MB enflasyon hedefini yükseltti, çalışan ve emekli ilk darbeyi aldı.

 Y=C+I+G+X-M

Yukarıdaki formülün ne anlama geldiğini herkesin bilmesi gerekmiyor.

Bu formül, iktisatla ilgili…

Bu formülde; Y ulusal geliri,  C özel tüketim harcamaları, I özel yatırım harcamaları, G kamunun yaptığı net tüketimi, yatırım ve transfer harcamalarını, X yabancıların bizden aldıkları tüketim ve yatırım malları ile bizden satın aldıkları hizmetler için yaptıkları ödemeleri, I ise bizim yabancılardan aldıklarımız için onlara yaptığımız ödemeleri gösterir. 

Bir ülke gelirinden fazla harcarsa X – M negatif olur. Tıpkı ülkemizin yıllardan beri yaptığı gibi…

Biz buna cari açık diyoruz.

Ülkemizin en önemli yapısal sorunu görüldüğü gibi cari açık!

Şayet bu harfler, mal ve hizmet hareketlerinin yanı sıra sermaye hareketlerini de yansıtıyor varsayarsak, karşımıza ödemeler bilânçosu denkliği çıkar. Çünkü açık kadar ülkemize yabancı sermaye girmiş demektir.

G de negatif olabilir. Biliyoruz ki; çoğu ülkede kamu harcamaları kamu gelirlerinden fazladır. Buna da bütçe açığı diyoruz. İşte bu iki açığa birden “tasarruf açığı” deniyor.

Şike, Balyoz, Ergenekon gibi ucu açık davalarla ülke gündemi meşgul edilirken, dikkatlerden kaçırılan 2011 yılınını106 milyar dolarlık dış ticaret açığı, kimse tarafından görülmüyor.

Bu açık; Cumhuriyet tarihinin rekorudur! Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; 2011 yılı Aralık ayında, 2010 yılının aynı ayına göre ihracat %5,6 artarak 12 milyar 484 milyon dolar, ithalat %0,2 artarak 20 milyar 590 milyon dolar olarak gerçekleşmiş. Aynı dönemde dış ticaret açığı 8 milyar 736 milyon dolardan 8 milyar 107 milyon dolara gerilemiş.

Görüldüğü gibi bu rakamlar halka sunulurken bile, 8 milyar 107 milyon dolarlık aylık dış ticaret açığı görmezden geliniyor.

Gelin son 25 yıllık dış ticaret açığımıza bir bakalım.

1987 -3,967,757
1988 -2,673,374
1989 -4,167,451
1990 -9,342,838
1991 -7,453,552
1992 -8,156,426
1993 -14,083,303
1994 -5,164,147
1995 -14,071,970
1996 -20,402,178
1997 -22,297,649
1998 -18,947,440
1999 -14,084,047
2000 -26,727,914
2001 -10,064,867
2002 -15,494,708
2003 -22,086,856
2004 -34,372,613
2005 -43,297,743
2006 -54,041,498
2007 -62,790,965
2008 -69,936,378
2009 -38,785,809
2010 -71,661,113
2011 -105,878,875

Tabi tüm kesimleri ilgilendiren diğer bir konuda; Merkez Bankası tarafından hedef alınan enflasyon rakamlarıdır. Merkez Bankası 2012 yıl sonu enflasyon hedefini yukarı yönlü revize ederek orta noktasını yüzde 5.2'ten, yüzde 6.5'e çekerek, daha yılın ilk ayı dolmadan, çalışanlara ve emeklilere ilk kazığını attı!

‘İleri demokrasi’nin uygulandığı, “Usta”ların görev yaptığı bir iktidar döneminde, herkes çalışan ve emeklinin aldığı üç kuruşa gözünü dikmiş durumda.

2013 yılında uygulamaya konulacağı, detayları belli olmadan ortaya çıkan ‘İntibak Yasası’nın da emeklilerin derdine devam olmayacağı açıkça görülüyor.

Yaratılan ekonomik mucize(!)den nasiplenemeyen çalışanlar ve emekliler, Merkez Bankası’nın rakamları refüze etmeye erken başlamasıyla 2012 yılının ilk darbesini aldı!