapılmıştı, o yanlışın yanlışlığını ve sırf o yapılan yanlışla sınırlı olmak üzere kendini savunuşunda haklıydı.

Ama daha önce kendisini destekleyenlerden bazıları bu defa ona da saldırdılar. Neden?
Çünkü eleştirdiği kişi, o gruba ait, kendilerinden biriydi. Yani dediğim gibi işte haktı hukuktu, doğruydu hava civa, “bizden birinin yanlışını söylersen oyarız gözünü” meselesi!!

Heh heh he he he!! Evet gülüyorum sadece. Zira son derece ibretlik bir durumdu.
Çifte standart işte. İşimize gelen şeyler yazarsan ne ala, destekleriz, ama işimize gelmeyen şeyler yazarsan, hele de bizden birini hedef alırsan böyle hırpalarız, paralarız işte seni.

Dikkat edin yalnız, tehdittir resmen!! Sindirme yıldırma politikasıdır. Teşbihte hata olmaz derler, çete usulü bir durumdur yani kesin.

Yalnız bu arada onların da hakkını yememek lazım, malum yiğidi öldür ama hakkını yeme de diyenlerdenim, çünkü her böyle yapana yapmıyorlar da bunu, ya da bu kadarını diyeyim… yani kendilerince bir ölçüleri de var bunda. O yüzden en azından işin bu kadarcık kısmını da takdir etmek lazım. Zira “hak” zaten böyle çok hassas bir dengedir işte.

Çünkü, kim bilir belki de bu arkadaş diğer karşı grubun telkiniyle böyle yazılara vesile olabilecek o durumu bizzat bile bile, yani direk provokasyon amaçlı önceden planlı, hesaplı, mesala yine bir takım karşılıklı istişareler sonucunda filan bizzat kendisi yaratmış, yani o kişiye “özellikle” sırf böyle şeyler olsun diye olumsuz yorum göndermiş de olabilir… yani bu bile pek ala mümkün, böyle bir ortamda.

Ama şu da var ki, bu arkadaşa o yanlışı yapan aynı kişi, aynı yanlışı ben dahil iki kişiye daha yapmış durumda. Üstelik bana yaptığı çok daha ileri bir boyutta, yani çok daha etik olmayan bir şekilde. Ben de bunu zaten “Hadi biraz zihin jimnastiği yapalım” başlıklı yazımın sonunda verdiğim örnekle belirtmiştim. Onun için o da hiç öyle kendini haklı çıkarmalara, yine oyunlara, kıvırmalara, yanlışının yanlış olduğunu kabul etmemelere ve de hatta ondan sonra o konuyla ilgili bir yazıya aman da o yazı şimdi niye yazılmış hiç farkında bile değilmiş gibi numaralara bile yeltenip, yine insanları yanıltmalara, böyle hallere girmelere filan kalkışmasın hiç öyle.

Ancak çifte standart bana da uygulanıyor demiştim ya işte, bakıyorum da, geri plandaki durumlar çok farklı olmasına rağmen, yani ben zaten doğru ve makbul bir çizgide olmama rağmen, aynı yanlış bana da yapıldığı halde, bazı arkadaşların şikayetleri hemen sahiplenilebilip, bana yapılan yanlışlarla hiç oralı bile olunmuyor, pek ala görmezden gelinebiliyor… Bana gelen yorumlar arasından yazımda söz ettiğim bana yapılan o yanlışla ilgili, “hiç kimseden” o yanlışa yönelik tek bir görüş dahi çıkmıyor!! Üstelik ben o yanlışı, son derece ustalıkla ve zerafetle “herhangi bir örnek veya soruya dikkat çekercesine” ifade ettiğim halde… E işte çifte standart değil de ne?

Pardon ama, neyim ben, ben haklıysam, bir insan değil miyim ben de?
Ve şu doğrudur, şu yanlıştır demenin dışında, başka ne yaptım ben şu siteye geldiğimden bu yana?

Hee diyebilirler de çok rahat, desteklemiyoruz ama, en azından kösteklemiyoruz da işte, o da bir şeydir :))
Ama işin aslı, özü o değildir tabii ki, doğruyu, olanı söyleyip, hele de bana bir yanlış yapıldığında haklılığımın desteklenmesini beklemek ve istemek herkes gibi benim de hakkımdır.

İşte şu son olanlar bile burada nasıl bir sorunun bulunduğunu gayet net açıklamakta zaten:
Bir çifte standart durumu;
Ve de bundan önceki iki yazımda da belirttiğim üzere, bu ortamda etkin ve yetkin olabilmek amacıyla birilerinin gruplara ayrılarak, hem birbirleriyle de rekabet ederken, hem de rekabet ettikleri gruptan olmasa bile sadece kendi tarafında olanları destekleyip, kendilerinin dışında kalanlar isterse doğruyu söylesin, isterse tavana kadar haklı olsun, onlara da ya sessiz kalınıp ya da eleştiriler getirip, hedef alınması ve dışlanması.


Böyle olunca da kabak, yeni gelenlerin arasında aktif ve etkin bir “potansiyel” taşıyanların da başına patlamış oluyor tabii ki… Oysa onların, o şahıs gibi bir istisna dışında art niyet taşıyanı veya etkin ve yetkin olmak gibi bir amaçları, dertleri zaten yok, çünkü nasıl olsun ki, adı üstünde daha yeniler. Ayrıca kim nereden bilebilir, daha o kişiyi hiç tanımadan bile, yeni gelmiş birinin buraya geliş amacının ne olabileceğini ve neyi niye yaptığını?

Ön yargılı tutumlar, peşin hükümler, anlamsızlıklar, saçmalıklar, hatta güya eleştiri kisvesi altında, yazıya da değil, direkt o kişiye, kişiliğe saldırılar, hakaretler, iftiralar, yalanlar, riyalar.

O gruplara ait insanlar işine geleni destekliyor, işine gelmeyeni desteklemiyor. Bu burada bu kadar nettir.

Bir tarafsızlık, herhangi bir konuyu ya da durumu objektif bir şekilde değerlendirmek gibi ve bunu da mertçe, çekincesizce, özgüvenle ortaya koyabilmek gibi bir nitelikten yoksunluk söz konusu demek ki.

Zira görüyoruz zaten bir takım yazılara gelen tüm yorumlarda ve cevaplarda da. O ana kadar bir kişiyi destekleyenler, nasıl da hemen çark ediverdi. Ne zaman ki, kendisine yapılan bir hata nedeniyle, kendisini destekleyen grubun içinden birini eleştirmeye kalktı, vay sen misin ona laf eden durumları oluşmadı mı işte, oluştu. İbretle de izledik. Çünkü o kişi daha en başta hatayı, yazılarını destekleyen birilerini, gerçekten kendini destekliyorlar ve hep destekleyecekler “sanmakla” yaptı. Oysa onu ilk destekleyenler, zaten bana saldıranlar olup, o da yazılarıyla yine bana saldırdığı, benle dalga geçtiği için sırf, onu da desteklemişlerdi. Hala daha da onu destekleyenler, sadece şu nedenle desteklemektedirler, öylesi işlerine geldiği için!!

O nedenle diyorum zaten, kimse masuma yatmasın, o yanlışları yapanlar da, hiç kıvırmasınlar öyle, ben burada herkesin nasıl bir yol tutturup gittiğini gayet iyi biliyorum. Demek ki bütün görebildiklerimi anlatsam, daha da şaşıracaksınız…

O nedenle benim derdim, zaten o gruplara ayrılmalarla, şunla bunla ilgili değil.

Benim derdim, bütün şu olan bitenleri sadece izleyen o büyük güruh ile, ve hatta bu iki gruptan gibi durdukları halde, esasen iyi, mert, dürüst, haktan/haklıdan yana ve doğru insanlar olma ihtimali bence hayli yüksek olan insanların da “sessiz kalmayı” işlerine gelen olarak görmesiyle ilgili.

Onun için soruyorum insanlara: İnsanoğlunun işine gelen asıl şey hangisidir?
Yanlış, yalan, çifte standart, ikilemler, ikilikler, belirsizlikler, kah öyle kah böyle gibi durumlar işimize gelir mi biz insanların?

Gelmez arkadaşlar, çünkü insanın işine gelen tek şey sadece "doğru"dur, görün bunu lütfen.
İnsana yarayan, insanın işine gelen, insanın ihtiyacı olan ve o nedenle de zaten insanın asıl istediği, aradığı ve bulmak istediği hep doğru, gerçek ve her an her durumda aynı ve eşit uygulanacağından emin ve güvende olduğunu bildiği, belirgin-net-kesin şeyler değil midir?
Bunları bilmek ve bundan emin olmak asıl, "insanın işine gelen" değil midir?

Onun için gerçeği ve doğruyu görebilip, gerçek ve doğrudan taraf olabilip, çifte standartlardan vazgeçebilenlerden olabilmeyi diliyorum herkes için…

Siz de benim için daha kısa yazabilmemi dileyebilirsiniz, ama içinizden lütfen!!! Çünkü ben bunu eninde sonunda elbet başaracağım, sizin için dilediğim şeyi de sizler başarırsınız dilerim.



Filiz Alev
18.07.2011



Ve iki not:
- Bu sefer, "özellikle" ve ilk defa, gerçekten dağınık, gerçekten tekrarlarla dolu, gerçekten zor anlaşılır ve gerçekten 2 sayfada yazılacak şeyi "gereksiz" uzun yazdım ki, diğer yazılarıma öyle diyenler, öyle yazı nasıl olurmuş görürler belki diye ;)
- Bir yazıya da yorum, esasen ve öncelikle o yazı ile ilgili yapılır. Yorum yaptığınız yazının içeriğiyle ve yazımda ne dediğimle ilgili olmayan, usluben de saygı ve iyi niyet sınırlarını zorlayan yorumları da yayınlamayacağım bundan sonra. 

 
Toplam blog
: 157
: 3152
Kayıt tarihi
: 03.03.11
 
 

Ekonomistim, emekliyim. İki evlat annesiyim. Müzikle ilgilenirim, bestelerim vardır. Düşünürüm, a..